kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Ocak 2009, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Al-Nakba ve demokrasi

İngiltere eski Başbakanı Tony Blair'i gören var mı? Ortadoğu Dörtlüsü'nün (BM, AB, ABD ve Rusya) 26 Haziran 2007'de tam yetkiyle Filistin sorununda arabulucu seçtiği Blair'i?
"Hemen kolları sıvıyorum" demişti atanmasından sonra. "Kendisini Filistin sorununun çözümüne adayacağını", "Hayatının önemli bölümünü Kudüs'te geçireceğini" söylemişti.
Gazze'de dünyanın gözü önünde vahşet yaşanıyor, insanlık suçu işleniyor; Blair nerede? Yoksa öbür şapkasını mı giydi, J. P. Morgan Chase'de 125 bin pound maaşlı danışmanlık görevine mi öncelik verdi, bankadan yıl sonu ikramiye çekini tahsil etmenin derdine mi düştü?
Ya Blair'i bu göreve getiren Ortadoğu Dörtlüsü nerede? 30 Nisan 2003'te Filistin sorununun çözümü için "Yol haritası" hazırlayan Dörtlü? Ne deniyordu o haritada; hatırlatalım:
"2005'e kadar iki ayrı devlet temelinde Filistin-İsrail sorununa kalıcı çözüm getireceğiz. Bu amaçla; 1-En geç 30 Mayıs 2003'e kadar teröre ve şiddete son verilecek, Filistinliler'in normal yaşama geçmeleri sağlanacak, Filistin'de devletin altyapı kurumları oluşturulacak. 2-Haziran-Aralık 2003 döneminde geçici sınırlarla belirlenmiş, egemenlik yetkileriyle donatılmış bağımsız Filistin devleti kurulacak. 3-Daha sonra 2004-2005 döneminde kesin ve kalıcı statüyü belirleyen anlaşma imzalanacak."
Gazze'de 1.5 milyon kişiye havadan, denizden, karadan ölüm yağıyor; kendini "Filistinliler'in insanca yaşamlarının küresel güvencesi" ilan eden Ortadoğu Dörtlüsü nerede?
Ya, "Filistin sorununu çözme zamanı geldi" diyerek 27 Kasım 2007'de Annapolis Konferansı'nı toplayan güçler nerede?
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert'e imzalattıkları bildiride ne diyorlardı; onu da hatırlatalım:
"Halklarımız arasında onlarca yıldır süregelen ve onca kanın dökülmesi, onca acının yaşanmasına neden olan çatışmaya son vermeye kararlıyız. Özgürlük, güvenlik, adalet, onur, saygı ve karşılıklı tanıma çağını başlatacağız. En geç 2008 sonuna kadar barış anlaşmasını gerçekleştireceğiz."

Tabutlar, sandığa dönüşünce
Gazze Şeridi artık "Toplama kampları" gibi; 1.5 milyon kişinin özgürlüğü, onuru, doğuştan sahip olduğu insanca yaşam hakkı gaspedildi; Annapolis Konferansı'nın baş aktörleri nerede?
Ya Filistinliler'in dil, din ve ırk kardeşlerinden oluşan ve onların en doğal koruyucuları olması gereken Arap Birliği nerede? Hani, olağanüstü zirve toplanacak ve Arap dünyasının gür sesi dünyaya duyurulacaktı? En son şöyle bir haber yayınlandı:
"Bir Arap ülkesinin devlet başkanı Arap Birliği zirvesinin acilen toplanması için yardımını isteyen bir başka Arap ülkesinin prensine şu yanıtı verdi: 'Zirve İsrail'in Gazze'ye saldırısına son verdirebilecek mi? Geçmişteki tecrübeler bize İsrail'i ABD'nin onayını almış bir operasyondan hiçbir gücün alıkoyamayacağını gösterdi. Ne Güvenlik Konseyi bir şey yapabilir, ne de Arap Birliği gibi bölgesel oluşumlar. O nedenle zirve boşa kürek çekmek olur." (Lübnan gazetesi "L'Orient Le Jour")
Haberde olası zirvenin hazırlıkları için yapılan Arap Birliği dışişleri bakanları toplantısında Mısır ve Suriye'nin yumruk yumruğa geldikleri de belirtiliyordu.
Filistin bir kez daha "Al-Nakba" (Felaket) yaşıyor. Arap Birliği çaresizlikle izliyor. Bu daha da büyük bir "Al-Nakba".
Ve Filistinliler'e yağdırılan kurşunlar, bombalar İsrailli politikacılara oy olarak geri dönüyor. Söz şimdi de İsrail'in vicdan sahibi siyasetçisi ve gazetecisi Uri Avnery'de:
"Nedense askeri operasyonlar hep seçim kampanyalarına denk geliyor. Menahem Begin, Irak nükleer santralını 1981 seçimleri sırasında bombalattı. Şimon Perez 1996 seçimleri öncesinde Lübnan'da 'Gazap Üzümleri' operasyonunun emrini verdi. Bugün de Tzipi Livni ile Ehud Barak bu klasik tezgâha başvuruyorlar. Kamuoyu araştırmalarına göre, operasyonun ilk sonuçları bile Barak'a parlamentoda fazladan 5 milletvekilliği kazandırmayı garantiledi. Bu da 80 Filistinli'nin ölümünün bir milletvekilliği sağladığı anlamına geliyor."
Gazze'nin tabutları İsrail'de seçim sandığına dönüşüyor. Ve dünya seyrediyor. Sözün bittiği nokta bu olsa gerek...