kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Aralık 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERDAL ŞAFAK

Nereden nereye

Türkiye ile Irak'ın PKK terörüne karşı ortak mücadele yaklaşımı üç yılda önemli değişiklikler geçirdi. Irak Başbakanı Nuri El-Maliki'nin Türkiye ziyaretlerinin sonuçlarına, Ankara-Bağdat arasında imzalanan mutabakatlara ve anlaşmalara bakınca, bu değişim daha açık görülebiliyor.
Nereden nereye gelindiğini anlamak için filmi geriye sarmak gerekiyor.
n Maliki, Ankara'ya ilk ziyaretini 2006 Kasım'ında yaptı ve şu güvenceyi verdi: "PKK bürolarının kapatılmasını emrettim. Türkiye için tehlike oluşturanları Irak'ta barındırmayız. Başbakan Erdoğan'la PKK'ya karşı işbirliğinin hızlandırılması konusunda mutabakata vardık."
* O ziyaretten 9 ay sonra, 2007 Ağustos'unda, Maliki yeniden Ankara'ya geldi ve Türkiye ile Irak arasında PKK ile mücadelede işbirliğini öngören bir "Mutabakat belgesi" imzalandı.
* Bu belge ertesi ay Ankara'da "Terörle Mücadele Anlaşması"na dönüştürüldü. Başlıca hükümleri şöyleydi: " 1- İki ülke kendi topraklarının terör örgütlerince barınma, gönüllü bulma, eğitim, planlama ve propaganda amacıyla veya saldırılar için üs olarak kullanmasını önleyecekler. 2-Terör örgütlerine her türlü finansal ve lojistik desteği yasaklayacaklar.
3- Terör örgütlerinin radyo ve televizyon yayınları da dahil hiçbir propaganda faaliyetine izin vermeyecekler. 4- Terör örgütlerinin siyasi faaliyette bulunmalarına ve resmi kurumlarla ilişki kurmalarına göz yummayacaklar."
n Irak'ta üslenen PKK saldırılarını artırınca, bu anlaşmanın mürekkebi kurumadan, 2007 Ekim'inde Dışişleri Bakanı Ali Babacan apartopar Bağdat'a gitti ve 6 maddelik muhtıra verdi: " 1- PKK'nın Irak topraklarını kullanması önlensin. 2- Lojistik desteği kesilsin. 3- Tüm faaliyetleri durdurulsun. 4- Hareket kabiliyeti ve sahası kısıtlansın. 5- Liderleri tutuklanıp Türkiye'ye teslim edilsin. 6- Kampları kapatılsın. "

Soyut söylemden somut adıma
Oysa Irak'ın bu 6 talepten en az 4'ünü bir ay önce imza koyduğu anlaşma uyarınca zaten kendiliğinden yerine getirmesi gerekiyordu. Neyse... Devam edelim:
* 2007 Temmuz'unda Başbakan Erdoğan bizim de katıldığımız ziyaret için Bağdat'a gitti. O günü birlik gezide iki ülke arasında Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi kurulması kararlaştırıldı. " Soyut işbirliği söylemlerinin yerini somut adımların alması "nı öngören bu yeni mekanizma kapsamında terörle ortak mücadele de bulunuyordu.
* Ve geçen 18 Kasım'da Bağdat'ta TürkiyeABD-Irak-Kuzey Irak temsilcilerinin katılımıyla yapılan ve PKK'ya karşı ortak mücadele için bir komite kurulması kararının alındığı toplantının ardından Maliki bu hafta başında Ankara'ya üçüncü kez geldi. Herkesin ezberlediği klişeleri bir kez daha tekrarladı: "Birinci amacımız PKK ile mücadele..."
Ama kapalı kapılar ardında bu amaca ulaşmanın yöntemi konusunda farklı önerilerde bulunduğu ortaya çıktı: " 1- Biz PKK'nın silah bırakmasını ya da Kuzey Irak'tan ayrılmasını sağlayacağız. 2- Türkiye ise PKK üyesi gençlerin geri dönmesine izin verecek. 3- Bu gençler kesinlikle kovuşturmaya uğramayacak; ya affedilecek ya da serbest bırakılacak. 4- PKK'nın lider kadrosundaki 152 kişinin Irak'ta kalmaları veya Avrupa'ya gönderilmeleri kabul edilecek. " Buyurun size "Soyut işbirliği söylemlerinin yerini somut adımların alması"na müthiş bir örnek.
Yanlış anlaşılmasın. Elbette silahlar susmalı, ölümler bitmeli, kan durmalı, dağdakiler eve dönmeli. Bizim sadece iki itirazımız veya beklentimiz var: 1- Devletin, dolaylı da olsa, arabulucular eliyle de yürütülse PKK ile pazarlık ettiği izlenimi yaratılmamalı. 2- PKK terörü ile Kürt sorunu asla birbirine karıştırılmamalı.
Hem sonra; PKK'nın lider kadrosundaki 152 kişinin Irak'ta kalmaları veya Avrupa'ya gönderilmeleri de ne demek oluyor?
Hiçbir ülke terör örgütü yöneticilerine sığınma hakkı veremez. Veren çıkarsa bu, sözkonusu 152 kişinin statülerinin değişti(rildi)ği anlamına gelir. Çünkü bugüne kadar yalnızca bağımsızlık, kurtuluş, özerklik veya demokrasi savaşı yürüten örgütlerin üyelerine sığınma hakkı verildi. Arafat ve arkadaşları gibi. Nelson Mandela'nın yakınları gibi. Dalay Lama gibi. Saddam rejimi muhalifleri gibi...
Yoksa dağdaki 152 kişiye de o gözle bakanlar var?