kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
2 Şubat 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Bu şarkıların eti, kanı, canı var!

Yağmur hızla ön cama vuruyor. Silecek koluna dokunup "daha hızlı"ya ayarlıyorum...
Sonra arabanın müzikçalarının sesini biraz daha açıyorum.
Hoparlörlerden yükselen şarkıya kulak vermemek mümkün mü?
"Tüm sözler seninse, sessizlik benim/içimde açan bu siyah şey senin/yüzümden, elimden, kalbimden damlayan/yerlere saçılan bu renkler senin..."
Böyle hiç durmadan ve nereye gittiğimi bilmeden yola devam edebilirim, biliyorum.
Sürekli çalışan sileceklerin insanı durduk yerde geren görüntüsüne bile aldırış etmeden saatlerce yol alabilirim.
Şarkı devam ediyor.
"Uzaklar seninse, yollar benimdir/gördüğüm yüzünse, sevmek bana emirdir..."
Şu an sesi kapatmazsam eğer...
Kendimi birdenbire limanda bulmaktan...
Adriyatik seferine çıkmak üzere sabahı bekleyen feribota girip garajında park edivermekten korkuyorum.
Bu duygumun gerçekliği beni saçımın telinden parmak uçlarıma kadar ürpertiyor ve işte tam o sırada şarkı diyor ki...
"Hoşça kal deme... Kal."
Pop demek, popüler müzik demek yalnızca kolayca gönül çalan ve mümkünse ya hemen "eller havaya" yaptıran ya da hemen göz yaşartan müzik demek mi?
İyi şarkıcı şarkısını düzgün biçimde söyler ve sahneden ayrılır mı?
Etkileyici şarkılar sadece doğru notalar, hoş sözler ve güzel seslerin şık bir birleşiminden ibaret olabilir mi?
Hayır! Hayır!
Yüzlerce kez hayır!
Popüler müzik bu kadar dar, bu kadar kolaycı, bu kadar makul olmaya mecbur değil.
Her sesin ve her duygunun parazitlenmeye kurban gittiği bir dünyada...
Acının ve neşenin gitgide nasırlaştığı...
Hırpalanmaktan bitkin düşen aşkın şehrin çamurlu kaldırımlarına uzanıp oracıkta uyuya kaldığı...
Tenlerimizin jiletten bile keskin hale geldiği bir hayatta...
Tatlı tatlı, güzel güzel, yarı hüzünlü yarı neşeli ve hep "efendi" şarkılar dinlemek yeter mi bize?
Yetmez!
Yetmiyor.
O yüzden son yılarda popüler müziğimizde yerini alan Hayko Cepkin'i, Cem Adrian'ı ve çok farklı bir kulvardan gelip muzip bir sorgulayışla "Bırak Bu Rock'n Roll'u" diyen Yasemin Mori'yi coşkuyla selamlıyorum.
Çünkü onlar yaşadığımız hayatın sert iniş çıkışlarını ve "yamuk"larını ticari kaygılardan hiç çekinmeden müzikal bir dile çeviriyorlar.
Ucuz güzelliğe değil...
Ancak aranırsa bulunabilecek güzelliklere kapı açıyorlar.
Onların şarkılarının ve şarkı söyleyişlerinin eti, kanı, canı var.
Üstelik bunu pop-rock formunda yapıyorlar.
İşte tam da bunun için çok seviyorum onları!
Ha... Unutmadan!
Yazımın girişinde sözünü ettiğim şarkı Cem Adrian'ın geçen yılın son günlerinde piyasaya çıkan "Emir" adlı albümüne adını veren şarkıydı.
Albümdeki gözde parçalarıma gelince...
Pamela'yla düet yaptıkları "Anladım" ve klibi şu sıralarda müzik televizyonlarında dönmeye başlayan "Yollardayım."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın