kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Aralık 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ERGUN BABAHAN

Mahallenin baskıları

Spinoza, farklı olduğu için Yahudi cemaatinden kovulmuştu. Çünkü cemaatler farklılıktan hoşlanmaz, tek tipten hoşlanır.
Şimdi herkes Açık Toplum Enstitüsü'nün Profesör Binnaz Toprak'a yaptırdığı araştırmayı tartışıyor.
Anadolu'da muhafazakâr baskı ve şekli üzerine yapılan bu araştırma, özellikle o kesimin yayın organlarında büyük tepkiye yol açtı.
Oysa bu araştırmaya gerek yoktu.
Anadolu'da mutaassıplıktan kaynaklanan bir yaşam biçimi ve bunun dayatması olduğu kuşkusuz.
Ancak bunun siyasi iktidarla doğrudan ilgisi yok.
Hepimiz biliyoruz ki, Urfa'dan Kayseri'ye uzanan bir coğrafyada içkili lokanta bulmak zor.
Bu, yerel yönetimlerin baskısından çok, çevrenin baskısından kaynaklanan bir durum bence.
İçkili lokanta meselesi tek başına belirleyici değil.
Asıl belirleyici olan kendisine muhafazakâr diyen kesimin yaşamın farklı yüzlerine bakışındaki tek renklilik.
Kadın özgürlüğünden Ermeni meselesine kadar uzanan bir yelpazede bu kesim, muhafazakârın ötesinde tutucu ve baskıcı.
Çünkü değişim hızlı ve onlar bu değişimi denetlemekte zorlanıyor.
Ama resmin geneline baktığımızda iktidarda kendine muhafazakâr diyen bir parti var ve giderek modernizme ayak uyduruyor.
Bu partide kadınlar aktif siyaset yapıyor, modaya ayak uyduruyor, parti yöneticileri 10-15 yıl önce hayal edilemeyecek bir biçimde içkili ortamlarda bulunuyor.
Yani muhafazakârların yönetici eliti değişiyor.
Ama bu değişim tabandaki direnci gizlememeli.
Evet, bugün Anadolu'nun birçok merkezinde muhafazakârlıktan çok mutaassıplık baskın.
Bu sadece İslam'la ilgili değil bence, bu taşra kültürüyle ilgili.
Farklılığı kabul etmeyen, herkesin tek tip olmasını isteyen bir kültür bu.
5 yıl önce daha farklı mıydı, derseniz bence değildi, o mutaassıplık orada zaten vardı.
Değişen, sadece dışavurum biçimi oldu.
Bazen aşırı milliyetçi, bazen muhafazakâr biçimde kendini gösteriyor ama bu denizden uzak kültürün tipik bir göstergesi.
ABD seçimlerinde ortaya çıkan tablodan farkı yok.
Deniz kenarları demokrat, değişime açık, hatta değişimden yana tavırlı, bölgeler Cumhuriyetçi ve değişime ve dışa kapalı.
Türkiye'de de benzer bir tablo var.
Buna bir de cemaatlerin baskısını eklerseniz, muhafazakârlık daha da artıyor.
Muhafazakâr kesim ve yayın organlarının tepkisi bence fazla alıngan.
Kürt meselesinden Ermeni tehcirine kadar her konuyu tartışmaya açan bir Türkiye, Anadolu'daki mahalle baskısını da özgürce konuşabilmelidir.
Önemli olan, gerçekleri görmek, bu gerçeği tartışabilmek.
Siz içinde bir tek içki reklamı var diye tam sayfa market ilanını geri çevirirseniz, hoşgörü konusunda verdiğiniz söylevlerin etkisi olmaz.
Baskı bazen gazetede de, baskı makinesinde değil ama ilan sayfasında da ortaya çıkar.