kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Mart 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Sabaha karşı Sümmani Baba'yla...

Sabaha karşı üç suları...
Muhabbeti koyultmuşuz.
Bir yandan da zencefilli çaylarımızı yudumluyoruz. İşte tam o sırada Sırrı Süreyya bir deyiş geçiyor. "Derdi cananıma kıldım şikâyet
Sevgilim bahtıma gör ne fal açtı
Tahammül etmeye kalmadı takat
Bu sevda serimde kıvl-ı kal açtı"
Sırrı'nın o dışı tok içi yanık sesiyle nasıl da çarpıyor insanı bu sözler. Sonra bir deyiş, bir deyiş daha...
Sarsılıyorum.
Kim bu, diye soruyorum.
Sümmani Baba, diyor Sırrı gözlerini açarak. Bazı tanışmalar ne kadar geç kalıyor.
Sakallarıma ak düşeli çok olmuş.
Hesapta "kültür adamı"yız!
Ama 19. yüzyılın Erzurumlu halk filozofunu, büyük âşığını yeni işitip tanıyorum. Ya da duymuşum da üzerinde durmamışım. Cahilliğim yüreğime ağırlık veriyor.
İçimden " belki de bazı tanışmalar zamanını bekliyor " diyerek avutmaya çalışıyorum kendimi.
Sabaha karşı vedalaşıyoruz dostlarla.
Öteden beri en sevdiğim şeyi yapmaya; İstanbul'un bomboş caddelerinde dolaşıp durmaya geliyor sıra.
Ama bu kez arabanın müzikçalarını açmıyorum. Bu kez ne Cem Adrian, ne Sagopa, ne de Puccini...
İstanbul sis altında.
Sabah beş.
Eve gitmeyi bekleyemiyorum. Üsküdar civarında hiç bilmediğim bir sokakta, kepenkleri inik bir bakkal dükkânının önünde durup Blackberry'imi açıyorum.
Gelişen cep telefonu teknolojisi sağolsun! Hemen net'e girip Sümmani Baba'yı arıyorum. Henüz on bir yaşındayken koyunlarını otlatmaya götürdüğünde uykuya dalıp "gafletten uyanan" Sümmani Baba'yla ilgili yazıları bulup okumaya başlıyorum.
Hani biri görse, bu saatte n'apıyorsun be adam, dese, anlatacağıma inanır mı ki!
Erzurum yaylalarından İstanbul'un uykulu caddelerine...
19. yüzyıldan 21. yüzyıla bir kapı açılıyor sanki.
"Bir menzile başa kadar varmazsan
Sen o yola kervan olsan fayda ne
Bir dilberin sinesine konmazsan
Hayal ile mihman olsan fayda ne."
Çengelköy'ün içinden ağır ağır geçiyorum. Kocaman bir köpek tam fırının önünde yolun ortasına kurulmuş. Öyle azametli bir duruş.
Bana mısın demiyor!
Açık pastaneden poğaça alayım bari, deyip park ediyorum.
Son bir kez bakıyorum cebimin ekranına.
Diyor ki Sümmani Baba...
"Çekme şu dünyanın endişesini
Temiz eyle kalbin her köşesini
Kem söz ile kırma gam şişesini
Kırıp sonra pişman olsa fayda ne?"
Ah be Baba!
Doğru da...
Ne zor, bilmez misin!


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın