kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Şubat 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

Rant iktidarına yenilmek

Öyle sanıyorum ki, Mehmet Sevigen eğer "olay" patlak verdikten ve Kılıçdaroğlu "gereğini yapmalıdır" dedikten hemen sonra, hiç beklemeden istifa etseydi ve bu istifayı Deniz Baykal istemiş olsaydı CHP'nin önümüzdeki seçimlerde oyları kesinlikle bir miktar artacaktı. Fakat bizdeki siyaset mekanizması bambaşka nedenlere bağlı olarak işlediği için bunlar yapılmadı, bir istifa daha ağır bir yenilgi olarak yansıdı kameralara... Doğrudan doğruya bu durumun kendisi Türkiye'deki siyasetrant ilişkisini gündeme getirmesi bakımından önemlidir. Hiç görmezden gelinmeyecek bir konudur bu ve üstünde durmayı da zaruri kılıyor.

Osmanlı'nın bilinçli tercihi
Siyasetrant ilişkisini tartışırken benim öteden beri üzerinde durduğum bir nokta var. Onu bir daha dile getirerek siyasetin Türkiye'de Osmanlı'dan beri devletin elinde bulundurduğu rantları kullanmak için, bu fırsatı elde etmek maksadıyla yapıldığını hemen belirteyim. Evet, bu Osmanlı'dan beri böyledir; çünkü merkantilist bir ekonomi kuramamış, miri toprak ve mülkiyet sistemini aşamamış, kapitalist üretim ilişkisine geçememiş bir toplumda tüm rant devletin elindeydi ve o da iktidarını sağlamlaştırmak için mansıp sistemi aracılığıyla bu rantı dağıtıyordu. Devletin elindeki rantı kullananın devlete karşı çıkmayacağı, ona bir tehlike teşkil etmeyeceği düşünüldüğünden bu sistemin neredeyse dahiyane olduğunu belirtmek gerekir.
Cumhuriyet buna karşı başlangıçta belli bir devlet ahlakı geliştirdi. İşin içinde pek de öyle yeni bir şey yoktu. Devlet bir kez daha kutsal sayıldığından devletin malı da kutsal sayılıyordu. Orhan Pamuk'un Kar romanında bir sahne vardır. Bir memura gece vakti devlet dairesini açması söylenir, o da suç olur diye yanaşmaz. Bunun üstüne karşısındakiler kapıyı kırmaya kalkınca "Devlet malına yazık" diyerek açar kapıyı. Bu sivil bir anlayış değildir. Yukarıda belirttiğim gibi "baba devletin", imkân sağlayan devletin malını koruma içgüdüsüdür. O devlet güçlü olursa malını koruyan şahsı kollayacak, o da güçlü olacaktır.
Kısacası, bürokrasinin hâkimiyeti ile devletin mevcudiyeti ve aralarındaki çıkar ilişkisi bir kaçınılmazlıktır.

Yeni Türkiye'yi yağmalamak
1980 sonrasında Türkiye çarpık bir yeni yapıya oturunca bu defa çok daha açık bir biçimde devlet rantı siyasetin aracı hatta amacı haline geldi. Bu yozlaşmanın altında yatan en önemli neden arazi yağmasıdır. Kontrolsüz bir göç, onu emecek bir planın eksikliği, sosyal patlamadan korkan devletin aynı yolu bir daha izleyerek kitleleri pasifize etmek için elindeki arazileri yağma ettirmesi ister istemez bu gidişe yol açmıştır.
Son yirmi yılın İstanbul'unu, Ankara'sını düşününüz. Kentleşme adına yapılanlar, açılan yolar, imarına müsaade edilen araziler, kat yüksekliği izinleri... Bunların sadece birisi dahi yerel yönetimlerin elindeki rant iktidarının cesametini göstermesi bakımından önemlidir, bir o kadar da hayatidir.
Tüm bunları siyaset sağlıyor insanlara da, topluma da... Daha doğrusu yerel yönetim siyaseti. Hiçbir biçimde katılımcı olmayan, saydamlığa dayanmayan, paylaşımcı bir yapı üretmeyen siyaset iktidarı elinde bulunduranların iki dudağı arasındaki kararlarla görüyor. Belediye meclisine üye olmak da bu güce sahip olmanın bir başka yolu. İster istemez siyasetle büyük rant kullanımına dayalı ticaret birbiri içinde giriyor ve kesişiyor. Müteahhit-siyasetçi ilişkisi meseleyi "az etik-çok etik" çizgisine kadar getiriyor.
Bu zincir mutlaka kırılmalı ve siyasetticaret ilişkisini koparacak yeni süreçler üretilmelidir. Bugün ilçe belediyeleri siyasal iktidarlar bakımından kontrol ettiği ve ürettiği rant ölçüsünde değerlidir. Böyle bir yük daha fazla taşınamaz. Çünkü yerel yönetimin imar faaliyeti sonu gelecek bir şey değildir. Onu ancak yeni bir siyaset anlayışı kontrol altına alabilir.
Boşuna mı asıl siyaset yerel siyasettir diyoruz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın