kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
4 Ocak 2009, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
SOLİ ÖZEL

Bir siyaset bilimci

Geçen yılın son günü Samuel Huntington 81 yaşında öldü. 17 kitap ve onlarca makale yazmış ve emekli olana kadar çalıştığı Harvard Üniversitesinde, tüm şöhretine rağmen lisans öğrencilerine ders vermeye devam etmiş, neslinin ve siyaset bilimi alanının en önemli ve etkili şahsiyetlerinden birisiydi.
Asker üzerinde sivil denetimin mutlaka gerekli olduğunu savunduğu ilk kitabı Asker ve Devlet'ten son kitabı Biz kimiz'e kadar yazdığı hemen tüm eserlerle gündem belirledi. Özellikle ABD'de nüfus içindeki oranları hızla artan Latin Amerika kökenlilerin Protestan ahlakına uygun bir disiplin ve etiği içselleştiremeyecekleri iddiasını içeren bu son kitap nedeniyle ırkçılık suçlamasıyla da karşılaştı.
Siyasi tercihleri hakkında ne düşünülürse düşünülsün Huntington uzun meslek hayatı boyunca yaşadığı dönemle ilgili olarak siyaset bilimi alanındaki en can alıcı soruları sordu, tartışmadan ve yerleşik düşünceleri sarsmaktan kaçınmadı. Külliyatına bakıldığında hemen her on yıla damgasını vuran bir kitap yazdığı, gündemin genel geçer değerlendirmelerine karşı yazdığı makalelerle tartışmaları derinleştirdiği görülür. Sanayi ötesi toplumla ilgili pespembe tabloların en önemli düşünürlerce çızildiği yılarda "sanayi ötesi toplumu ne kadar yumuşak olacak" sorusunu sordu ve o makalesinde gündeme getirdiği sorunların çoğu pratikte yaşandı.
Dünyadaki üçüncü demokratikleşme dalgasının en kapsamlı ve derinlemesine analizlerinden birisini 1991 yılındaki Üçüncü Dalga kitabında kamuoyuna sundu. 1960'larda yazdığı makaleler ve yayınladığı (otoriterliği öven siyasi mesajına hiç katılmasam da kanımca en önemli kitabı olan) Değişen toplumlarda siyasi düzen adlı eseriyle o dönemde siyaset bilimine damgasını vuran Batı merkezli ve evrimci modernizasyon teorisini ciddi olarak sarstı.
Aynı dönemde Otoriterlik ve Demokrasinin toplumsal kökenleri adlı kitabını yayınlayan Harvard'dan meslektaşı Barrington Moore ile farklı kalkış noktalarından gelerek siyaset biliminde önemli bir dönüşümün önünü açtılar. Ancak kültür ve değerler konusunda çok daha materyalist olan Moore'a karşın Huntington son tahlilde modernizasyon teorisinin değerleri ön plana çıkaran yaklaşımından tam anlamıyla kopmadı.

Yanlış, ahlak dışı ve tehlikeli...
Siyaset bilimiyle ilgisi olmayanlar onu "Uygarlıklar Çatışması" tezini çıkaran kişi olarak hatırlayacaklar. 1993 yılında yazdığı makaleyi ve onun ardından gelen kapsamlı kitabını okuyan da okumayan da ona ya lanet edecek ya da geleceği bu denli keskin bir şekilde öngördüğü için kendisinden hayranlıkla bahsedecek. Gerçekten de ABD'nin en önde gelen üniversitelerinden Yale'yi iki buçuk yılda, 18 yaşında bitiren, doktora tezini dört ayda yazdıktan sonra 23 yaşında dünyanın en önde gelen üniversitesi Harvard'da hocalığa başlayan Samuel Huntington 'uygarlıklar çatışması' makalesine indirgenemez, o kitaptaki hedefi de İslam dini veya Müslümanlar değildir.
Dini bir söylemle kendisini ortaya koyan isyanın nedenlerini de dinle, kültürle ya da gericilikle değil demografik, sosyolojik ve maddeci gerekçelerle açıklar. Ancak isyan kendisini Batı uygarlığı karşıtı bir dille ifade eder, etmek zorundadır. Tam da bu nedenle Irak savaşı'na karşı çıkmıştır. Bunun nedeni de Uygarlıklar Çatışması kitabındaki şu bölümden anlaşılır: "Batı kültürünün evrenselliğine dair Batı inancının üç sorunu var: Yanlış, gayri ahlaki ve tehlikelidir... (yanlıştır zira) başka uygarlıkların farklı idealleri ve normları vardır; (gayri ahlakidir) zira evrenselciliğin sonucu emperyalizmdir; (tehlikelidir) zira uygarlıklar arası savaşa yol açabilir."
Siyasi duruşuna hiç katılmasam ve eserlerinde itiraz edecek çok malzeme bulsam da Huntington'un önemini ve değerini yadsıyamam.