kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Gül.. Erdoğan.. Türkiye ve AKP!..

Hayır, yeni dalganın kafamdaki gündemi değiştirmesine izin vermeyecek, dün gece kafamda şekillenen yazıyı yazacağım..
AKP bir yol ayrımında mı?. Bu ayrım, Türkiye'nin dünyadaki konumunu etkileyecek, köklü değişimlere yol açacak mı?..
Yığınla işareti bir araya getirip, yaz boz bulmacası üzerine kafa yormak gerek..
Şimdiye dek neler anlattık..
Amerika yıllardan beri Orta Asya ve Ortadoğu emellerine liderlik edecek İsrail dostu, Ilımlı İslam bir Türkiye yaratmak istiyor. 2002'de en önemli adımı attı ve onun kafasındaki ilkelere sahip bir parti tek başına iktidara geldi. Parti liderleri, Amerika'nın himayesinde, Amerika'da yaşayan Fethullah Gülen'in hatta müridleriydi.
2007 seçimlerinde sıra AKP'nin Anayasa'yı tek başına iktidara getirecek çoğunlukla iktidar olmasına geldi. ANAP-DYP işbirliği kim bilir hangi oyunla son anda bozulup iki parti de saf dışı bırakılınca, Deniz Baykal'ın zavallı CHP'sinin de yolu kesme gücü nerdeyse olmayınca, iş bitti sanıldı ama, MHP'nin son anda barajı aşması hesapları bozdu. MHP gerçi AKP'ye en kritik anlarda payanda oldu ama, Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğa ulaşmasını engelledi..
Yeni plan, 2009 yerel seçimlerinde bir gövde gösterisi yapmak ve beklenen olursa genel seçimleri erkene alarak Meclis'e 400 AKP'li sokmaktı. Bu gövde gösterisi için gereken hava da Ergenekon denen oyunla sağlanacaktı. AKP'nin karşısında duracak tek gayri siyasi kurum ve kişi bırakılmayacaktı. Ordu, Üniversite ve Sivil Toplum örgütleri dahil tüm muhalifler yıpratılacak, susturulacak, bitmesi mümkün olmayan yargılamalarla göz dağı verilerek, yaratılan Korku İmparatorluğunda AKP adeta tek başına seçime girecekti.
İşler tam tıkırında giderken, birden Abdullah Gül ile Recep Tayyip Erdoğan'ın aralarının açılmaya başladığı haberleri geldi. Hayır mesele, Bayan Gül ile Bayan Erdoğan arasında yer değiştiren protokolun yarattığı kıskançlık iddialarının çok ötesindeydi. Bayan Gül ile Bayan Erdoğan'ın bir araya gelmemek için her fırsatı kullandıkları görülüyordu ama, bu bir siyaset meselesi değildi.
Mesele başkaydı..
Görünen oydu ki, Recep Tayyip Erdoğan Amerika'dan kopuyordu..
AKP'nin Anayasa'yı değiştirecek güçle Meclis'e gireceğini iple çeken, bunun için her şeyi planlayan Amerika, hedefe ulaşmasına ramak kalmışken, AKP liderini tam karşısında buldu.
Amerika Ortadoğu'da İsrail'le dost, Araplarca saygın bir ılımlı İslam Devleti istiyordu.
Olmert'in Türkiye ziyareti ve Başbakan'la 6 saat konuşması, Cumhurbaşkanı'nın İsrail'i ziyaret ederek, Tel Aviv'in en güzel yerinde bir tarihi binada kurulan TC Kültür Merkezi'ni açması planı işlerin yolunda olduğunu gösteriyordu. Gül doktorları uçmasına izin vermediği için pek çok gezi gibi, İsrail'i de iptal etmek zorunda kalırken, Gazze baskını başladı.
Ve de Arap dünyası bile sessiz kalırken, birden AKP lideri, Filistin'in de değil, Hamas'ın hamisi ve sözcüsü gibi ortaya çıkıp Amerika'yı darmadağın etti.
Amerika'nın terörist ilan ettiği bir Filistin gurubuna Recep Tayyip Erdoğan'ın hem de yenmez yutulmaz sözlerle sahiplenmesinin tevil edilecek yanı yoktu. Amerika'nın bu lafları yutması da mümkün değildi.
Ayni anda Abdullah Gül'ün satır aralarında Erdoğan'ı, savcıları, TRT'yi eleştiren, Ergenekon'un yıpratmağa çalıştığı kurumlara sahip çıkan dengeli konuşmaları, nihayet adeta "Duruma el koyuyorum" diyen "Erkler, Yasama, Yürütme ve Yargı Liderleri" toplantısı geldi..
Neler oluyordu?.
Ankara'da kapı arkalarında fısıldandığı gibi, Amerika her nedense Erdoğan'ı gözden çıkarıp Gül'e mi yaklaşmış, bunu haber alan Erdoğan, kendisine yeni bir dünya arayan sert konuşmalara mı başlamıştı, ya da tam tersine, Erdoğan Amerika'dan kopma kararı alıp, Gazze ve Filistin tutumu ile bunu açığa vurunca, Amerika emelleri için Gül'e mi yanaşmıştı?.
Peki, Amerika'ya açıkça kafa tutan Erdoğan kime güveniyordu?..
Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı yıkıldığından beri, Türkiye ile işbirliğine iştahla bakan Rusya'nın heveslerini, aniden Amerika'ya dönen Turgut Özal'ın nasıl kursağında bıraktığını çarşamba günkü "Türkiye üzerine Amerikan Oyunları" başlıklı yazımızda anlatmıştık..
Şimdi, AB'den de umudunu kesen, belki de aslında hiç istemeyip, kendi emellerine hizmet edecek "Uyum Yasaları"nı çıkarmak için ister görünen Erdoğan (AB'ye dört yıldır gitmiyordu. İlk defa geçen hafta gitti, niye gittiği de konuşmasındaki tam 26 dakika süren gene Amerika'yı çıldırtan Hamas savunmasıyla anlaşıldı) yeni bir dünya kurmak ve Türkiye'ye orada mı yer vermek istiyordu?.
Putin'in son aylarda Türkiye'ye müthiş kur yapan eylem ve söylemlerini hatırlayın..
Karadeniz Birliği yakında ölü bir kurum olmaktan çıkar mı?.
Yeni bir dünya kurulur, Türkiye ordaki yerini alır mı?.
Amerika böyle bir değişime izin verir mi?.
AKP, Amerika yanlısı Gül ile, anti Amerikancı Erdoğan arasında bölünür mü?. Böyle bir bölünme Türkiye'yi nasıl etkiler?..
Tüm bu soruların ucu açık..
Tüm yazdıklarım size bir senaryo gibi de gelebilir.. Hele de Ergenekon dalgaları ortalığı toz duman ederken, gözden kaçan/ kaçırılan çok ciddi ayrıntıları görmezseniz..
Ergenekon'u boş verin.. Önünüze bakın.. Ülkeniz üzerine içerde ve dışarıda oynanan oyunları keşfetmeye bakın.. Ayrıntılara inin..
Bakın ve düşünün..
Önünüzdeki yaz bozu tamamlarsanız, tabloyu görürsünüz!..