kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Ocak 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Uzuuun bir parantez

George Walker Bush bugün "ABD için en kötü, dünya için en tehlikeli dönem" denilen 8 yıllık başkanlığının son 24 saatini yaşıyor.
ABD için en kötü; çünkü güvenlik adına özgürlüklerin kısıtlanmasından tutun, İkinci Dünya Savaşı sonrasının en yüksek işsizlik oranına kadar, dünyanın tek süper gücü siyasal, sosyal, ekonomik alanlarda hiç bu kadar acınacak duruma düşmemişti.
Dünya için en tehlikeli; çünkü uluslararası terörden tutun biri bitmeden diğeri başlayan savaşlara kadar, gezegenimiz hiç böylesine acılarla, açlıklarla, doğal felaketlerle ve ölümlerle yüklü yıllar yaşamamıştı.
Bush, eşi, çocukları, köpekleri (Kedisi "El Indio", Beyaz Saray'a vedadan iki hafta önce öldü. Dünyanın "First Cat"i olarak. 18 yaşındaydı.), Dışişleri Bakanlığı'na 72 saat önceden veda eden Condoleezza Rice ve kalan birkaç sadık dostuyla başkentin 50 kilometre dışındaki başkanlık ikametgâhı Camp David'de son tatilini geçirirken, Abraham Lincoln'un 1861'deki güzergâhını izleyen yeni Başkan Barack Obama'nın ABD'nin Bağımsızlık Bildirgesi'nin hazırlandığı Philadelphia'dan başlayan 225 kilometrelik tarihi tren yolculuğu da Washington garında noktalandı. Obama'nın "Bizim yeni bir Bağımsızlık Bildirgesi'ne ihtiyacımız var" sloganının yarattığı heyecan dalgasıyla.

Parantezin içindekiler
Böylece uzun bir parantezi kapatmak için tüm hazırlıklar tamamlandı. Rolü biten, rolü yeni başlayan tüm aktörler sahnedeki yerlerini almaya hazır.
O uzun parantezde 11 Eylül saldırıları var, savaş gerekçesi olan kitle imha silahlarının zerresinin bulunamadığı Irak savaş var, Afganistan savaşının gerekçesi yapılan ama CIA'nin onca deneyimli ve gözü kara elemanının görevlendirildiği, 7 yıldır süren insan avına rağmen yeri bile belirlenemeyen Usame Bin Ladin var, Pakistan var, Guantanamo var, Ebu Gurayib var, Büyük Ortadoğu Projesi var, NeoCon'ların "Yaratıcı kaos" teorilerinin hayata geçirilmesi var, o teorilerin dibek taşı olan Filistin var...
Hatırlıyoruz; 20 Ocak 1981'de Bush, Ricky Martin'in konseriyle başlayan başkanlık yemin ve devir-teslim töreninde şöyle demişti: "Geçen yüzyılda Amerika'nın özgürlük ve demokrasiye olan inancı öfkeli bir denizdeki kaya gibiydi. Şimdi rüzgâra atılan tohumlar, pek çok devlette kök buldu. Ama almamız gereken çok yol olduğunu düşünüyorum."
Washington'dan serpilen ve rüzgârın dünyanın dört bir yanına yaydığı o tohumlar Irak'ta en az bir milyon, Afganistan'da en az 200 bin, Filistin'de, Lübnan'da ve Pakistan'da en az binlerce kişinin ölümüne neden oldu. İstanbul'da, Londra'da, Madrid'de, Bombay'da, Cezayir'de, Fas'ta, Mısır'da, Endonezya'da, Suudi Arabistan'da ve daha nice kentlerde ve ülkelerde ABD'nin "Özgürlük ve demokrasi misyonu"na cevap olarak yapılan saldırıların kurbanları da bilançonun küsuratını oluşturdu.
Hatırlıyoruz; Bush o konuşmasına şu cümleyi sıkıştırmıştı: "Bir sözüm daha var; "Jericho yolunda bir yaralı gördüğümüzde, asla geçip gitmeyeceğiz."
Jericho, Ürdün ırmağına yakın bir Filistin kasabası. Şu sıralar orada değilse bile, bilemediniz 100 kilometre güneyindeki Gazze Şeridi'ndeki yollarda iki bini aşkın ölü, on bine yakın yaralı yatıyor; ABD yanlarına dahi uğramıyor.

Yıldızların ötesinden
Hatırlıyoruz; Bush, 20 Ocak 2005'te ikinci başkanlık döneminin yemin töreninde yaptığı 2.083 sözcükten oluşan (Özgürlük sözcüğünü 42 kez, umudu 8 kez tekrarlamış ama Irak'tan hiç söz etmemişti) konuşmada halkına ve dünyaya şöyle seslenmişti: "Özgürlükleri savunmamız için yıldızların ötesinden gelen bir çağrı var. Amerikan değerlerini, demokrasiyi ve özgürlüğü dünyaya yayacağız..."
Ama yıldızların ışığı çoktan söndü, dünya yakın tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar karanlıkta yol alıyor...
Yine hatırlıyoruz; Bush bir konuşmasında "İnsanlar bizim başarısızlığa uğramamızı bekliyorlar. Onların beklentilerinin ötesine geçmek, boynumuzun borcu olacak" demişti.
El hak, geçti. Bu kadar ölümü, bu kadar acıyı, bu kadar açlığı, kıtlığı, salgını, terörü, savaşı, iç savaşı, en çılgın, en merhametsiz şer odağı bile tasavvur edemezdi.
Yine hatırlıyoruz; Bush tarihe geçen bir anekdotunda, "Olmak veya olmamak? Soruyu anlayamadım" demişti. Samimi itiraf. Anlasaydı, dünyayı belki hiç değilse bulduğu gibi bırakırdı.
Tarifsiz acılarla yüklü 8 yıllık uzun parantez yarın kapanıyor. İnsanın "Keşke hiç açılmasaydı" diyesi geliyor.