kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Ocak 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

Troya'yı kaç siyasetçi izledi?

Bugün 2009'un ilk günü... Yeni yılın ülkemize ve dünyaya huzur, barış ve özgürlük getirmesini diliyorum.
Geride bıraktığımız 2008 zor bir yıldı. Siyasette, sanatta ve hayatın her alanında insanı karamsarlığa sürükleyen şeyler olduğu gibi daha güzel bir dünya umudu veren ve insanın içini ısıtan şeyler de oldu.
Örneğin siyaset alanında zenci Barack Obama'nın ABD başkanı olması dünyada, AK Parti'nin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmaması da Türkiye'de yeni bir umut yarattı.
2008'de sanat alanında da umut veren işlere imza atıldı.
İlk aklıma gelen Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes Film Festivali'nde En İyi Yönetmen ödülü almasıydı.
Ama ben yılın bu ilk gününde size yılın son günlerinde seyrettiğim Troya'yı anlatacağım...
Aslında Troya 2008'e ve sonrasına da damgasını vuracak bu topraklarda üretilmiş insana umut veren müthiş bir sanat olayı.
Eşim ve 7 yaşındaki oğlum Ege ile Yeşilköy'deki İstanbul Sanat Merkezi'ne giderken soğuk hava ve ekonomik kriz nedeniyle gösteriye ilginin az olacağını düşünmüştüm. Ama daha otoparka girişte inanılmaz bir kalabalıkla karşılaştım.
Türkiye'nin sanatseverleri akın akın "Troya yıkıntılarından yükselen çığlığı ve 3000 yıllık mistik bir düşün yeniden hayat buluşu"nu izlemeye gelmişti.
Ben de onların arasındaydım... Aylar önce Hıncal (Uluç) Ağabey'in "Türkiye'de iyi şeyler oluyor" yazısını okuduğum andan itibaren seyretmek için can attığım Troya şimdi karşımdaydı.
Sahnede görsel bir şölen başlamıştı.
İnanılmaz güzellikte bir müzik...
Müthiş bir dekor ve olağanüstü kostümler...
Ve şiir gibi bir anlatım...
Düşünsenize anlatılan 3000 yıl önce yaşanan bir savaştı.
Troya'da bir savaş ekseninde dünyanın bütün renkleri Anadolu'ya taşınıyor ve insanlığın ortak destanı anlatılıyordu.
O destanda Mezopotamya'dan, Kafkasya'dan, Karadeniz'den, Trakya'dan ve Akdeniz'den gelen sesler, renkler, ritimler yeniden sentezlenip insanlığa sunuluyordu.
Bir anlamda Troya, geçen yılın sonunda yaşama veda eden Samuel Huntington'un ortaya attığı "Medeniyetler Çatışması"na "Medeniyetler Buluşması"yla cevap veriyordu.
Kısaca Troya, tek kelimeyle soluk kesen bir gösteriydi.
Ya da Mustafa Erdoğan'ın dediği gibi
"Etnik ve senfonik sentez ile dünya standartlarında bir müzikal..."
Ve son sahne... Dünya siyaset ve savaş tarihinde ihaneti simgeleyen ve siyasi bir kavrama dönüşen "Truva Atı" sahneye çıkıyor. Görkemli ve etkileyici bir son.
Alkışlar bitmek bilmiyor. İzleyici o muhteşem gösteriye emek veren herkesi ayakta alkışlıyor.
Hepimiz biliyoruz ki bu muhteşem gösteriye emek verenler bu alkıştan çok daha fazlasını hak ediyor.
Çünkü başta Mustafa Erdoğan olmak üzere bu gösteriye emek verenler şunu gösterdi: "Biz de iyi şeyler yapabiliriz..."
Yürekten kutluyorum.
Ve son bir not: Bugüne kadar bu gösteriyi İstanbul'da 175 bin, Antalya'da ise 100 bin kişi izledi.
Peki yurt dışında da turneye çıkan böylesine önemli bir gösteriyi Türkiye'de kaç siyasetçi, kaç bürokrat izledi?
Liderleri, milletvekillerini, partilerin il başkanlarını, belediye başkanlarını ve binlerce bürokratı bir düşünün.
Peki, onlar arasında Troya'yı izleyen kaç kişi biliyor musunuz?
Sadece bir. Rakamla 1... Yanlış duymadınız Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay dışında gösteriyi izleyen yok.
Doğrusu sivil siyaset adına hoş bir sonuç değil. Umarız 2009 yılında siyaset, toplumun bu kadar gerisinde kalmaz.