kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
11 Şubat 2009, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Eşitlik

Ölümsüz ozan Louis Aragon, "Erkeğin geleceği kadındır" der. Biz erkek -ve de maço- Türk milleti hep geçmişle övündüğümüz için, geleceğimizi dert etmedik. O nedenle erkek milletinin ezici çoğunluğu kadın-erkek eşitliğine inanmadı. İnanan da içselleştiremedi.
Konuyu hep "Anamız, bacımız" edebiyatıyla geçiştirdik. Bu edebiyatın kadını "Zayıf", "Korunması gereken", "Başının çaresine bakamayacak", "İki ayağının üstünde duramayacak" bir varlık gösterdiğini sorgulamak bir yana aklımızın ucundan bile geçirmeden. Belki de işimize geldiği için.
Çünkü bu algıyı ya da inancı, öbür yarımız olan kadınları sömürmenin "Meşru" (!) dayanağı yaptık.
Korumak adına eve hapsettik. Müebbet tutukluluğu reddedenleri, yaşamının en hafif ifadeyle süresiz gözaltına dönüşmesine başkaldıranları, iş hayatında, sosyal hayatta cezalandırdık.
İşe girişte asla eşit davranmadık. Erkekle aynı, çoğu kez üstün donanımlara sahip kadına "Eşit ücret" vermek kitabımızda yazmadı. Terfilerde de öyle. Ödüllendirmelerde de. Diğer haklarda da.
Cinsel sömürüyü, şiddeti ve insan onuruyla bağdaşmayan diğer ahlaksız muameleleri hiç açmayalım.
Üstelik tüm bunları, altında Türkiye'nin imzası bulunan "İnsan Hakları Sözleşmesi" ne rağmen becerdik. İmza koyduğumuz "Kadınların Siyasal Haklarına İlişkin Sözleşme" ye rağmen yürüttük.
Bu ayrımcı, daha da kötüsü aşağılayıcı davranış kalıplarımızı yine imzalamakla onur duyduğumuz ve Meclis'te alkışlar eşliğinde onayladığımız "Kadına Her Türlü Ayrımcılığın Yok Edilmesi Sözleşmesi" ne aldırmadan bugünlere getirdik.
Kadının hak ve hukukunu pekiştiren onca yasayı, genelgeyi saymaya kalksak, ciltlere sığmaz.

Özür dilemeye hazırız
İşte tüm bu nedenlerle, Meclis'te Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu kurulmasını öngören yasayı coşkuyla karşılayamıyoruz.
Tamam; kadınların, kadın sivil toplum örgütlerinin 10 yılı aşkın mücadelesi bu yasayla taçlandı.
Kabul; Meclis'teki tüm kadın milletvekilleri muhteşem bir güçbirliği sergiledi, ortaya koydukları irade karşısında, destekleri zorunlu tüm mercilerde akan sular durdu.
Biliyoruz; bu kurul epey yetkiye sahip olacak: Yasa tasarı ve önerilerini incelemek ve reddetmek, yasa önerilerinin uluslararası antlaşmalara uygunluğunu denetlemek, Başbakanlığın kadına şiddet uygulanmasının önlenmesine ilişkin genelgesinin sonuçlarını irdelemek, ihlal başvuruları incelemek gibi...
Elbette Batı'nın en önemseyeceği Meclis komisyonlarından biri olacağı, yayınlayacağı yıllık raporların geniş yankı uyandıracağı, o nedenle siyasiler tarafından el üstünde tutulacağı gerçeğinin de farkındayız.
Tüm bu güvencelere rağmen yine de sevinemiyoruz. Hatta umutlanamıyoruz. Hayatın içinde sürekli karşımıza çıkan örneklerden ötürü :
* Bugüne kadar kadın-erkek eşitliği üstüne çıkarılan yasalar, eşitsizlik uçurumunun kapanması için ciddi bir kaldıraç, manivela işlevi göremedi.
* Yasalar eşliğinde ilan edilen birçok reform içselleştirilemediği için ya kağıt üstünde kaldı ya da bir süre uygulandıktan sonra eski alışkanlıklar geri döndü.
* Ve nihayet, her ne kadar kadınların, kadın sivil örgütlerinin ve kadın siyasilerin yıllardır yılmadan sürdürdükleri mücadelenin payı olsa da, Meclis'te Kadın-Erkek Eşitliği Komisyonu, AB sayesinde kuruluyor: Kıbrıs sorunu ve Fransa'nın tutumu yüzünden birçok başlığın askıya alınması, müzakere sürecini darboğaza soktu. Bir başka deyişle, açılabilecek çok az başlık kaldı. Bunlardan biri de AB Konseyi'nin onaylayıp açılış kriteri belirlediği 19 no'lu fasıl olan "Sosyal Politika ve İstihdam". O başlığın açılması için öne sürülen başlıca koşul, Avrupa Parlamentosu'nun çeşitli kararlarında, AB Komisyonu'nun ilerleme raporlarında dile getirilen Meclis'te KadınErkek Eşitliği Komisyonu kurulması isteğiydi. Şimdi o talep yerine getirilmiş oluyor. Böylece Temmuz ayında AB dönem başkanlığını üstlenecek olan Türkiye'nin üyeliğinin gönülden destekçisiİsveç'in rahat bir nefes alması sağlanıyor. Hepsi bu.
Keşke haksız çıksak. Keşke bu girişim bir büyük sosyal devrimin kıvılcımı olsa. O zaman yanıldığımızı itiraf etmeye hazırız. O itirafı hayatımızın en mutlu olayı ilan etmeye de.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın