kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Şubat 2009, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Okurlar olmasa yazarlar olur muydu acaba?

Zorunlu ara vermeleri de hesaba alarak, 1989'dan beri Sabah'ta yazdığımı söylemeliyim.
Yani tam 20 yıldır Sabah'ın değerli okurları ile her gün buluşmaktayım.
Bu dönemde önce mektuplar sonra da e-mailler aracığıyla, sayın okurlarla yoğun bir iletişim içinde oldum. Zaman zaman köşemin tümünü bu okur mesajlarına ayırdığım da oldu.
Bu mesajlar toplumun değişik kesimlerinin ve katmanlarının düşüncelerini de, sorunlarını da biz gazete yazarlarına ileten en etkili yönlendiricilerdir.
Bugün yine bunlardan birkaçını sizlerle paylaşıyorum.
Gerek rahmetli Gazanfer Özcan'ın gerekse Doğan Grubu'nun "Vergi" ye ilişkin problemleri üzerine yazdığım yazıya, Sayın Yalman Güç'ten şu yorum geldi:
- "Sayın Mehmet Barlas,
Vergi cezasının bir vergi mükellefine kazaen ulaşmadığı tezi tamamen hayal mahsulüdür. Eğer biri size böyle bir şeyin mevcudiyetinden bahsetmişse, sallamıştır.
Ben de senelerce hakiki usulde defter sahibi emekli kamyon şoförüyüm. Aynı zamanda babadan kalma 1875 yapımı bir gayrimenkulden dolayı 'gayrimenkul sermaye iradı'ndan dolayı da vergi vermekteyim. Senelik gelir vergisi beyannamenizi Maliye'ye götürüp yıllık verginizi tahakkuk ettirirken, böyle durumunuz varsa hesabınızdaki şerhe dayanarak sizi takibat servisine gönderirler, iş meydana çıkar. Gerisi boş laftır.
Rahmetli Gazanfer Özcan'a gelince TV'lerde gazete köşelerinde ahkâm kesen gerek magazinci ve gerekse sanatçı geçinenler 62 yıldır sahnelerde olan merhuma bir muhteşem jübile yapabilirlerdi. Adam rahmeti rahmana kavuşmuş, cenaze evinin ağlayıcıları gibi malum zevat vaveylayı koparıyor.
Sanki 'Kadrini seng-i musallada bilip ey Baki / Karşında durup yaran saf saf' der gibi."

Kadınlar ve erkekler
Bir diğer sayın okurum olan Ahmet Bayındır da, " Yazılarınızın başlığını okuyan kişi geri kalan yazıyı okuma gereği duymuyor. Çünkü başlıkta her şeyi özetliyorsunuz. Bu etkili bir üslup değil" eleştirisini seslendirmiş mesajında...
Sayın Bayındır'a bir Amerikan gazetesinin haberlerini çok uzun yazan muhabirine, yazı işleri müdürünün yaptığı uyarıyı hatırlatmak gereğini hissettim.
- Bundan böyle haberlerini çok kısa yazacaksın ve haberin başlığı her şeyi anlatacak, demiş yazı işleri müdürü.
İki gün sonra muhabirin son haberini önünde bulmuş.
Haberin başlığı "Bir Yangın" mış.
Haberin kendisi de şöyleymiş:
"Çiftçi John Smith, ahırında benzin var diye, gece yarısı elinde yanan bir mumla ahıra girdi. Varmış."
Sayın Bayındır'a bunları anlattıktan sonra bundan böyle başlıklar konusundaki uyarısını hep hatırlayacağımı söylemeliyim.
Yurtdışından yazan bir sayın okurumuz Kemalettin Demir de, Türk kamuoyunu işgal eden tartışma konularının hep erkek egemen dünyanın yansımalarını içerdiğini söylemiş.
Özetle şöyle demiş:
- "Geride kalan Sevgililer Günü Türk medyasında sanki sadece erkekler kadınlara aşık olurmuş ve Sevgililer Günü'nde sadece erkekler kadınlara hediye almalıymış gibi değerlendirildi.
Şimdi de İsrail Dışişleri Bakanı Livni'nin 'Ülkemin yararı için biriyle yatağa girer miydim' şeklinde kendi kendine sorduğu sorunun sadece kadınları ilgilendirdiğini zanneden kadın yazarlar, ' Bu durumda ben ne yapardım' diye aralarında tartışıyorlar.
Nedense kimse ' Ülkenin yararı için yatağa girer miydin' sorusunun erkekler için de geçerli olabileceğini düşünmüyor."
Ne dersiniz sayın erkek okurlarım.
- Ülkenin yararı için yatağa girer miydiniz?


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın