kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
24 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
NAZLI ILICAK

İstişare ve demokrasi

Türkiye'de, hiçbir partide, iç demokrasiden söz etmek mümkün değil. Mamafih, her lider, çevresiyle istişare ediyor, teşkilâtın görüşlerini alıyor, kamuoyu araştırmalarını değerlendiriyor ama, gene de nihai kararı kendisi veriyor. Oysa demokrasi, çoğunluğun kararlarının geçerli olması anlamına gelir. İstişare, Hz. Muhammed döneminde de vardı. Hiç Şûra, Meclis'in yerine geçebilir mi? Yalnız Tayyip Erdoğan şu noktada haklı: Teşkilâtların yapısı da demokratik olmadığı için, ön seçimlerde, hep, kendi bünyelerindeki kişiler yarışı başta tamamlıyor. Çare, kayıtlı seçmenleri devreye sokup, büyük çoğunlukların partide söz sahibi olmasını sağlamaktır.
Duyduğum bir anekdotu burada tekrarlamak isterim: 2007 seçimleri öncesinde, AK Parti'nin kurucusu olan çok sayıda isim, yeni dönem için milletvekili adayı yapılmadı. Tayyip Erdoğan, onları biçti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde söz dinlemeyip, Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkması için ısrar etmelerinin buna yol açtığı, sonradan söylenildi. Hatta, halen milletvekili olan İrfan Gündüz, Erdoğan'a demiş ki: "Biz sizi Kasımpaşalı diye biliyorduk. Öylesine kesip biçtiniz ki, meğer Cerrahpaşalıymışsınız."
Ben anlatanların yalancısıyım.
Parti içi demokrasinin sağlanamaması, maalesef, parlamenter demokrasiyi yaralıyor. Çünkü, "başıma bir şey gelir" endişesi, milletvekillerini ya da diğer üyeleri suskunluğa itiyor.