kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
1 Ocak 2009, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
SOLİ ÖZEL

Her şeye rağmen

Yeni bir yılın ilk yazısı insanı biraz ferahlatan mesajlar içerir genelde. Bir yeni başlangıcın gerektirdiği enerjiyi sağlayabilmek, aslında değişmeyen gündemi, hayatın cilvelerini, biriken zorlukları karşılayabilmek için gerekli sayılır bu. Herkes hiç bir şeyin aslında değişmediğini yalnızca takvimdeki rakamların değiştiğini bilse de.
Bu yıl böyle bir yazı yazmak kolay değil. Kasvet dolu gelişmelerle geçen yıl, kan ve şiddet dolu bir finalle sona eriyor. İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının şiddeti, insafsızlığı ve kabul edilemeyecek insani maliyeti bu konuda yapılabilecek herhangi bir siyasi yorumu en azından şu an için anlamsız kılıyor.
Çok uzun zamandır süregelmiş kavgadaki yeni bir hesaplaşma gibi görünen bu saldırı aslında şiddetin giderek ön plana çıkacağı bir dünya kabusunun da simgesi sayılabilir. Kabuk değiştiren, eski güç ilişkilerinin sarsıldığı, yenilerinin arandığı bir dünya o noktalara farklı düzeylerdeki şiddeti yaşamadan gelemeyecek gibi.
Mumbai'de tanık olunanlar, nihilist teröre kendilerini adayanların eylemleri, göze çarpmayan Afrika ülkelerinde yaşananlar, giderek gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin şehir merkezlerine de yayılabilecek olayları işaret fişeği olarak görmek mümkün. Bu durumda daha adil bir küresel düzen kurulana kadar hayatın akışına, dünyanın herhangi bir yerinde yaşanabilecek bu türden gelişmeler, facialar damgasını vuracaktır.
Şiddetin çizdiği çerçeveye rağmen bu yıl asıl küresel ekonomik krizle anılacaktır. Bu krizin insanlara somut olarak yaşattıklarının ötesinde tarihsel akış içinde de çok anlamlı olduğunu görmek gerekiyor. Bu derin ekonomik krizin sistemin merkezinde başlamasının verdiği mesaj aslında hayli ağır. Batı dünyasının yaklaşık beşyüz yıldır süren mutlak küresel hakimiyetinin sonuna gelindi. Ama Batı'nın etki ve önemi ortadan kalkmadı.

Umut için hoşgeldin 2009
Gene de gücünü göreli olarak yitiren Batı ve özellikle ABD yeni dönemin şekillenmesinde başat rol oynayacak. ABD'nin yapıcı şekilde katkıda bulunmadığı bir dünyanın alternatifi kaostur. Buna karşılık dünya ile daha eşitlikçi ve daha az kibirli bir ilişki kurmayı beceremeyen bir ABD dünyayı şekillendirmeyi başaramayacaktır. Bu bağlamda, kendisine bağlanan tüm umutları karşılaması mümkün değilse de Barack Obama'nın ABD başkanı seçilmesi, ırkçılık, tahammülsüzlük ve her türden dışlayıcılığın arttığı bir dünyada insanın içini bir nebze ferahlatmıştır.
Tahammülsüzlük, dışlayıcılık ve şiddetin dilinin ön plana çıkması Türkiye'de de biten yıla damgasını vurdu. Küresel sarsıntıların tüm etkileri burada da yaşanırken toplum ve seçkinler savruldu. Ve ortaya çıktı ki hukuk sistemiyle, her düzeyden seçkinlerinin çapıyla, idari yapısı ve devlet zihniyetiyle Türkiye bu yeni dönemle kolay başa çıkamayacak. Hele daha da zorlu geçeceği anlaşılan yeni yılda. Halbuki toplumun geniş katmanlarının sandığının aksine dünyada şekillenen yeni düzenin imtiyazlı, yapıcı, prestijli oyuncularından birisi olmak için tüm yapısal şartlara sahip. Bunları değerlendirmesi halinde refahı da, huzuru da bulabilecek. Yeter ki kendisini içine sıkıştırdığı korku sarmalından kurtulabilsin, kendi önünü açabilsin.
Sonuçta insanlar ve toplumlar önlerindeki sorunlarla verili koşullarda başa çıkmak zorundalar. Karşılarındaki tablo ne kadar iç karartıcı da olsa mücadeleyi sürdürmekten, daha iyiyi aramaktan kaçmak söz konusu değil. Umudu kesmek de.
Zaten umut var olduğu için ve her şeye rağmen herkese iyi yıllar.