kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
15 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Sessiz çoğunluk gazete okuyarak oy vermez ki...

Şöyle bir hesap edin.
Günlük konuşmalarınızda siyasetin payı ne kadardır?
Şu anda günlük gazeteleri dikkatle okuyup bir değerlendirme yaparsanız, dar bir çevrede çok çarpıcı bir kamplaşmanın var olduğunu saptayabilirsiniz?
Kendilerini siyasete adayanlardan iktidarda olanlar kimin tarafından kokuşmuşlukla suçlanacakları, muhalefette olanlar da Ergenekon'da sıranın ne zaman kendilerine geleceği endişesi içindeler.
Ülkenin kaderini belirleyen oyların sahibi olan "Sessiz çoğunluk" ise bu ikilemin seyircisi.
Çünkü yaşam sadece siyasete endekslenmeyecek kadar karmaşık ve çok boyutlu bir olgudur.
Birinci sayfalarını siyasete ayıran gazeteler neden diğer sayfalarda ve eklerinde siyaset dışı haberlere bu kadar fazla yer verirler acaba?
Veya siyaseti "iktidar iyidir-kötüdür" çeşitlemesi olarak görenlerin, faili meçhullere, darbe girişimlerine, militarizme karşı hiç ilgi duymamaları garip değil midir?
Neden gazetelerin eklerinde siyasete ilişkin konular değil de, magazin haberleri, dedikodular, aşk üzerine çeşitlemeler, moda, yemek ve gezi yazıları işlenir?

Önceden belli manşetler
Aslında o ekler gazetelerin en özgür ve özerk bölümleridir.
Ama birinci sayfalar için yaratıcılık veya üretkenlik gerekmez.
Gelecek hafta, gelecek ay ve gelecek yıl hangi gazetenin birinci sayfasında yer alacak siyasi içerikli manşetlerin ne yönde olacağını kestirmek zor değildir. O gazeteyi kim yönetiyorsa siyasi saplantısını veya patronunun bakış açısını birinci sayfaya yansıtmayı mesleğinin gereği olarak görür.
Eğer gazete muhalif ise ekonomi büyüme sürecinde de, krizde de olsa, o gazeteyi okuduğunuz zaman ülkede işlerin kötüye gittiğini öğrenirsiniz.
İktidar yanlısı bir gazete ise, krizi görmezden gelir ve yanlış olan ne varsa bunun muhalefetin davranışlarından kaynaklandığını yansıtır.
Buna karşı sessiz çoğunluk siyasetin ve yönetimin kendi yaşamına yansımalarına bakarak oyunu belirler.
Gazeteler ve televizyonlar sessiz çoğunluğun tutumu üzerinde çok fazla etkili olsalardı, ne Çavuşesku devrilirdi, ne 28 Şubat biterdi, ne de Tayyip Erdoğan başbakan olabilirdi. Bu gerçekler ortadayken, kendi yazdıklarına bakacak yerde başka yazarlara "Neden böyle yazıyorsun" ve başka gazetelere "Neden böyle yayın yapıyorsunuz" diye hesap soranların abesle iştigal ettikleri ortada değil midir?

Unutulmayan serüvenler
Bir de unutulmaları mümkün olmayan serüvenler hâlâ belleklerde dururken, bazılarının ona buna bulaşmalarına nasıl akıl erdirebilirsiniz?
Gazeteciliği bankacılığa katıp siyasetin rantına ortak olmaya heveslenenlerin gazetelerini batırıp, patronlarını cezaevine gönderdiklerini görmedik mi?
Bugün iktidara basın özgürlüğünü hatırlatanların, kartel kurup Ankara'dan gönderilen ortak manşetlerle gazetelerini yayınladıklarını, kendi meslektaşlarını ya susturduklarını ya da andıçladıklarını unuttuk mu?
Evet... Bu pazar da yaşam yine devam edecek.
Aileler hangi partiye oy vermeleri gerektiğini değil, hangi sinemaya gideceklerini, öğleyin ne yiyeceklerini, akşamüstü ne yapacaklarını konuşacaklar.
"Sevgililer Günü" ertesinde hemen "Sevgisizlikler Günü"nün gelmesini kolayca kabullenemeyecek sessiz çoğunluk.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın