kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

"Felaket tellalı"na veda

Kaderin cilvesi. Başkan George Bush'tan önce 8 yıl boyunca onun politikalarına esin kaynağı olan "Delf kâhini" veya "Felaket tellalı" tarih sahnesine veda etti.
81 yaşında ölen Samuel Huntington'dan söz ediyoruz. "Son 50 yılda politikacıları en çok etkileyen siyasal bilimci" ve "Medeniyetler Çatışması" teziyle Soğuk Savaş sonrası dönemde tarihin akışını değiştiren Huntington'dan.
"Medeniyetler Çatışması" aslında bir başka siyasal bilimcinin, Francis Fukuyama'nın "Tarihin sonu" tezine yanıttı. Fukuyama, Doğu Bloku'nun çökmesinin ve komünizmin tarihe karışmasının kapitalizmin veya liberal demokrasinin nihai zaferi anlamına geldiğini iddia ediyordu. Yani artık ideolojik çatışmalar bitmiş, tüm gezegen bir -ve galip- ideolojiyi kabullenmiş, tarihin sonu gelmişti.

İdeolojilerin yerine dinler
"Hayır" dedi Huntington bu iddiayı çürütmek için ortaya attığı "Medeniyetler Çatışması" tezinde. Ve gelişmelere farklı perspektiften baktı: "İdeolojik rekabetin sona ermesi, bugüne kadar ideolojilerin gizlediği diğer fay hatlarını ortaya çıkardı. Çatışmalar bundan böyle Soğuk Savaş dönemindeki gibi ulus devletler arasında değil, büyük uygarlıkların kültürel ve dinsel farklılıkları yüzünden çıkacak. Çünkü uygarlıklar kendilerini referans aldıkları dinlere göre tanımlıyorlar. Dinlere dayalı uygarlıkların fay hatları da gelecekteki savaşların cepheleri olacak."
Bir de "Uygarlıkların sınırları" dediği fay hatlarını çizdi: Avrupa ve ABD'den oluşan Batı uygarlığı, Latin Amerika uygarlığı, İslam uygarlığı, Ortodoks uygarlığı, Hindu-Budist uygarlığı. Listeye bir ara Afrika uygarlığını da ekledi ama daha sonra vazgeçti; Afrika'nın uygarlık düzeyine ulaşıp ulaşmadığından pek emin değildi!
Özetle, Huntington, Hıristiyan-Musevi uygarlığının simgesi olan Batı'yı düşman dinlerin kuşattığını, bu dinlerin "Modernite karşıtı" , açıkça söylemek gerekirse "Cahil" olduklarını, üstelik "Totaliter" bir anlayışa yatkın bulunduklarını iddia ediyor, demokrasiler ile totaliterciler arasındaki bir çatışmanın önlenemezliğinden dem vuruyordu.

Yeni döneme yeni teori
Huntington bir Demokrat'tı; ama görüşleri Cumhuriyetçiler'in, özellikle Neo-Con'ların politikalarının harcı oldu. 11 Eylül 2001 saldırıları onlara Huntington'ın tezlerini hayata geçirmek için olağanüstü bir fırsat sundu. Afganistan ve Irak savaşları, terörizme karşı küresel savaş, Büyük Ortadoğu Projesi işte bu politikaların ürünleri oldu.
Her ne kadar Huntington geçen yıl yayınlanan son mülakatında "11 Eylül saldırıları ve onu izleyen gelişmeler teorilerime haklılık kazandırıyor. Keşke haksız çıksaydım" demiş olsa da, dünyanın bugünkü tablosu onun kehanetlerinin doğruluğunu kanıtlamıyor; tam tersine o tartışmalı kehanetlere dayandırılan politikaların dehşet verici sonuçlarını yansıtıyor.
20 Ocak'ta görevi devralacak ABD Başkanı Barack Obama da zaten bu gerçeği sezinlediği için, izleyeceği küresel politikalara yeni esin kaynakları, yeni referanslar arayışına girdi. Buldu da: "Newsweek International"ın editörü ve yazarı, siyasal bilimci Hint kökenli Fareed Zakaria, ya da Türkçe yazmamız gerekirse Ferit Zekeriya.
O, Obama'nın şu sıralar başucu kitabı olan "Amerika Sonrası Dünya" adlı yapıtında, yepyeni bir tez ortaya attı: "Hayır, Medeniyetler Çatışması dönemine girmedik. Sadece Batı uygarlığının 16'ncı yüzyıldan bu yana sahip olduğu tarih yapma ve tarih yazma tekelini yitirmekte olduğu süreçten geçiyoruz. Bir başka deyişle, 'Diğer medeniyetler' ya da 'Batı'nın dışındaki öteki uygarlıklar' yükseliyor."
Bu gelişme, Zekeriya'ya göre, "ABD'yi hayati bir tercihte bulunmak zorunda kalacağı bir kavşağa getirecek: Ya dünyayı küreselleştirme iddiasından vazgeçecek ama kendisi küresel kalacak ya da yok olacak."
Beyaz Saray'ın Kenya kökenli birine teslim edilmesi, onun da Hint kökenli bir siyaset bilimcisini baştacı yapması, ABD'nin can havliyle ilk seçeneğe sarıldığını ortaya koyuyor.
Bu da "Medeniyetler ittifakı"nın ABD'den başlaması anlamına geliyor. Zaten -her şeye rağmen- tek süper olan ABD, Huntington'ı çürütecek bir çözüme beşiklik etmezse, diğer yükselen güçlerle ittifakı asla mümkün olamaz.