kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
12 Şubat 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Bir gün... yazın!

Hale bakın!
"Kitle medyası"na bir "kitle çağrısı".
Üç kitle örgütü, on binlerce ücretli çalışanın üye olduğu üç teşkilat, gazetecilere, özellikle de "köşe yazarları"na mektuplu çağrı yapıyor:
"Bir gün emekçiler için yazın."
"Analiz" edersek...
"Yahu herhangi bir gün yazın Allah aşkına" manasına da gelir tabii.
Ve hiç manasız olmaz.
Çünkü 365 günü sağdan da soldan da saysanız, "senede bir gün" bile köşesinde bu mevzulardan, bu insanlardan bahsetmeyen ciddi bir köşe nüfusu ile ciddi sayıda nüfuz yazarı bulursunuz.
Lakin Türk-İş, DİSK ve KESK, herhangi bir günden ziyade şu bir, iki günü kastediyor.
Çünkü 15'inde İstanbul Kadıköy'de "Emek ve Demokrasi Mitingi" düzenliyorlar.
"Köşeler" e mektupları şu:
"Yazılarınızda sıklıkla yer verdiğiniz 'demokrasi', her şeyden önce toplumsal güçlerin örgütlü katılımı ve mücadelesi ile mümkündür."
Bunu da "analiz" edersek şu ihtimallerle karşılaşırız:
1. Her köşe yazarı zaten yazılarında sıklıkla "demokrasi"ye yer vermez.
Onu bırakın, kendi TV kanalının Gazze'ye yardım kampanyasını, içinde bir kez bile Filistin veya Gazze geçmeyen bir yazıyla öven köşe yazarı bile var bu ülkede. Dolayısıyla "yazılarında sıklıkla demokrasiye yer vermeyen" demokrat da çok.
2. Bazı köşe yazarları yazılarında hakikaten "sıklıkla" yer verir demokrasiye. Bazı gruplar dikkat çeker:
a) Haklı olarak memleketin "doğal kimlik mağdurları, mağduriyetleri" üstüne sıkça yazıp (yazdıkları yanlış değildir), ekonomik ve sınıfsal mağduriyet ile hak meselelerini "teğet" geçenler.
Bu tür bir "demokratlık", mesela AB'deki herhangi bir Hıristiyan Demokrat Parti'nin de kapsama alanı içine girer pekala.
Orayı bırakalım; "rötarlı ve raporlu burjuvazi" dediğim TÜSİAD'ın (veya TESEV'in) raporları da öyle "sınırlı, sınıfsız demokrasi" perspektifine sahiptir zaten.
Ayrıca; mesela İletişim öğrencileri yahut tez hazırlayanlar şöyle karşılaştırmalar yapabilir:
On binlerce banka çalışanının meseleleriyle ilgili kaç yazı çıkmış (o da çıkmışsa); az sayıdaki banka patronu, genel müdürleri ve çok sayıdaki başarıları hakkında kaç yazı?
(Aynı, on binlerce "alttaki asker" in sorunları kaç yazıya konu olmuş; komutanların dedikleri ise kaç yazıya, gibi!)
b) Yazılarında "sıklıkla demokrasiye yer verenler"in bir kısmı ise zaten şöyle özenli ve tutarlı bir yol izler:
Kendi başımıza, başımızın üstündekilere, başımızdakilere, yanı başımızdakilere, baş başa olduklarımıza yapılan, yapılabilecek her iri ya da ufak haksızlık veya haksızlık ihtimalinde "sıklıkla demokrat" olmak... Başkasının başına gelen karşısında ise ya ıslık çalmak ya da tef çalmak.
O yüzden, ben "demokrat"ın önüne gelen lakaplara bayılırım.
Çünkü "tamamen demokrat" olmamanın ön şartlarını hazırlarlar:
Sosyal demokrat, muhafazakâr demokrat, liberal demokrat, hür demokrat, demokratik sol, milliyetçi demokrat gibi.
Bir de, bırakın bir sıfatın ardında hiç olmazsa "ön şartlı demokrat" olmayı, geçerken ya da kazayla dahi demokrat olmayan vardır ki...
"İnsani, vicdani, ahlaki, etik" dertlerle dolu bir meslek diye varsaydığımız gazeteciliği yapmaya da, gazeteciliğe yapmaya da engel değildir.
Çünkü kafadan herkesin vicdanı hür, fikri hür, kalemi hürdür hocam!
"Bir gün yazarlar" mutlaka.

Not: Bu arada, bizim buralarda da bir kısım sendikalı meslektaş greve başlıyor. Başka medya gruplarında bu manzarayı da göremezsiniz; teğet geçen "demokrat" yazılar da! Benim gibi, çeşitli nedenlerle sendikalı olmayanlar, olmak istemeyenler veya olamayanlar da işe devam ediyor. Sendika yanaştırmayan, herkesi de yutmak isteyen büyük grup karşısında, hem "eyleme gidip çalışmayan çalışanları" hem de "işe gidip çalışan çalışanları" ile, belki Türkiye gibi daha karmaşık, daha çok sesli, ayakta (dik) durma güzergâhının engebelerinde bir gazetenin yolculuğu yani! Kendini hancı sananlar dahil, hepimizin zaten birer yolcu olduğu dünyada ve meslekte.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın