kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Ocak 2009, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Güven kaybolursa özgüven bulunur mu?

"Asıl sorun yeni ekonomik kriz değil gençlerimizin özgüven eksikliğidir ve bu durum genç kuşakların krizi aşmasını zorlaştıracaktır" diyor uzman...
Aman ne havalı, ne inandırıcı, hatta ne şık bir ifade!
Fakat acaba doğru mu?
Uzmanı dinleyen gençlerin hemen onaylarcasına başlarını saldıklarını görünce bu konuda daha önce çeşitli gazetelerde yazdıklarım geliyor aklıma.
Kim bilir kaç kez altını çizmişimdir!
Özgüven kavramına bayılıyoruz ama...
" Güven " kavramı üzerinde hiç durmuyoruz.
Oysa güvenin bulunmadığı yerde özgüven nasıl olsun ki!
Belli ki uzmanımız da işin bu yanını hiç durup sorgulamamış...
Asıl sorun gençlerimizin güven eksikliği dir...
Çevrelerine, topluma, ülkeye, hayata karşı güven duymakta zorlanmalarıdır.
TDK sözlüğü " insanın kendine güvenme duygusu " diye açıklıyor " özgüven " kavramını.
Peki, " güven " ne o halde? "
Korku ve çekinme duymaksızın inanma ve bağlanma duygusu, yüreklilik, cesaret ."
Sözlük tanımı yetmez, biliyorum.
Çünkü çok zengin bir toplumsal-ruhsal içeriği var "güven" kavramının.
Yine de herkes üç aşağı beş yukarı ne anlama geldiğini ve esas noktanın güven ile güvenlik arasındaki yakın bağ olduğunu kavrıyor.
Şimdi düşünün...
Neyi tutsan elinde kalıyor, kime sırtını dönsen buna pişman ediyor seni ; öyle bir dünyada büyüyorsun!
Annen baban, büyüklerin, öğretmenlerin sanki bir marifetmiş gibi çocukluğundan başlayarak sürekli " ülkenin zor zamanlardan geçtiğini " anlatıyor sana!
Bir yığın şey öğreniyorsun ama bu bilgilerin ne işe yarayacaklarını bilmiyorsun!
Durmadan kriz patlıyor.
İlköğretimi bitiriyorsun, kriz diyorlar.
Lise bitiyor, kriz diyorlar.
Üniversiteyi kazanıyorsun, seviniyorsun ama "dur bakalım bu krizde halin ne olacak" diyorlar. Üniversiteyi bitiriyorsun, bir oh çekmene izin vermiyor hayat, çünkü kriz var.
E, bu kadar güvensiz, bu kadar cesaret kırıcı bir ortamda serpilen gençlerin kendilerine güveni nereden kaynaklanacak, söyler misiniz?
Bir de madalyonun öteki yüzü var tabii...
Mesela şu çok sözü edilen " Amerikan tarzı özgüven " konusu...
Bakmayın o sürüsüne bereket kılavuz kitapçıklardaki zırvalara! Amerikalıların özgüven dedikleri şey bir güvenlik ve cesaret ifadesi değil, kaygı verici bir toplumdaki bireysel yalnızlığın insanı hayata balıklama dalmaya zorlamasıdır.
Sosyal çaresizlik karşısında bir telafi mekanizması olarak atılganlıktır bu.
Oysa bizim gibi toplumlarda aileler sert çarpışmalara karşı " airbag " işlevi görürler.
Gençler bizde hayat merdivenlerini ağır ağır çıkarlar.
Buradaki geleneksel kültür farkı önemli.
Batılı genç kendisine güvenmek zorundadır! Çünkü çevresinde ona destek çıkacak " başkaları" yoktur. Tersine, ağır rekabet ortamı içinde olsa olsa köstek olacakmış gibi görünürler...
Biz ise başkalarına dayanırız...
Başkalarına güveniriz.
Ancak başkalarının desteği ve bize güveniyle kendimize de güvenmeye başlarız.
Bu önemli bir farktır.
Bu farkı silmek zordur.
Üstelik bunu yapmak doğru mudur, orası da tartışılır!