kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Alacakaranlık, gençlik ateşini korku filminin klişeleriyle bir araya getiriyor.

İlk öpücük, ilk heyecan

ESİN KÜÇÜKTEPEPINAR SİNEMA
15.01.2009
G Alacakaranlık, bir vampir filmi olarak karakterleri gibi aşırı kansız ve soluk. Romantik bir film olarak ise gayet hassas ve ateşli. Bu da, içinde yaşadığımız şiddet dolu dönemle ilgili söylemin muhafazakâr olmasından kaynaklanıyor..
Gözükara âşıkların 'uğruna ölmeye hazırım' vaadinin aynı zamanda 'sonsuza dek birlikte yaşamak' hevesine de denk düştüğü ortada. Yani vampirik sözlüğe de cuk oturan bu sembolik çıkışların bu hafta vizyona giren Alacakaranlık'ın âşık iki ergen gencin arasındaki ana mesele olmamasına şaşmamalı. Ne de olsa sevdiğine ruhunu teslim etmeye hazır ölümlü genç bir kız ile bu teslimiyetten ne kadar faydalanması gerektiği konusunda ahlaki tereddütler yaşayan vampir bir gencin ilşkisi söz konusu. Açıkça anlaşıldığı üzere, bastırılmış arzular ve tatmin edilemeyen tutkularla ilintili vampir öyküleri bu filmdeki trajik ergenlik enerjisine tercüme edilmiş. Yeni bir şey değil yani. Zaten Amerika'daki tanıtımı Harry Potter serisi misali bir sansasyonla yapılan film, uyarlandığı dört kitaplık dizinin ilki olarak yetişkinlerin dünyasında yer bulamayan ve bu arada başedilemeyen hormonlarla uğraşmak durumunda kalan gençlerin hali ve ahvalini anlatıyor. Nasıl ki gotik akımı tam da toplumsal çalkantıların, savaş ve açlık gibi insan aklına sığmayacak yıkıcılıklara karşı fantastik bir eleştiri ve kaçış yoluysa film de içinde yaşadığımız bu dönemin aynası olan bir romantik gençlik filmi.

17'LİK KIZA 108'LİK SEVGİLİ
Alacakaranlık bir vampir filmi olarak karakterleri gibi aşırı kansız ve soluk. Romantik bir film olarak ise gayet hassas ve ateşli. Bu da içinde yaşadığımız şiddet dolu, kan ve revan dönemle ilgili getirdiği alternatif söylemin bilakis gayet muhafazakâr olmasından kaynaklanıyor. Nefsine (kan veya seks) hâkim olamayacağından korkan oğlan, kızla sevişmeyi reddediyor esasen. Lakin 17 yaşında kerhen vampir olan 108 yaşındaki oğlumuz ile resmen 17'lik fani genç kızımız arasındaki bu eski moda romantikliğe bakıldığında ahlaki olarak çelişki arasanız da buyrun. Gerçi zavallı oğlan, 17 yaş bedeninde olduğu için mecburen dön dolaş lise koridorlarında dolanmanın ilahi sıkıntısını yaşıyordur katmerlice. Aşktan gözü dönen kızımızın oğlanın peşinden ne pahasına olursa olsun gitmek dışında bir irade göstermemesi ve kurtarılmaya muhtaç bir kadın portresi çizmesi şimdinin gençliğine yeterince ahlaki mesaj veriyor. Günümüzün vampir avcısıkorkusuz genç kız Buffy değil de eskilerden Lord Byron'ı hatırlatan bir ahlaki açmaz var ortada. Doğrusu, oğlan da süpermen misali kızımızın ayaklarını yerden kesiyor (!), muhteşem doğa manzaralarında dağ tepe, ağaç dolaştırıyor. Dolayısıyla babasının yaşadığı küçük bir kasabaya taşınan17 yaşındaki genç kız Bella Swan'ın (manası Güzel Kuğu!) yeni bir çevre, okul ve arkadaş çevresinde yaşadığı açmazlar doğal. Lakin pek ikna edici değil. Çünkü genç oyuncu Kristen Stewart'ın canlandırdığı hafif titrek ve sürekli dudaklarını ısıran Bella, adı gibi gayet güzel bir genç kız aslında. Ergenliğin kendini beğenemez ve güvensiz hallerine nazire olsun istenmişse de nafile. Sevecen duygularını fazla açık edemeyen babanın hediye ettiği külüstür pikabı sevinçle karşılayacak denli de 'punk' havalarda. Zaten "ben sessizce acı çekenlerdenim" sözleriyle içine kapanık ergen hallerini rahatça ifade ediyor. Lakin okulun havalı ve ulaşılmaz genci Edward'la ( Harry Potter ve Ateş Kadehi'nin kötü çocuğu İngiliz Robert Pattinson) şahsen ilk karşılaşmaları şaka gibi. Film kendini 'imkânsız aşk' öyküsü olarak ciddiye alsa da hayvan kanından şaşmayan oğlumuz ve soluk benizli ailesinin kendilerine yakıştırdıkları 'vejetaryeniz' esprisi misali klişelerle ortamı rahatlatıyorlar. Edwar'ın kızımıza "Ne biliyorsun belki de ben kötü bir oğlanım" sözleri de uyarı olmaktan ziyade tehlikeli olana meyletme temayülü olarak tipik bir 'baştan çıkarıcı' işlev işte. Anladık yani! Bu arada Debussy dinleyen, sevgilisine piyano çalan bu 'çocuk adamın' kızımıza 'sonsuza kadarı boşver, yaşadığımız ana bakalım" sözlerini kulağa küpe filan, yaparsınız.

Orijinal adı: Twilight Yönetmen: Catherine Hardwicke Oyuncular: Kristen Stewart, Robert Pattinson, Billy Burke, Ashley Greene Süresi: 122 dakika