kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Ocak 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
"Sevdiğim bir iş gelmediği için beş yıldır film çekmiyorum. Bu senaryoyu ilk okuduğumda çok sevdim. Biz çok doğru bir film çektik... Bir sevgi hikayesi anlattık."

Duygu verirken duyguları sömürmedik

ÖZLEM ESMERGÜL - MAGAZİN
25.01.2009
Tarık Akan'ı beş yıl sonra kamerayla buluşturan 'Deli Deli Olma' filmini yöneten Murat Saraçoğlu: Biz bir sevgi hikayesi çektik. Duygu yoğunluğu çok yüksek bir film ama duyguları sömüren bir durum yok!..
Kars'ta çekilen ve 17 Nisan'da vizyona girmesi planlanan 'Deli Deli Olma' filminin başrol oyuncusu Tarık Akan, "Sevdiğim bir iş gelmediği için beş yıldır film çekmiyorum. Bu senaryoyu ilk okuduğumda çok sevdim. Biz çok doğru bir film çektik... Bir sevgi hikayesi anlattık" dedi. Yönetmen Murat Saraçoğlu ise Malakan kültürü üzerinden yansıtılan hikayenin; 'duygusal ama duygu sömürüsü yapmadan' aktarıldığını vurguladı. Filmde oğlu Barış'la kamera karşısına geçen Tarık Akan, 'Deli Deli Olma'nın çekim sürecini Murat Saraçoğlu'yla birlikte anlattı.

TARIK AKAN FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYINIZ...

FİLMDE HİÇ HATA BULAMAZLAR
* Bu projeden önce Rusya'dan Kars'a göçe zorlanan ve burada asimile olan Malakanlar'la ilgili bilginiz var mıydı? Senaryoyla birlikte mi araştırmaya başladınız konuyu?
TARIK AKAN:
Bir oyuncu olarak bir konuyu ele aldığım zaman köküne kadar inmek, araştırmak benim görevimdir. Araştırmalarla çok malzeme çıkarıyorum kendime. Bu filmde de öyle yaptım... 'Malakan' sözünü Kars'a gittiğim zamanlarda duyardım ama çok fazla üstünde durmazım. Bu senaryoyla birlikte Malakanlar'ın saçından ayakkabısına kadar bütün renklerini ben çıkarttım. Filmi seyreden bir Malakan, bu filmde asla bir hata bulamaz. Bu konuda çok iddialıyım!
MURAT SARAÇOĞLU: Senaryoyla birlikte daha detaylı araştırdım Malakanlar'ı. Tabii ki 93 Harbi ve sonuçlarını gayet iyi biliyordum ama bu sosyal grupla ilgili araştırmalarım senaryoyla birlikte derinleşti. Hikâye bir yıldır elimdeydi zaten. Uzun zamandır işin ve konunun içindeyim aslında.

* Araştırmalarınıza nereden başladınız?
T.A.:
Malakanlar'ın arkalarında bırakmış oldukları önemli bir kültür var. Resimleri var ve Rusya'da hâlâ yaşayan Malakanlar var. Türkiye'de de Adapazarı tarafındalar. Kars'ta artık pek kalmamış. 1962'de göndermişiz onları. Şu anda dünyadaki Malakan sayısının 3 milyon olduğu söyleniyor. Biz Türkiye'de kalanları bulup, konuştuk. Onlardan çok bilgi, malzeme, resim aldık.

PİYANO YOLCULUĞUNUN HİKAYESİ
* Neden bugün halen var olan azınlık kültürlerden değil de, olmayan bir Malakan kültürü üzerinden hareketle bir Kars filmi çekiliyor?
M.S.:
Filme hikâye bazında bakarsak bir adam ve bir kadının piyano yolculuğunun hikâyesini anlatılıyor. Birarada yaşama duygusu, insan sevgisi, yalnızlık gibi birçok duyguyu barındırıyor içinde. Bu senaryoyu yazan arkadaş Karslı. Oradaki atmosferi iliklerine kadar hissederek yazmış.
T.A.: Türkiye'nin her yerine dışarıdan çok fazla akımlar girmiştir. Kars tarafından Malakanlar, diğer yerlerden Araplar, Ermeniler, Azeriler... Anadolu varolalı beri, farklı kültürlerin çok önemli bir geçiş yeri olmuştur. Her filmin bir duygusu vardır. Bu film ağırlıklı olarak gerçek bir sevgiyi anlatıyor. Sevgisizlik üzerine kurulu bir film yoktur. Bu sevginin konusu; Malakanlar ve Karslılar. Biz de bu sevgiyi çok güzel anlattık. Malzememiz de Anadolu insanı oldu.

* 'Bugün yoklar ama anılarını sevelim' sonucunu mu çıkaracağız filmden?
T.A.:
Aslında o da var. Burada Türkiye'nin azınlıklara karşı politikalarının yanlışlığı da söz konusu. Şayet bizler 1962 yılında binlerce Malakan'ı Rusya'ya göndermemiş olsaydık; Kars, Erzurum, Ardahan, Hopa coğrafyası bugünkü görünümünden on kat daha güzel bir görünüme sahip olurdu. İnsanlar daha refah ve hoş yaşardı. Tabii bugün yaşamadıkları için bunu ispat edemeyiz, sadece iddia edebiliriz. Ama onların bırakmış olduğu bir kültür var ve bizler de bu filmle 'Buyrun beyler gözlerinizi açın' diyoruz. Çok doğru bir şey anlatıyoruz. Bunu bizzat yaşayan birinin elinden çıkmış bir hikâye ile azınlık kültürlerin güzelliklerini sevmeyi anlatıyoruz. İnsanların birbirini sevmesini anlatıyoruz...
M.S.: Duygu yoğunluğu çok yüksek bir film ama bu yoğunluk içinde insanların duygularını sömüren bir durum yok. Biz oyuncularda da buna çok dikkat ettik. Duyguları sömürmemeye çalıştık. Filmde var olan duygunun gerçeğini vermeye ve seyirciyi buna inandırmaya çalıştık. Bunu çok doğru yaptığımıza da inanıyorum...
Haberin fotoğrafları