kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Ocak 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MEHMET BARLAS
BAŞYAZI

Her şey geçermiş ama bazıları deler de geçermiş...

Geçen yıldan 2009'a aktarılan en önemli ve global sorun herhalde "Ekonomik Kriz"dir.
Bir yılbaşı sabahı insanlar ekonomiyle ne kadar ilgilenir bilemiyorum.
Ama herkes cebindeki paranın miktarı ile her an ilgilidir.
Geçen yılın son günü bu konuda üretilen bir vecizeye belki sizler de takılmışsınızdır.
Tonlarca kâğıdın banknota dönüştürüldüğü Merkez Bankası'nın Banknot Matbaası'nı gezen Habertürk'ten Rıza Özel, Merkez Bankası Genel Müdür Yardımcısı İsmail Ertekin'in şöyle dediğini yazmış:
- Burada banknot kâğıt parçası. Cüzdana girmeyen banknot para değildir...
O kadar doğru ki bu sözler...
Televizyonlardaki ekonomi haberlerinin görüntülenmesinde, para sayma makinelerinden çıkan banknot demetlerine kuşak saran memurlar gösterilir.
Aynı şekilde banknot matbaasına giren tonlarca kâğıt baskı makinelerinden geçtikten sonra para olarak istiflenirken, bunları kesen ve paketleyen işçiler de sık sık görüntülenir televizyon haberlerinde.
Ama neticede bu banknotlar onları paketleyen, sayan, taşıyan insanlar için para değildir.

Cüzdana girenler
İsmail Ertekin'in söylediği gibi "Cüzdana girmeyen banknot para değildir" nihai değerlendirmede.
Bir de kâğıdın paraya dönüşmesindeki ekonomik olgular vardır.
Banknot matbaalarına giren kâğıtlar, para olarak çıkar.
Ama o ülkede hiper enflasyon benzeri ekonomik hastalıklardan biri varsa, o kâğıtların kâğıt olarak değerleri, banknot olduktan sonraki değerlerinden daha fazla olabilir.
Bizler 1970'lerin sonunda yaşadığımız hiper enflasyonu unuttuk.
Bir akrabam vardı ve yüksek yargıdaki görevinden emekli olmuştu o dönemde.
Kıdem tazminatıyla bir apartman katı satın almayı planlıyordu.
Ancak çok kararsız bir insandı. Bir türlü bir katı beğenip satın alamadı.
Sonunda tazminatı ile bir buzdolabı, bir de pardösü alabildi.
Şimdi Zimbabwe böyleymiş. Bu durumdaki ülkelerde merkez bankaları da, kalpazanlar da çok zorlanırlar.
Değerli kâğıtları değersiz banknotlara dönüştürme sürecinde kârlılık noktasını yakalamak pek mümkün olmaz.

Sepet hırsızı
1920'ler Almanya'sında Merkez Bankası, 1700 özel matbaayı da banknot basılması için kiralamış, ama onlar da yetişemezlermiş enflasyonun hızına.
Bir gün bir Alman kadın patates ve lahana almak için, banknot dolu sepetiyle çarşıya çıkmış. Manavın önünde sepeti yere koymuş ve sebzeleri seçmeye başlamış. O sırada bir hırsız banknot dolu sepeti kapıp, kaçmış. Kadın "İmdat, hırsız" diye bağırınca da, hırsız sepetteki paraları yere boşaltıp, koşarak uzaklaşmış.
Meğer hırsız sepeti çalmayı amaçlıyormuş.
2009'un bu ilk gününde geçen yıllardan aklınızda nelerin kaldığını bir düşünün.
Bakın hiper enflasyonu hiç yaşamamış gibiyiz.
Enflasyon hikâyeleri şimdi masal gibi geliyor bize.
"AK Parti kapatılacak mı" sorusuna geçen yıl kaç ay cevap aradığımızı unuttuk bile.
Nasıl bizim 2001'deki milli ekonomik krizimizi geride bırakıp unuttuysak, bir süre sonra global ekonomik krizi de öyle geride bırakacağız.
Sonuçta her şey geçicidir.
Ama bazı şeyler deler de geçer.
Siz sayın okurlarıma mutlu, başarılı, sağlıklı ve deliksiz bir yeni yıl diliyorum.