kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
23 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Sonu 9'la biten yıllar üstüne...

TÜSİAD (Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği) Genel Kurulu'nda yeniden Yönetim Kurulu Başkanlığı'na seçilen Arzuhan Doğan Yalçındağ, konuşmasında hem ilginç, hem de önemli bir tespitte bulundu: Sonu 9'la biten yılların tarihte bıraktığı derin izler, yol açtığı dönüşümler.
Yalçındağ, "Kritik dönemeçler" dediği 9'lu yıllara birkaç örnek de verdi:
* 1979'da önemli stratejik ve siyasal gelişmeleri tetikleyen İran devrimi ve Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgali. Türkiye'de 24 Ocak kararlarının alınmasına neden olan derin ekonomik kriz ile 12 Eylül darbesine götüren anarşi ortamı.
* 1989'da Orta ve Doğu Avrupa'da komünist rejimlerin kendi halklarınca tasfiye edilmesi. Berlin Duvarı'nın yıkılması. Soğuk Savaş'ın sona ermesi. Türkiye'de yerel seçimlerin ardından 10 yıl sürecek siyasal ve ekonomik krizler döneminin başlaması.
* 1999'da Asya'yı ve Rusya'yı iflas, hatta çöküş tehlikesiyle karşı karşıya getiren mali krizler.
Biz de birkaç örnekle kronolojinin zenginleşmesine katkıda bulunalım:
* 1929'da dünyayı modern tarihte görülen en Büyük Depresyon'a sürükleyen ekonomik kriz patlak verdi.
* 1939'da Nazi Almanyası ordularının Polonya'ya girmesiyle İkinci Dünya Savaşı başladı.
* 1949'da ilk Hindistan-Pakistan savaşı Keşmir'in iki ülke arasında bölünmesiyle noktalandı, böylece bugüne kadar süren kanlı bir çatışmanın ve istihbarat servislerince büyütülen kökten dinci terörün tohumları atıldı.
* 1959'da Fidel Castro ve Che Guevara önderliğindeki Kübalı devrimciler iç savaşı kazanarak iktidara geldi. Yeni rejim Küba'yı ABD'nin burnunun dibindeki Sovyet üssü yapacak, dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirecekti.
* 1969'da Çekoslovakya'da Alexander Dubcek görevden alındı, "Prag İlkbaharı" reformlarının tümü iptal edildi.

Kriz nerelere savuracak?
Peki yine sonu 9'lu bir yıl olan 2009'da Türkiye'yi ve dünyayı ne gibi dönemeçler bekliyor? Yalçındağ ne zaman, nerede biteceğini kimsenin bilemediği küresel krizin tetiklediği dinamiklere işaret ederek şöyle bir tablo çizdi:
"Krizle mücadelede izlenen yöntemler dünyanın önüne iki yıl açacak: Birincisi, özellikle krizle mücadelede istenen sonuçların alınmaması durumunda, ekonomide kamu ağırlığının artması, küreselleşme karşıtlığının güçlenmesi, korumacılığın yeniden gündeme gelmesi ihtimali. İkinci yol ise, ekonominin yeniden büyüme çizgisine oturması ve küresel regülasyon anlayışının güçlenmesi."
Aynen katılıyoruz. Çünkü dünya bu krizden ya bugünkünden farklı, daha adil, daha katılımcı ve daha demokratik bir küreselleşmenin mekanizmalarını oluşturmuş olarak çıkacak, ya da devletçiliğin ve korumacılığın egemen olduğu çağlara geri dönecek.
Ne yazık ki, hiç değilse yakın gelecekte ikinci seçeneğin gerçekleşmesi olasılığı her geçen gün daha da artıyor.
Örneğin ABD'de çelik sanayicileri Obama yönetiminden ekonomiyi canlandırma programından yararlanacak olanlara "Amerikan malı satın almaları" koşulu getirilmesini istiyor. Aynı şekilde Çin, ABD ve Avrupa mallarının ülkeye sokulmasını güçleştirecek önlemler alıyor, daha da ileri gidip Çin pazarını yabancılara kapatmayı planlıyor. Buna misilleme olarak da Batı ülkelerinde "Çin malına hayır" kampanyası çağrıları yapılıyor.

Depresyon'un sonuçları
Oysa 1929 krizi bu tür uygulamalar ve politikalar nedeniyle Büyük Depresyon'a dönüşmüştü. Ve tüm dünyada kitlelerin yoksullaştığı o Büyük Depresyon'dan totaliter rejimler doğmuştu.
Ekonomide devletçilik, daha az demokrasi demek, demokrasinin gerilemesi ve bir yerden sonra da askıya alınması demek.
Ekonomide himayecilik, korumacılık, siyasette milliyetçi akımların yükselmesi demek.
O nedenle, IMF Başkanı Dominique Straus-Kahn, Dünya Ticaret Örgütü Başkanı Paskal Lamy, BM Kalkınma Programı Başkanı Kemal Derviş, Dünya Çalışma Örgütü Başkanı Juan Somavia başta olmak üzere, uluslararası örgütlerin yöneticileri ve sağduyulu iktisatçılar, "Ekonomiye devlet müdahalesine evet ama devletçiliğe hayır", "Korumacılık politikalarına zinhar hayır" uyarıları yapıyorlar.
Çünkü devletçiliğin ve korumacılığın dünyayı nerelere savuracağını görüyorlar, biliyorlar. Bu iki atlının sürüklediği arabanın gideceği tek adres, tek durak var: Savaş! Üstelik sonu 9'la biten yıllar da bu tür küresel kargaşalar, yıkımlar için son derece elverişli!