kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Ocak 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat

Kendime baktırmayı, seksi olmayı seviyorum

SONAT BAHAR
02.01.2009
Herkes Hadise'nin mayıs ayında Eurovision'da Türkiye'yi temsil edeceği şarkısı Düm Tek Tek'i dinliyor. Şarkı tam da Hadise gibi; kıpır kıpır, cıvıl cıvıl... Herkes Hadise'nin peşinde ama o, Pazar SABAH'ı tercih etti. İşte Hadise, işte Avrupa'dan yükselen bir Türk kızının hikâyesi.....
Hepimizin bir yerlerden tanıdığı bir kız Hadise; kimimizin kardeşi, kimimizin kızı, kimimizin yeğeni... Hani çocukluktan çıkıp genç kızlığa geçen, bu sırada tüm başkaldırışıyla en kısa etekleri, en süslü makyajları yapan, içi içine sığmayan, herkes onu beğensin, herkes ona hayran olsun isteyen, okulun en popüler kızı, mahallenin en güzeli olmak isteyen, evde yalnız kaldığında müziği açıp dans ederek kendini seyreden bir tanıdığımız sanki Hadise. Tam anlamıyla fıkır fıkır bir genç kız, hayata bakış enerjisi, giydiğine, şarkılarına yansıyor. Doğuştan star ışığına sahip olmak diye bir şey varsa, bu Hadise'de kesinlikle var. Uzun zamandır röportaj vermeyen Hadise, bu suskunluğu SABAH için bozdu. İşte Eurovision'a ve Hadise'ye dair her şey;

-Sizinki bir gurbetçi mi yoksa bir Avrupalı hikâyesi mi?
- Öncelikle ben Belçika'da doğdum, bu yüzden ben bu durumu daha farklı yaşıyorum açıkçası. Türkiye'de doğup, büyüyüp, Belçika'ya dönseydim gurbetçi bir kızın hikâyesi olurdu ama ben Belçika'da doğdum, her şeyi orada gördüm, hayatımın tüm evrelerini Belçika'da yaşadım, her şeyi orada tattım. Benim hikâyem bu yüzden bir Avrupalı hikâyesi.

- Ama yine de Belçikalılar gibi yaşayan bir Türk kızısınız, zorlukları olmadı mı?
- Belçikalılar gibi yaşayan bir Türk kızı derken, tam anlamıyla onlar gibi yaşadığımı söylemek zor. Sonuçta benim annem babam, 1972 yılında Belçika'ya gitmiş ve kendilerini oraya adapte etmek zorunda kalmışlar. Mecbur kalmışlar, hiçbir şey isteyerek olmamış, yani Flamanca öğreneceksin, orada nasıl yaşanıyor bunları öğreneceksin. Bizi de aslında kökümüzü kaybetmeden bir Avrupalı gibi yetiştirmeye uğraşmışlar, kendi görgüleri oranında.

- Dışlanmışlık hissettiğiniz oldu mu hiç?
- Ben okula gittim, okulda Türkçe konuşmak yasaktı, çok Türk yoktu. Sadece ben, ablam ve Fatma diye bir kız vardı. Ben de her Türk kızı gibi yaşadım ama Flaman okuluna gittim. Orada dersimi gördüm, orada büyüdüm ve her şeyi orada yaşadım. İlkokul dönemimde Türk olduğum için ırkçı bir saldırıya uğradım ama herkes çok küçüktü o zamanlar. Ama aslına bakarsanız her şey aynı, biz de orada Ramazan Bayramı'nı kutluyoruz, Kurban Bayramı'nı kutluyoruz. Böyle gelenekleri orada da yaşatıyoruz.

- Kendinizi Türk gibi mi Belçikalı gibi mi hissediyorsunuz?
- Hayatımın hiçbir döneminde Türkiye'de yaşamadım. Ünlü olana kadar Türkiye'ye de çok fazla gelmiş gitmişliğim yoktu. O kadar çok gelmiyorduk eskiden, birkaç kez aile ziyareti için, birkaç kez de tatil için geldik ama çok az. Sürekli gidip gelmiyordum yani. Ben kendimi fity fity Türk ve Belçikalı hissediyorum. Ben orada büyüdüm ama Türk kızıyım. Belçika'ya gidince burayı özlüyorum, buraya gelince Belçika'yı özlüyorum. Çünkü annembabam orada, kardeşlerim orada. Onlar Türkiye'de yaşasaydı bence burası benim için daha özlenir olurdu.

- Aileniz gurbette ayakta kalmaya çalışan bir Türk ailesi, müzisyen olmak istemeniz onları korkutmadı mı, desteklediler mi sizi?
- Evet sürekli. Annem zaten hiç şüphe duymadı benden. Annem hep "İstediğini yap, ben senin arkandayım," dedi. Babam ilk başlarda biraz daha "Kızım yapma, önce okulunu oku, diplomanı al, ondan sonra ne yapmak istiyorsan yap," dedi ama bence tüm babalar böyle korumacı. Ben de, "Babacığım ben hem okuyacağım hem de kariyer yapacağım," diyordum. Hakikaten okulumu okudum, diplomamı da aldım. Pazarlama diploması aldım, yüksek lisans yapmak istedim, zamanım yoktu artık, yani babama sözümü tuttum aslında.

- Eğitiminizi tamamlamak zor olmadı mı?
-Yurtdışında Türk çocukların çok okumamasını, orta sınıf okullardan mezun olup, orta sınıf işler yapmalarını tercih ediyorlar. Geçenlerde gazetede okudum, Belçika'da, Türkler daha çabuk okulu bırakıyorlarmış, ilk senelerini bile bitirmeden, ya evleniyorlar, ya yapamıyorlar ve okulu bırakıyorlarmış. Ben bu konuda da örnek olmak istiyorum Türklere. Çünkü ben yarışmanın ardından hem mesleğimle ilgileniyordum hem de okuyordum. İkisini yürütmek çok zordu, ağladığım geceler çok oldu ama başardım. Ben başarabiliyorsam, herkes başarabilir.
Haberin fotoğrafları