kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Şubat 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ÖMER TAŞPINAR

Davos ve Washington

WASHINGTON

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos macerası onu sadece 75 milyonluk Türkiye'de değil 1 milyarlık İslam âleminde kolay kolay unutulmayacak bir kahraman haline getirdi. Washington'da bu küresel heyecanı hissetmek için tek yapmam gereken emaillerime bakmak oldu. Ortadoğu'da, Pakistan'da, Endonezya'da ve Washington'da tanıdığım ne kadar Arap ve Müslüman dostum varsa hepsi sanki sözleşmişçesine Türkiye'ye "Mabruk" (tebrik) mesajı yolluyorlardı. Sanki kendi ülkeleri büyük bir futbol maçı kazanmışçasına heyecan ve gurur duydukları besbelliydi.
Başbakan'ın bu tarihi Davos seferinin uzun dönemde Türkiye-ABD ve Türkiye-İsrail ilişkilerine nasıl yansıyacağını kestirmek için henüz erken. Ancak şurası kesin: Başbakan Erdoğan artık Türkiye'yi aşan bir simge haline geldi. Erdoğan'ın Ortadoğu ve İslam dünyasındaki yükselen yıldızı haliyle Batı için de önem taşıyor. En azında şunu ifade etmek mümkün: Normal şartlarda Washington'un dış politika gündemine girmekte son derece zorlanan Türkiye, Ortadoğu'da kazandığı yüksek profil nedeniyle Amerika'da artık çok daha büyük bir ilgiyle izleniyor ve de izlenmeye devam edilecek. Fakat Washington'da Türkiye'ye duyulmaya başlayan bu ilginin ne kadar öfke veya ne kadar övgü dolu olacağını önümüzdeki aylar belirleyecek. Geçen hafta daha henüz Davos resti yaşanmamışken bu köşede "Amerika ile Yaklaşan Kriz" başlıklı yazımda şunları ifade etmiştim:
"Gazze'de İsrail'in yaptıklarını haklı olarak eleştiren ancak 'üslup' açısından bazen kantarın topuzunu kaçıran Başbakan Erdoğan'a hiçbir zaman ısınamamış olan Musevi lobisi bugünlerde ateş püskürüyor. Bu durum Ermeni soykırım tasarısı konusunda Ankara'nın elini çok zayıflatıyor. Beyaz Saray ve Kongre'yi Ermeni meselesinde zaten kaybetmiş olan Türkiye şimdi bir de Musevi lobisini karşısına almış durumda. Kongre'de onaylanma ihtimali yüksek olan bir Ermeni Soykırımı yasa tasarısı Ankara'yı 29 Mart yerel seçimlerinden önce yakalarsa sonuç ne olur? Türkiye'de yerel seçimlerden sadece birkaç gün önce ABD Kongresi'nden geçecek bir soykırım tasarısı Erdoğan hükümetini son derece sert bir misilleme yapmaya itecektir.

Kriz kapıda
Böyle bir senaryo ile karşı karşıya kalmak için önümüzde sadece birkaç hafta var. Ankara eğer Obama yönetimi ile son derece ciddi bir kriz yaşamak istemiyorsa bir an evvel yaratıcı diplomatik açılımlar düşünmek zorunda."
Davos macerası sonrasında geçen hafta işlemeye çalıştığım bu konu daha da önem kazanıyor. Artık Musevi lobisi daha da kızgın ve Ermeni soykırım tasarısının geçme ihtimali daha da yüksek. Dik durmayı seven ve taviz vermeyen Başbakan Erdoğan, Washington Post gazetesinde iki gün önce yayınlanan mülakatında kendisinin de Musevi lobisine aynı derecede kızgın olduğunu ifade etti. Bu kutuplaşma sonrasında artık Ankara kendini Ermeni meselesinde en kötü ihtimallere hazırlamalı.
Artık kanımca yapılması gereken en önemli şey Amerikan Kongresi'nden çıkacak soykırım tasarısının dünyanın sonu olmayacağını Türk kamuoyuna anlatmak. Kısacası Türkiye soğukkanlı davranmaya hazırlanmalı.
Başbakanın sık sık kullandığı Türkiye'nin kendine güvenen ve büyük bir ülke olduğu söylemi bu alana taşınmalı. "Eğer soykırım yasa tasarısı geçerse Türkiye'de toplumsal patlama olur, Ermenistan'la ilişkiler sona erer, ABD ile ortaklık sona erer, her şey mahvolur" mesajı vermek yerine biraz daha dengeli ve mantıklı davranmakta yarar var. Böyle panik halinde mesajlar vermek yerine mesela Türkiye'nin Ermenistan'la düzelmekte olan ilişkilerini ABD yerel politikasına kurban etmeyeceği ifade edilmeli.
Ankara ve Washington'daki Türk Büyükelçiliği ayrıca Ermeni meselesinden biraz başını kaldırıp başka bir konuda şimdiden lobi yapmaya başlamalı. Madem Türkiye artık İslam dünyasında bir simge haline geldi, o halde Obama iktidardaki ilk 100 günü içinde bir Müslüman ülkeyi ziyaret edip İslam âlemine yönelik yapmayı düşündüğü konuşma için İstanbul'u seçmeli. Hem medeniyetler ittifakı projesi hem de Arapİsrail meselesinde yakaladığı simgesel önem nedeniyle Türkiye'nin bu konudaki şansı artmış durumda. Aynı anda hem kötüye hazırlanmayı hem de büyük düşünmeyi becermeliyiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın