kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Şubat 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

Türkiye'de cesur savcılar da var!

Ergenekon Terör Örgütü iddiasıyla açılan dava derinleştikçe Türkiye'nin son 20 yıllık karanlık tarihi de daha net ortaya çıkıyor.
O tarihin açığa çıkmasında hiç kuşkusuz bu ülkenin yürekli savcılarının katkısı var.
Elbette çok daha fazla olması gerekiyordu ama sayıları az bile olsa o zor günlerde yapılanlar bugünlere ışık tutuyor.
Bu konuda savcılara da yol gösterici olan iki çabayı anmakta yarar var.
Biri 1995 yılında Meclis'in kurduğu Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu'nun daha Susurluk Skandalı patlamadan hazırladığı rapordu.
Komisyon başkanı DYP'li Sadık Avundukluoğlu ve diğer partili arkadaşları önemli bir çalışmaya imza attılar. İkincisi Susurluk Çetesi'yle ilgili ilk çarpıcı bilgilerin yer aldığı Kutlu Savaş'ın raporuydu. Bu raporu önemli kılan orada yazılanların devlet adına kabul edilmesiydi. Gerçi gereği yapılmadı ama ardından gelenlere ciddi cesaret verdi.
Bu süreci Susurluk Çetesi soruşturması izledi. O da beklentilere tam cevap vermedi ama eğer bugün o karanlık örgütlenmelerin izi sürülüyorsa bunda Susurluk İddianamesi'ni hazırlayan Savcı İrfan Özliyen'in ve o yargılamayı yapan mahkemenin son kararının etkisi büyük. Türkiye'nin kirli tarihiyle hesaplaşmasını, daha sonra "cesur savcılar" ve "iyi adamlar" yürüttü. Bunun ilk örneği de Yüksekova Çetesi soruşturmasıydı.
1996'da ortaya çıkartılan Yüksekova Çetesi davası, itirafçı Kahraman Bilgiç'in Jandarma İstihbarat Subayı Hüseyin Oğuz'a verdiği ifade üzerine açılmıştı. Hüseyin Oğuz ve o dönemin Diyarbakır DGM Başsavcısı Nihat Çakar olmasaydı o dava kamuoyuna mal olmazdı.
O günlerde Çakar şöyle diyordu:
"Susurluk nedir ki, Yüksekova olayının karşısında Susurluk hiç kalır..."
Türkiye'deki hukuk dışı yapılanmalarla mücadele açısından çarpıcı bir soruşturmaya da İdil Savcısı İlhan Cihaner imza attı
Şırnak'ın İdil İlçesi'nde 16 Eylül 1989 tarihinde Tahsin Sevim, Hasan Utanç ve Hasan Caner adlı üç köylü kaçırılarak öldürülüyor.
Tam on yıl sonra Şırnak'ın İdil ilçesine atanan Savcı İlhan Cihaner, bir sonuca ulaştırılmayan bu dosyanın kapağını aralıyor ve ilginç isimlere ulaşıyor.
O süreci Taraf gazetesinde Eski Diyarbakır Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu şöyle anlatıyor:
"Şırnak"ın İdil ilçesinde bir savcı, Kutlu Savaş'ın 1997 yılında yazdığı Susurluk raporunu gazetelerden parça parça okuyor ve itirafçı İbrahim Babat'ın ifadelerine rastlıyor. Bu ifadelerle kendi bölgesinde işlenen cinayetler arasında bağ kuruyor ve araştırmaya başlıyor. Bu sanıklar arasında bugün Ergenekon'dan tutuklu olan emekli Albay Arif Doğan ve Cem Ersever de bulunuyor."
İsimler bulunuyor ama ne yazık ki o dava oradan oraya gönderilerek bir sonuca ulaştırılmıyor. Hala da ulaşmış değil.
Türkiye'nin en ilginç davalarından biri de onca belgeye rağmen yetkililerin kabullenmediği JİTEM'le ilgili.
Diyarbakır'da savcı Mithat Özcan, aralarında bir süre önce intihar etmesiyle gündeme gelen Emekli Albay ( O zaman Binbaşı) Abdülkerim Kırca'nın da bulunduğu 8 sanık hakkında Diyarbakır 2 Nolu Ağır Ceza Mahkemesi'nde "cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak", "işkence yapmak" ve "taammüden adam öldürmek" suçlamalarıyla ömür boyu hapis talebiyle dava açmıştı.
Bu davadan sonra Savcı Özcan görevden el çektirildi, sonra da emekli oldu. Şemdinli dosyasını hazırlayan Ferhat Sarıkaya'nın başına neler geldiğini de hepimiz biliyoruz.
Bu cesur girişimlere son olarak iki dava eklendi; Hrant Dink cinayeti ve Ergenekon Terör Örgütü davası...
Hrant Dink davası savcısı Fikret Seçen ve arkadaşları Dink'in öldürülmesinde ihmali bulunduğu iddia edilen Trabzon eski Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ile Trabzon'da görev yapan asker ve polislerin yargılanmasını sağladılar. Seçen, bir süre önce Hrant Dink davasındaki performansından ötürü Ergenekon soruşturmasında altıncı savcı olarak görevlendirildi. Elbette Ergenekon Davası'na bakan Savcı Zekeriya Öz ve arkadaşlarını da unutmamak gerekiyor.
Türkiye'nin görevini hakkıyla yapan savcılara bugünlerde daha çok ihtiyacı var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın