kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
21 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Çürük kafayla sağlam vücut!

Bu iş çok zor Yonca... Çünkü insanlar, yıllar boyunca... Hiç soru sormadan durur. (Bülent Ortaçgil)
Sonra...
Sorular alıp ortaya çıkan olursa...
Az durup az düşünmektense has durup çok vurur.
Memlekette tartışma imkânı bu.
Farklı bir film hemen mahkemeye; doğru, yanlış, kendi adları ve imzalarıyla farklı bir davranış geliştirmeye soyunanlar linç ve ölümcül tehdit çarmıhlarına.
Canan Hanım'dan, "ırkçı hareket üyesi" yerine "cumhuriyetçi, sosyal demokrat" milletvekili çıkarmaya kalkarsanız, lideri olarak önce ona değil, kendinize hop diyeceksiniz!
İlginç bir şey de şu:
"Genel" denenden farklı düşünceleri, o sırada öyle inandıkları, doğru buldukları tavırlarıyla "ifade, tartışma, tarihi yargılama, eleştiri özgürlüğü" isteyenlerin bir kısmı dahi, şiddet çağrısı yapmadan kendini ifade eden karşı görüşleri bile duymak istemiyor, lanetliyor.

İpotekli
Kesif "itaat kültürü"nün, "köleci sistem"in bataklığından hakiki cumhuriyet ve demokrasi çıkarmak zor. Harbi hukuk devleti bina etmek zor.
"En cumhuriyetçiler", sadece dışarıya karşı değil, esas en küçük yaşlardan bizzat kendi benliklerine, insanlıklarına, zihinlerine (hatta bedenlerine), üniformalarına; önce birbirlerinin, bir altlarının hakkına, hukukuna karşı kazınan, çakılan... meslek ve görev gereği "itaat"i çok aşmış bir ezme ve ezilme, boyun eğdirme (ve eğme) kültürüyle donatılıyor.
Her yaraya dokunuşumda, yaralar yüzüme, beynime, vicdanıma patlıyor.
Bin bir şahidim var artık!
Gömüldükleri suskunluk mezarlarından çıkıp çıkıp anlatanlar, aktaranlar; artık hiç soru sormadan duramayanlar Çiğdem!
Daha küçücük yaştan, önce aileleri ve kendileri "rehin" alınmış, mektep sıralarında bedenleri, akılları, "mecburi" hayatları, ailelerinin bütün darlıkları ipotekli "çocukluklar"ın, "gençlikler"in yetişkin halleri!..
"İyi bir eğitim" verilirken; ruhun, vicdanın, adalet duygusunun, hakiki bağımsızlık fikrinin, eleştirel düşüncenin, özgür zihnin, eşitlik ve insanlığa dair temel haklar zihniyetinin sakat bırakıldığı, yani esasta "en temel, en önemli cumhuriyetçi ilkeler"in kökten zedelendiği bir durum.
Hem bireyde, hem toplulukta, hem toplumda derin travma hali!

Mukallit
Bunun karşısında, "cemaat ve itaat kültürü"nün "sivil" bireyleri. Ama dini, ama mezhepsel, ama etnik, ama laik, ama milliyetçi, ama...
Ya zaten demokratik düşüncenin temellerini dahi reddediyor; yahut bin türlü "itaat, buyruk, kuyruk" ilişkisi içinden zaman zaman "demokrat taklidi" yapıyor.
Tahammül ararken, başkasına bin türlü tahammülsüzlük.
Hak ararken dahi, ötekinin hakkına hakaret.
Kendine adalet, başkasına lanet!
Aile, okul, aşiret, cemaat, askeriye, parti, örgüt, hatta muhaliflikte temel örgütlenme biçimleri bunlar.
Elbet farklısı, elbet derecesi, elbet birbirine göre hiç yoktan iyiler, en vahimler var.
Ne ki, işlerin, işyerlerinin, iş ilişkilerinin çoğu da böyle.
En gerisinden en ilerisine; "itaat ve kölelik" düzeni.
"Hukuk devleti"nde, bir ayda aynı gemide iki patlamada iki işçi öldüğünde, "seri tersane cinayetleri" sorumlusu diye yargılanan "iş" verenden ziyade, emniyet ile yargının gözü hemen "itaat düzenine itiraz eden" işçilerde, sendikacıda oluyor.

Muallim
"Sosyal Demokratik Hukuk Devleti Cumhuriyet"in, "çocukları emanet ettiği"; sadece "iki kere iki; doğruyum, çalışkanım" ile değil, temel insanlık, ahlak, hak ve vicdan değerleriyle, bağımsız, özgür, eleştirel düşünceyle, adalet duygusuyla da "yetiştireceği" varsayılan öğretmenlerin birçoğu "köle" gibi.
Sözleşmeye bağlanmış, eşinden çocuğundan uzağa sürülmüş, her an işsiz kalabilir endişesiyle donatılmış, amirlerce ezilebilecek kıvamda yumuşatılmış, kırılmış dökülmüş, hamurlaştırılmış, vicdanları yaralanmış insanlar.
Daha beteri, esir pazarından birer köle gibi üç paralık geçici ücretlerle boş derslere, yırtık bir bez parçası, birer paçavra gibi tıkılmış, belki yine sokağa fırlatılmış binlerce genç.
İtaat ederek, köleliğe itiraz etmeyerek devlet lütfu bekleyen, işsizlik belasıyla özel dershanelere zincirlenen ya da çöpe atılıp hayata küstürülmüş; "akıl, fikir, bilgi, vatandaşlık, hak, insanlık, ışık ve gelecek" saçacak muallim mimarlarımız!
Bedenimiz ilelebet payidar ve sağlam kalabilir ama kafamız ve beynimiz ciddi çürük.
Zihnimiz sancılı, vicdanımız ile aklımız arasında sağlam bağ yok. Vicdani cehalet kesif.
Ve iki çürük, iki yamuk, birbiriyle dolaşsa da dalaşsa da; bir cumhuriyet, bir demokrasi, bir hukuk devleti, bir adalet, bir insanlık, bir güzellik etmiyor!