kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ÖMER TAŞPINAR

2009: ABD'nin en zor yılı

WASHINGTON

"Acaba seçimleri kazandığına gerçekten seviniyor mu?"
Şaka yollu da olsa bu soruyu soruyor yakında göreve başlayacak bir Obama danışmanı. Tarihin bir cilvesi denebilir. İlk siyah başkan, son 50 yılın en zor döneminde göreve geliyor. Bir yandan çökmekte olan bir finans sistemi ve ekonomik depresyon, öte yandan fiyaskolar sonrasında zaten çökmüş bir ABD dış politikası. Evet, Obama Bush yönetiminden adeta bir siyasi enkaz devralıyor.
Öte yandan, sanki Obama'nın elinde sihirli bir değnek varmış gibi, herkes büyük beklentiler içinde. Obama fırtınası dinmedi bir türlü. 20 Ocak'ta yemin töreni ve açılış konuşmasıyla göreve başlayacak Obama'yı görmek için milyonların Washington'a akması bekleniyor.
Peki Obama nasıl bir ekip kurdu, enkazı kaldırmak için? Washington'daki bütün siyasi tartışma zaten bu soru etrafında dönüyor. Genel kanı müstakbel başkanın başarılı ve hızlı bir geçiş dönemi yönettiği yönünde. Yeni kabine büyük oranda belirlenmiş durumda. Kabineye bakıp Obama'nın hangi konuya öncelik verip nasıl bir başkanlık felsefesi izleyeceğini saptamak mümkün. Şurası kesin: Öncelik ekonomide olacak. Hemen arkasından dış politika geliyor. Ekonomi ve dış politikada Obama'nın aradığı üç temel kriter hemen anlaşılıyor: Tecrübe, yetenek ve pragmatizm. Bu en son özellik, yani pragmatizm, çok önemli. İdeolojik bir kadro yok ortada. Pratik düşünen, partizan olmayan, kendinden olmayanı kucaklayıcı seçimler yaptı Obama kabinesine.

Obama'nın ekibi
Ancak her şeye rağmen özellikle dış politika ekibi çok eleştirildi Obama'nın. Ne de olsa radikal değişim bekliyordu Obama'nın seçmenleri. Ama Obama popülist güdülerle, "Halk benden ne bekliyor" kaygısıyla hareket etmedi. Pragmatik ve akıllıca davrandı. Unutmayalım ki Obama Irak'tan çekilmek isteyen bir başkan. Bu nedenle arkasını sağlama almak zorundaydı. Savunma Bakanı Robert Gates'i görevde tutarak ve Dışisleri Bakanlığı'na Hillary Clinton'u getirerek, gerek Cumhuriyetçi gerekse Demokrat kanattan gelecek "şahin" muhalefeti şah mat etti Obama.
Peki ya ulusal güvenlik danışmanı emekli general James Jones'a ne demeli? Şöyle bir düşünün: Irak'tan asker çekmeyi ve İran'la masaya oturmayı istiyorsanız yanınızda kim olsun istersiniz? Genç ve sapına kadar partizan demokrat bir ulusal güvenlik danışmanı mı? Yoksa NATO kuvvetleri başkomutanlığı yapmış, bütün Pentagon'un saygınlığını kazanmış, Afganistan'ı avucunun içi gibi bilen, tecrübeli bir general mi? Aynı mantık Hillary Cinton için de geçerli. Demokrat Parti'nin şahin kanadını temsil eden ama kabine dışı kalmış bir Hillary Clinton Obama'yı parti içinde ve Senato'da yıpratabilirdi. Oysa Hillary Clinton artık Obama'nın İran açılımına ve Irak'tan hızla asker çekilmesi fikrine sahip çıkmak ve ortak olmak zorunda.
Gerek Hillary Clinton, gerekse Savuma Bakanı Robert Gates ve Ulusal Güvenlik Danışmanı General James Jones, Obama'nın tecrübe, yetenek ve pragmatizm testini başarıyla geçmiş durumdalar. Keza ekonomide ipleri elinde tutatcak olan Hazine Bakanı Timothy Geithner ve Ulusal Ekonomi Konseyi Başkanı, yani Obama'nın ekonomi başdanışmanı Lawrence Summers de öyle. Özellikle Lawrence Summers, Clinton döneminde, Robert Rubin sonrasında Hazine Bakanlığı yapmış ve 2000-2007 yıllarında Harvard'a başkan olmuş, Nobel ödülü alma kalibresinde bir ekonomist. Piyasaların bu isimlere güveni tam. Summers daha şimdiden ekonomiyi canlandırmak için 1 trilyonluk bir yatırım ve harcama paketinden bahsetmeye başladı bile.
Evet, sonuçta 2009'da tarihinin en zor dönemlerinden birine giriyor Amerika. Ama Obama sayesinde Bush döneminden çok daha farklı, umut ve heyecan dolu bir yeni dönem bekliyor hem Washington'u, hem de dünyayı.