kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
29 Aralık 2008, Pazartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
ŞİRİN SEVER

Biz şimdi mahalle baskısı mı yapıyoruz?

"Çapkın olmamız için mahalle baskısı var" diyor Akşam yazarı Serdar Turgut! Ayşe Arman'la beni de 'bu baskıyı yapanlardan ikisi' diyerek örnek gösteriyor cuma günü yazdığı köşe yazısında. "Türkiye'de pek çok konuda mahalle baskısı olabilir de, en yaygın olarak uygulanan ve birçok insanın hayatını direkt olarak etkileyen bir tür baskı var ki, o nedense hiç tartışılmıyor" diyerek bombayı patlatıyor: "Özellikle benim yaşım civarına gelmiş erkeklerin üzerinde, çapkınlık yapmaları için büyük bir mahalle baskısı var!" Alın size, yazılarında ilginç kavramlar ortaya atan (bkz. 'Öteki Türkiye') ve tartışma ortamlarına renk katan Serdar Turgut'tan yepyeni bir tespit daha! Turgut, bu baskıyı da; ilişkiler konusunda yazılar yazan gazetecilerin ve çapkın arkadaşların yaptığını, evlilik kurumuna önyargıyla yaklaşan hemen herkesin tavırlarıyla, yorumlarıyla bunu uyguladığını belirtiyor. Haklı mı? Hiç farkında değiliz bunu yaptığımızın (ya da yaptığımın) ama yüzde yüz haklı... Otomatik olarak herkesten çapkın olmasını bekliyoruz galiba! Ee n'apalım bize böyle düşündürenler utansın, diyerek işin içinden sıyrılmayı deneyeceğim ama tartışma güzel... Turgut diyor ki; "Evli erkek ve kadınlara seks yaşamları hakkında soru sorulmasında sıkıntı var. Bunun da utanmaktan falan kaynaklandığını düşünmüyorum. Ama şu var; aynı kadınla uzun süre birlikte olanların birbirinden sıkılmış olabileceği varsayımı... Cinsellik, sevgililer söylemiyle sorular başladığında cevap vermeye zorunlu olanlar evliyse mahalle baskısı altında kalıyor..." Ayşe Arman'ın röportaj sorularını örnek veriyor: "Nasıl bir şey aynı kadınla 40 yıl birlikte olmak?" "Peki gerçekten çapkınlık yapmıyor musunuz?" gibi... Ben bir 'ilişki yazarı' olmadığıma göre olaya nereden dahil oluyorum peki? Serdar Turgut ve 'çok çekiyorum' dediği sevgili karısı Rana Turgut'la yaptığımız pazar röportajı sayesinde! Sık sık penis ve cinsellik üzerine yazan bir yazardan olayın anlam ve önemine uygun fotoğraflar istiyorum tüm edepsizliğimle: "Ropdöşambr giyip, elinize konyak kadehi alır mısınız? Ya da otelin ayakkabı boyacısının yerine geçer misiniz?" Uzun süre Arman'ın sorularını inceleyen Serdar Turgut da bu isteklerim üzerine patlıyor tabii: "Ben artık bu baskıya isyan etmeye karar verdim!" diyor bir yazı döşenerek... "Evlilik kurumu hep kadın ve erkek için baskıcı bir kurum olarak algılanmayı sürdürecektir. Bu algılama da sözünü ettiğim mahalle baskısını doğuracaktır" diyen Turgut ekliyor: "Bu tür tavrın yerine (çapkınlıktan söz ediyor) evlilikte sadakati ve bu sadakatin, gece uyurken veya çocuğunuzu severken bir insana verebileceği iç huzurunu, iç rahatlığını koymaya ve bu tavırlar üzerinde çalışmaya kararlıyım." Zaten röportajda öyle bir laf etti ki Turgut, yeni yılda bütün erkeklere ve kadınlara örnek olmasını dilerim: "Ben Rana'yı hiç aldatmadım, hiç aldatmayacağım. Çünkü onun kırılma ihtimali beni çok üzer!" Tamam, demek ki nedir? 40 yıl aynı kadınla mutlu olan erkekler de olabiliyor, çapkınlık yapmak yerine iç huzurunu tercih edenler de... Ama bu soruları sormadan da böyle adamları tanımak pek mümkün olmuyor Serdar Bey!