kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
26 Aralık 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ŞEREF OĞUZ
ÖNERİ-YORUM

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir!

Kriz mağduriyetinden herkes besleniyor ama krize karşı tedbir konusunda çok az insan tedbir geliştiriyor.
Herkes ve her kesim, kendi pozisyonunu korumak ve eğer gerekiyorsa fedakârlığı, " öteki"nin yapması talebinde...
Hal böyle olunca da " çözümsüzlük " sanki bir çözüm imiş gibi sunuluyor.
Çözümsüzlük ekseni, tıpkı bir fay hattı gibi krizin dipten gelen dalgasıyla bizi sallamaya başladı bile.
Fakat krizi " süresi " ve " şiddeti " konusunda ölçecek güvenilir araçlara sahip olmadığımız için herkesin bir kriz takvimi var.
Bu takvimlerin yapraklarında, " günlük ödevler " var aslında.
Fakat ödevden ziyade " herkes aynı durumda, birileri tedbir alıyordur " duygusu hâkim.
IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, OECD, OPEC ve aklınıza gelebilecek her kurum, küresel kriz sonrasında ya dönüşecek ya da ortadan kalkacak.
Yeni ekonomik düzenin inşası da bu noktada başlayacak.
Etkileri bu denli derin ve kalıcı olabilecek küresel krizin Türkiye'ye yansıması, ilk etapta " kayıpları " şeklinde oluşuyor.
Tam da bu noktada çalışma hayatının ezberleri bozulacak, bildik kurumların varlığı yeni baştan düşünülecek.
Bu kurumların başında sendikalarımız geliyor. Yeni ekonomik düzenin ipuçları bu krizle ortaya çıkmadı. 10 yıldır yeni üretim modelleri, örgüt yapıları ve çalışma hayatı araçlarıyla bu değişimin işaretleri verilmişti.
Mesela taşeronlaşma süreci, işyeri ve işkolu sendikacılığını sorgulamamızı sağladı.
Mesela evde çalışan olmak ve esnek çalışma saatleri, geleneksel sendikal örgütlenmeleri irdelememize yol açtı.
Mesela işsizlerin veya işini kaybedenlerin karşısında sendikanın rolü ve görevleri sil baştan tartışmaya açıldı.
Bugün Türkiye, yüzde 10'u aşan işsizlik oranıyla krizdeki diğer ülkelerden daha beter durumda değildir.
Ancak hiçbir patron tek bir işçiyi kapıya koymasa dahi, her yıl 600 bin yeni yaratma zorunluluğumuz var. Bu da nüfusa bağlı bir parametre. Büyümenin yavaşlayacağı bu kriz sürecinde yeni iş yaratmak bir yana işini kaybedenler ve halihazırda işsiz olanlar için hangi hal çarelerini geliştirebileceğiz?
İşsizlik acaba yalnızca " hükümetlerin " sorunu mudur?
İşsizlik acaba yalnızca " işsiz kalanın " derdi midir?
İşsizlik acaba yalnızca onu kovan " patronun " defosu mudur?
Mesela sendikaların bu konuda " zaten varoluş gerekçesiyle tanımlanmış " bir sorumluluğu yok mudur?
Böyle saçma soru olur mu demeyin. Zira sendikalar işsizlik sorununu kendi sorumluluk alanı dışına ötelediler bile.
Bundan 10 yıl önce yeni dünya düzenine ve çalışma hayatına dair tartışmalar çerçevesinde " bilgi çağı sendikacılığı " konusunda çok fazla tartışma yaşadık.
10 yıl öncesinden, sendikaların yeni bir tanıma ve anlayışa ihtiyaç duyduğu fikri, ortak akıl haline geldi.
Fakat bu süre içinde, birkaç istisna dışında, sendikalarımız adeta yan gelip yattılar.
İşsizleri, işini kaybedenleri dışladılar. Kapılarına " işi olmayan giremez " tabelasını kolayca asıverdiler.
Dayanışma aidatı sayesinde çoğu repocu ve gayrimenkul zengini oldu.
Üyeleri işsiz ama yöneticileri milyarlarca doları yöneten bir sendikal yapı.
Oysa sendikalara tam da bu zamanda ihtiyacımız var. Tam da bu zamanda kriz bahanesiyle emekçiyi sağa sola savuranlara
karşı sendikal refleksler gerekiyor.
Bir öneri; Patronlar, daralan ekonomi içinde çalışanını işsizler ordusuna katmak yerine, esnek çalışma yaklaşımını benimseyemez mi? İşçinin çalışmadığı günlerin parasını devlet, işsizlik sigortasıyla karşılayamaz mı?
İşsizlik sigortası için gereken kaynak için Merkez Bankası'ndaki 12 milyar dolarlık işçi dövizleri kullanılamaz mı?
Ve nihayetinde; 10 yılda 10 milyar doları işçilerden alan ve şu anda bunların rantı ile "ağalık yapan" sendikacılar, bu kaynağı, işsiz kalan üyeleri için kullanamaz mı?
Merak ediyorum doğrusu; sendikalar bu dayanışma aidatlarını, krizin işinden ettiği üyeleriyle dayanışmak için kullanmayacaksa, ne için kullanacak?