kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
31 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Öyle unuttuk ki Filistinlileri...

Güzel ve etkileyici sözler bazen gerçeklerin üzerine karanlık bir şal atıyor.
Mesela yazar çizerlere bakılırsa, Gazze'den gelen ve ekranlara yansıyan insanlık dışı görüntüler yüreklerimizi yakıyormuş, vicdanlarımızı kanatıyormuş!
Öyle mi gerçekten?
Keşke öyle olsa...
Fakat...
Yüreğin yanması için dikkat gerekir önce.
Zaplamayacaksın, "ayy çok fena, geçelim bu görüntüleri" demeyeceksin, dikkat edeceksin, kafanı oraya takacaksın ki, yüreğin de gördükleri karşısında acıyla isyan etsin!
Gerçekten vicdanın kanaması için klişe siyasal öfkeler yetmez,!
Tersine Filistin sorunu hakkında bütün klişeleri bir yana atacak kadar samimi bir ilginizin olması gerekir!
Vicdan "bizimkiler/onlar" ayrımına değil, "insanlar ve barbarlar" ayrımına dayanır!
Oysa unuttuk Filistinlileri!..
Öylesine unutturuldular ki, şimdi bu kanlı görüntüler bile hatırlatmıyor artık acılarının kaynağını...

Sabah akşam Filistin davasına destek olma duygusuyla yatıp kalkan benim kuşağım bile Filistinlilerin haklarından çok "medeniyetler çatışması" fikrine kafasını takar oldu.
Kimimiz bu davanın bitmez tükenmezliğinden yoruldu, kimimizin Hamas-El Fetih ayrılığı şiddete dönüştükten sonra sıtkı sıyrıldı. Şimdi bedenleri paramparça onlarca cesedin orta yerinde bacakları havaya uçmuş bir adamı, şehadet getiren bir Filistinliyi ekranda görünce...
İtiraf edelim ki, çoğumuzun kafası bulanıyor.
Bir kahvenin televizyon ekranında o görüntüye bakanlara baktım ben...
Parmağı havada, bacaklarının eti kemiği kimbilir nerede o Filistinlinin haykırışında bir intihar bombacısını görüyorlardı...
Baktım yüzlerine...
O görüntülerin Gazze'nin orta yerinde İsrail'in attığı bomba sonucu oluştuğunu algılamakta zorluk çekiyorlardı.
Bir başka örnek vereyim...
Üç gün içinde iki ayrı şehrimizde Gazze'de olup bitenleri protesto ve İsrail'i telin mitingi gördüm.
Söyleyin, gerçekten vicdanlarımız kanıyor, yüreklerimiz yanıyor olsaydı meydanlara sadece 100-150 kişi mi toplanırdı?
O mitinglere katılanlar sadece bir tek gruptan mı olurdu?
Çevreden geçen ve mitingçileri görünce sessiz ve hızlı adımlarla oradan uzaklaşan kalabalıkların evlerine gidince Gazzelilerin başına geleni derinden ve içten biçimde hissedeceklerine inanabilir misiniz, söyleyin!
Şimdi İsrail bombalarıyla yaralanmış, hastane koridorlarında acısının dindirilmesini bekleyen çocuklar var ya...
Hani ekranlarda gördüğümüz ve metanetlerine şaştığımız küçücük çocuklar var ya...
Onların yaşadıkları Gazze yıllardır işgal altındaydı ve bir yıldır da ambargo uygulanıyordu. Ekmek yoktu, fırınlar elektrik kesintisi yüzünden çalışmakta zorlanıyordu. Hastaneler yatak çarşafı ve perdelerini sargı bezi olarak kullanmaya başlamıştı .
Ve çoktan yaşama arzularını yitirmiş o çocuklar ağır ağır ölüyorlardı...
Ve itiraf edelim ki, düne kadar çoğumuz bu gerçekle hiç ilgilenmiyorduk.
Umur (Talu) ne doğru yazdı: İsrail işte o "yarı ölü çocukları" şimdi "yüzde yüz" öldürüyordu.
Boşuna dememişler; umursamazlık ve unutkanlık sapına kadar siyasettir, diye...
Ve zalimlere çalışır hep!