kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
27 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HINCAL ULUÇ
Hıncal'ın Yeri

Cep telefonu denen felaket..

Yanımda bir fotoğraf makinesi olmadığına nasıl yandım.. Bu resmi çekmeli köşeme koymalıydım, yanına hiçbir şey yazmadan.. Yazılmasına gerek kalmadan..
İki sevgili.. El ele yürüyorlar.. İkisinin de ellerinde birer telefon.. Hayır!.. Boş ellerinde değil.. El ele yürürken başkaları ile konuşan sevgililer artık vukuatı adiye benim için. Ortaköy'de Ertekin'de otururken, her gün en az böyle on çift geçiyor önümden..
Bunların telefonları, birbirlerinin elini tuttukları ellerinin içinde.. Yani el ele değil, telefon telefona yürüyorlar. Dokunan elleri değil, telefonları.. Aşkı elleri değil, telefonları yaşıyor..
İletişim çağının en ileri aleti değil mi bu cep telefonları..
Popomun kenarı.. İletişimi bitiren alet.. Yok eden alet.. Sevgiyi, dostluğu öldüren alet..
Sevgilinizle baş başa kalma şansınız yok..
1994'te başladı furya.. Kaç kız arkadaşımdan kopma sebebim bu cep telefonudur. Romantik bir restoranda.. Deniz kenarında mehtabı seyrederken.. Bir aşk filmini el ele izlerken..
Birden çantaya uzanış.. Elde telefon.. Ya konuşuyor, ya mesaj çekiyor ve o anın tüm romantizmi sıfırlanıyor. Bir daha ayni yoğunluğa ulaşman mümkün değil.. Çünkü biliyorsun ki, kulaklarına fısıldadığın en güzel, en duygusal cümleleri bu kahrolası aletin titreşimleri biraz sonra gene bozabilir..
Çünkü biliyorsun ki, onun hayatında senden, seninle yaşadığı o duygu anından çok daha önemli bir şeyler var. O yüzden telefonu yanında.. O yüzden telefonu açık.. O yüzden telefon çalar çalmaz, o duygu anında bile seni piç gibi yalnızlığına bırakıp, alete sarılıyor.
Sen onun hayatında ikincisin.. Birinci telefon!.
Böyle bir aşk yaşanır mı?.. Yaşanması mümkün mü?..
Sevgili olmayı geçin.. Arkadaşlarınızla oturuyorsunuz. Sohbet açılmış.. Tatlı bir sohbet.. Hadi sürdürün bakalım!..
Birinin telefonu çalıyor, lafı ağzınızda bırakıyor.. Kabası orda paldır küldür konuşuyor, başkalarının konuşmasına imkân vermeden.. Kibarı masadan kalkıp uzaklara gidiyor..
Eee.. Anlattığınız şeyi onun da dinlemesini istiyorsanız, bekle ki dönsün!..
İkide birde telefonla kesilen sohbet olur mu?.. Olabilir mi?..
90 Dakika 9 yıldır niye rakipsiz?..
Yaşamdan Dakikalar niye zirvede?..
Çünkü sohbet kesiksiz.. Sohbeti bölen telefonlar benim programlarımda çalmıyor.
Kimse lafa limon sıkmıyor.. Kimse muhabbetin içine etmiyor..
Cep telefonları muhakkak çok önemli, gerçekten iletişim çağına adını veren bir alet.. Ama doğru, ama insanca kullanılırsa..
Şimdi işinizin en zorlu anı.. Tepenizden ter boşanıyor.. Mesaj sesi.. Bakıyorsunuz..
"Şu an seni düşünüyorum" diyor sevgiliniz.. Hoş değil mi?.. Böyle hoşluklar için sonuna kadar varım..
Ama mesaj işi de sulandı. İnsanlar konuşmaz oldular. Yazışıyorlar.. Sevgililer birbirlerine mesaj atmak için erken ayrılıp eve koşuyor inanın..
Kısa mesaj yüz yüze konuşmanın yerini aldı.. Yazışmak daha mı çok zevk veriyor insanlara.. Ya da şu veya bu sebeple yüz yüze söyleyemediklerimizi mesajda rahat yazıyoruz ondan mı?.. Mesaj daha rahat bir iletişim yolu mu?..
Öyle bile olsa, yüz yüze konuşmanın yerini tutar mı?.. Hele giderek onun yerini alır mı?..
Cep telefonlarından nefret ediyorum ve onları yanımda taşımamak inat ve ısrarımı sürdürüyorum.
Ben birisi ile berabersem, benim için birinci odur çünkü, lanet olası telefon değil..
Benimle beraberken, beraberliğimiz kesilmez, sözümüz, sohbetimiz bölünmez hiç merak etmeyin..
Tabii sizin telefonunuz çalmazsa..
(26 Ağustos 2006'da yayınlandı)