kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Şubat 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HASAN BÜLENT KAHRAMAN

CHP, türban, çarşaf, din

CHP'nin türban konusunda, Kuran kursları konusunda ortaya koyduğu, Türkçeye bu vesileyle "kazandırılan" yeni sözcükle söylemek gerekirse, "açılım" beraberinde önemli tartışmalar getirdi. Örneğin değerli yazar Taha Akyol bu açılımı CHP'nin 1965'te gerçekleştirdiği "Ortanın Solu"na benzetiyor. atv'deki Beyin Fırtınası programını birlikte yaptığımız dostum Fehmi Koru CHP'nin "Rubicon"u aşıp aşamayacağını soruyor. Daha muhafazakâr basın ortaya çıkan yeni tutuma büyük destek verirken, Kemalist çevreler karşı çıkıyor. Ben de bu yazıda birkaç noktanın üstünde durayım.

Ortanın solu ve bugün
Taha Akyol'un hatırlattığı 1965'lerin "ortanın solu" çıkışıyla bugünkü gelişmeler arasında elbette bazı bağlar kurulabilir. O dönemde de CHP "devlet partisinden halk partisine" diye bir hamle yapmıştı. CHP'nin o tarihe kadar sürdürdüğü ve sadece ekonomik bir anlamla kısıtlı olmayan devletçi modelini daha halkçı bir anlayışla değiştirmişti. Fakat o hamleyle bugünkü arasında ciddi ve çok önemli bazı farklar vardı.
Bunların ilki, CHP'nin gerek 1965 gerekse 1969 seçimlerinde oy kaybetmesine yol açan yeni tercihi bütünüyle sosyal ve ekonomik bir temel üstüne inşa edilmesiydi. O dönemde CHP'nin karşısında 1961'den beri bu yöndeki tezleri savunan ve hatırı sayılır bir birikim elde etmiş olan TİP vardı. Dolayısıyla CHP kendisini sola açtığında bütünleşeceği bir tabana sahipti. Buna rağmen sonuç ancak 1971 askeri darbesinden sonra 1973 seçimlerinde elde edildi.
Bu başarı birkaç nedene bağlıydı.
Bunların ilki 12 Mart muhtırasına karşı çıkarak ve uzun süre görüşlerini hiç taviz vermeksizin üstelik de olabildiğince kuramsalkavramsal bir temele oturtarak, bu yolda kitaplar yazarak, Meclis'te tartışmalı toplantılar yaparak savunan Bülent Ecevit'in inandırıcılığıydı. Üstelik başlangıçta İsmet Paşa da ona destek vermiş ve CHP'nin bu yöndeki hareketine katılmayanların partiden kopup gitmesine sesini çıkarmamıştı. Buna rağmen İsmet Paşa 12 Mart Muhtırası'nı destekleyince "yeni demokrasi" anlayışını savunan Ecevit, çizgisini bozmamış bu defa İnönü onu gözden çıkarmıştı. Ecevit bir kez daha direnince ve parti tabanını bütünüyle ele geçirince CHP'nin solculuğu inandırıcılığını kesinleştirdi. (Tabii, CHP'yi yeni kulvarda yalnız bırakacak şekilde TİP'in başına gelenlere hiç değinmiyorum.)
İkincisi bu gelişme CHP'nin "ben bilirim", "solculuk bu ülkeye gelecekse ben getiririm" şeklinde bir anlayışına dayanmıyordu. Tam tersine Ecevit köy köy, meydan meydan dolaşıp büyük kitlelerle iç içe geçerek onlarla partiyi bir araya getirmeye çalışıyordu. CHP yukardan bakan parti olmaktan çıkmış, topluma inmeye başlamıştı.

Bugünün farkı...
Bu açıdan bakınca bugünkü durum çok önemli iki fark gösteriyor.
Özünde tartışmasız biçimde doğru olan bu yeni yaklaşım ciddi bir inandırıcılık sorununu bünyesinde barındırıyor. Daha önce denenmiş saçma sapan Anadolu solu, tam bir fiyasko olan Edebali modeli gibi veya taklitçi Yeni Sol türünden göz boyamacı girişimlere bir yenisi mi ekleniyor sorusu ortadadır. Güven problemi aşılmamıştır.
İkincisi, CHP bu hamlesiyle sosyal ve ekonomik içerikli, sol bir çıkışı değil bir kere daha kültürel bir dönüşümü deniyor. (Türban meselesi de sosyal bir sorundur denebilir ama ben onu kastetmiyorum.) Bunu yaparken de garip bir tercihte bulunuyor ve "ben yaparsam doğru başkaları yaparsa yanlış" olur demeye getiren bir tavır içine giriyor. Böylece ortaya neredeyse Atatürkçü Kuran kursları türünden bir şey çıkıyor ki, bu hem klasik CHP anlayışıdır hem de klasik laikliliğimizin bir yansımasıdır.
CHP görmezden gelinemeyecek, tarihsel önemde bir adım atmış olabilir. İş şimdi bunu siyasallaştırmakta, inandırıcı hale getirmektedir. Yoksa CHP buradan iki kere kaybederek çıkar!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın