kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
13 Şubat 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

O lafı ettiğine pişman...

Fransa'da Voltaire namlı bir "düşünür" varmış ya...
Tabii sırf düşünmez, konuşur, yazarmış da...
İşte onun "Sizinle aynı görüşte değilim ama onları ifade etme hakkınızı ölünceye kadar savunurum" mealindeki deyişi buralara da uzanmış.
Pek beğenilmiş.
İlk bölümü, yani "Aynı görüşte değilim" kısmı zaten "ulan" gibi ekler ve yasal, yasadışı tehditlerle yaygın kullanılırmış da, tam halinin de "demokrat" olaraktan seveni çoğalmış.
"De gel bizim buraya" demişler Voltaire'e.
(Şimdi bir zaman bu topraklara gelen, esasta onun kitabı "Candide veya İyimserlik" teki gezginlerdi. Osmanlı ve Müslümanlar için de lehte veya aleyhte, çelişik epey yorumu vardı ama konu başka şimdi.)
21'inci Yüzyıl'da, tarifeli seferle kalkmış gelmiş buraya.
Başlamış yeni sözler yazmaya:
Siz onca insanı yıllarca iki dudağınız arasında hapsedebildiniz, işinden, eşinden, canından edebildiniz ama adil yargılanma hakkınızı ölünceye kadar savunurum.
Devam etmiş:
Siz yüzlerce insanı, genci işkencelerden geçirebildiniz, tutuklu iken cezaevlerinde delik deşik edebildiniz ama sizin de haksız ve uzun tutuklu tutulmama hakkınızı ölünceye kadar savunurum.
Gördükçe düşünüyor, yazıyormuş:
Siz binlerce insanı kolayca işsiz bırakıp sokağa, açlığa, ölüme atabiliyorsunuz ama sizin yaşama hakkınızı ölünceye kadar savunurum.
Yazmakla bitmiyormuş:
Siz binlerce insanı yasadışı telefon ve mekân dinlemelerinde dosyalayıp tehdit veya teşhir ettiniz ama sizin haberleşme özgürlüğünüzün ihlal edilmemesini ölünceye kadar savunurum.
Artık düşünmeden de yazıyormuş:
Siz fikirleri yüzünden başkalarını mahkemelerde bile linç etmeye kalktınız ama salt fikirlerinizden dolayı mağdur olmamanızı ölünceye kadar savunurum.
Bilgisayarı bilmediğinden, klavyeyle değil kalemle yazıyormuş:
Siz basın özgürlüğünü kendi gazetelerinizle, TV'lerinizle, gruplarınızla, müdürlerinizle, yazarlarınızla zaten sık sık çiğniyor, sansür ve otosansüre boğuyorsunuz ama sizin basın özgürlüğünüzü ölünceye kadar savunurum.
Bazen çalakalem yazıyormuş:
Size emanet edilmiş on binlerce askerin dahi insan hakkını, özlük haklarını, vatandaş hukukunu, haysiyetini çiğniyorsunuz ama sizin insan haklarınızı, özlük haklarınızı ölünceye kadar savunurum.
Yazarken gözleri de doluyormuş:
Siz binlerce insanın, gencin iyi ve doğru tedavi haklarını gasp edebildiniz, onları ölüme, sakatlıklara, kronik hastalıklara terk ettiniz ama sizin tutuklu iken de doğru teşhis ve iyi tedaviden yararlanma hakkınızı ölünceye kadar savunurum.
Gözleri dolarken bazen öfkeleniyormuş da:
Siz binlerce askerin, çoluk çocuk, aynı hastanede bile ancak ikinci, üçüncü sınıf insan gibi tedavi olabilmesini, aylarca beklemesini, azarlanmasını, aşağılanmasını, başı örtülü yakının hastane kapısından bile kovulmasını, çok sayıda askerin oraya bile ulaşamamasını rütbe, askeri hiyerarşi, cumhuriyet diye anlatıyorsunuz ama sizin atada da gatada da iyi tedavi hakkınızı ölünceye kadar savunurum.
Yaşlı elleri yorulmuş ama yine inadına, hem nalına hem mıhına, hem sivile hem üniformaya hitaben yazıyormuş:
Siz yargıya kumanda etmeyi, yargı manipüle etmeyi, yargı bağımsızlığını oymayı, yargıyı ürkütmeyi veya kazımayı hak bildiniz ama başınız sıkıştığında sizin için de gerekli olan bağımsız yargıyı ölünceye kadar savunurum.
Hokkada mürekkep kurumuş:
Siz yüzlerce insanı öldürebilme, kayıp edebilme hakkını kendinizde görebildiniz ama sizin nezlenizin de prostatınızın da hayatınızı tehlikeye atmaması için gerekenin yapılmasını ölünceye kadar savunurum.
Sonra takati kesilmiş.
Buradaki her durumu, herkesi ölünceye kadar savunabilmek için...
Hayat, ölümden 230 yıl sonra dirilip buraya geldiğinde dahi, çok kısa imiş.
O ilk sözü ettiğine de pişman oldu olacakmış ki...
Aslında buranın "demokratiklaiksosyalbirhukukdevleticumhuriyet" olduğunu okumuş önden darbeli Anayasa'da. Hepimiz gibi, o da rahatlamış.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın