kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Şubat 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

Erdoğan, Egemen Bağış'ı neden seçti?

Türkiye AB ilişkilerinde 2009 önemli bir dönüm noktası olacak gibi görünüyor.
Başbakan Erdoğan'ın Davos çıkışı bu ilişkiyi nasıl etkiler bilinmez ama Türkiye'nin bu yıl AB ilişkilerine ayrı bir önem vereceği kesin.
Bir kere Türkiye yıla hızlı başladı.
Önce uzun süredir tartışılan baş müzakereci meselesi halledildi. Yeni Devlet Bakanı Egemen Bağış baş müzakereci oldu.
Ardından Başbakan Tayyip Erdoğan 4 yıl ara verdiği Brüksel'e gitti.
Böylece bir anlamda geçen yıl Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün "2008 AB yılı olacak" temennisi bu yıla daha çok yakışacak gibi.
Dahası bu yılın tarihsel açından da anlamlı bir yanı var. Çünkü bu yıl "Ortak Pazar"a başvurumuzun 50. yılı...
Rahmetli Adnan Menderes, 1959'da Ortak Pazar'a Türkiye'nin üyeliği için ilk başvuruyu yapmış ve resmen Batı'ya yolculuğu başlatmıştı.
O günden bugüne bu yolculuk siyaseten çok eleştirildi, gereği yapılmadı ve dura kalka oldu ama hiç kesilmedi.
Tulu Gümüştekin bu süreci şöyle değerlendiriyor:
"Başka hiçbir 'nişanlılık dönemi'nin bu kadar uzun sürdüğü, sürüncemede kaldığı, ancak iplerin kopmadığı bir üyelik süreci ben bilmiyorum. Bu kadar zorlandığı halde kopmayan bir ilişkinin bir gün üyeliğe ulaşması dışında bir seçenek görmüyorum. Türkiye AB'nin içindedir. Mesele AB'de de, Türkiye'de de çoğunluğun bunu idrak etmekte zorlanması, elitlerin bu olguyu içselleştirmeye direnmeleridir."
Şimdi bu direnişe rağmen devreye giren güçlü bir irade var.
Bu güçlü irade, kaynağını Türkiye toplumunun değişim arzusundan alıyor. Geri dönüşü mümkün değil. Ama önemli olan bu iradenin nasıl temsil edileceği...
İşte bu temsil konusunda ilk defa farklı bir adım atıldı.
Bu adımın sinyalleri Başbakan Erdoğan'ın Brüksel gezisinde de verildi. Başbakan Erdoğan "Avrupa'nın Dostları" isimli kuruluşça düzenlenen toplantı sırasında AP Liberal Grup Üyesi Marios Matsakis'e yine Gazze konusunda kızdı, ardından Davos protestosu geldi.
Başbakan Erdoğan, işte bu çizgisini AB-Türkiye ilişkilerinde sürdürecek bir ismi "baş müzakereci" olarak seçti. Bu kendisine yakın olan ve neredeyse aynı refleksi gösteren Egemen Bağış'tı.

AB karşısında iki Türkiye
Dikkat edilirse Başbakan Erdoğan AB ile ilişkileri yürütmekte "monşer" bir geleneği temsil eden birini seçebilirdi. Ama seçmedi. Tam tersine kendisiyle aynı siyaset dilini kullanan, halka yakınlığıyla bilinen Egemen Bağış'ı o göreve getirdi, böylelikle Ali Babacan üzerindeki yükü de hafifletmiş oldu Bu seçim şunu gösteriyor; AB artık karşısında gerçek bir Türkiye refleksi görecek.
Dinamizmiyle, samimiyet ve hoşgörüsüyle hatta öfkesiyle gerçek Türkiye AB coğrafyasına taşınacak.
Böylece AB ile Türkiye arasına giren suni fotoğraf da ortadan kalkmış olacak.
Çünkü AB'nin karşısında hep "İki Türkiye" vardı. Biri onlar gibi yaşayan, diğeri de farklı olan ve farklılığıyla AB'ye alınması gereken ama tereddüt yaratan gerçek Türkiye...
Uzun yıllar bu ikili yapı nedeniyle Türkiye-AB ilişkileri inişli çıkışlı yürüdü. Birçok sorun "sürüncemede" kaldı. Bu nedenle Türkiye'nin AB ilkeleri çerçevesindeki değişimi de yavaş oldu.
Şimdi yeni bir sürece giriyoruz.
Bu süreç, AB ile müzakereleri doğal mecrasına oturtacak.
Ve "Gerçek Türkiye"nin AB yolculuğu başlayacak.
Bu noktada Devlet Bakanı Egemen Bağış'ın pozitif rol oynayacağından şüphe yok.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ayrıntılar için lütfen tıklayın