kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
20 Aralık 2008, Cumartesi
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Emlak Çocuk Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat
Koreli tasarımcı Doii'nin kullandığı kumaşlar bir nevi icat gibi.

Yeni markalarla tanışıyoruz

TÜLİN KERMEN
19.12.2008
Sıkı bir kaynağa göre Türkiye'ye girecek en yeni süper markaların dedikodusunu vermek istiyorum size... Bence; modayı ve moda öncülerini takip edenlerden kaçmayacak isimler bunlar... İlki Koreli bir tasarımcı, ismi Doii. Tasarımları şeker ile yalın arası ama kullandığı kumaşlar icat denebilecek türden. O, benim favorim. Bir pullu kumaşı var, sanki kumaşın içinden ışık geçiyor, geçerken de suratında bir tebessüm yaratıyor. Uzun ceketlerine sahip olabilmek için ömrümden beş-on yıl verirdim...

KAPLAN İŞLEMELİ POŞU

Aslı Flinta ikinci gözdem. Bu kız en çok çılgın şapkalarıyla baştan çıkarıyor hayranlarını. Özellikle kaplan işlemeli poşularını edinin derim. "Yünü süper kullanan bir modacı var mı?" diye sorarsanız, şu sıralar cevabım İvana Helsinki olacak. Degradeli taytları son derece şık, ayakkabıları ise karşı konulmaz. Almak, gündüz giymek, gece yatmadan da 'sevmek' içinler adeta! Artık, ismini ezberlediğimiz modacıların devri bitiyor galiba... Moda ilk kurulma nedenini hatırlıyor gibi. Farklı olmak, ifade biçimi olmak, keşfetmenin zevki olmak konusunda ülkemizi de kendine getirecek gibi. Sokaklarda; kendinden emin ve korunaklı giyinenler olacak. Bir tarafta sadece örtünmek için giyinenler, bir diğer tarafta da düşüncelerini ifade etmek için giyinenler olacak yani. Peki siz hangisisiniz? Hindistan'da uygulanan bir yöntem çok hoşuma gitti, size de anlatmak istedim. Hindistan'ın gerçekten çok zengin bir kesimi var. (Hepsi çivilerin üzerinde uyuyup sürünmüyor yani) İşte o zengin kesimin hanımefendilerinin evlerinde terzileri bulunurmuş. Hanımefendiler kendileri kıyafet tasarlarlar ve diktirirlermiş. Ardından da garajlarında satışa çıkarırlarmış koleksiyonlarını. Bazıları çok iyiymiş, bazıları feci... Ama ne girişimci bir fikir değil mi? Geçenlerde fütüristler toplantısına gittim ve 92 yaşındaki Jack Frescon'un gelecek hakkındaki yorumlarını dinledim. Tüm savaşları görmüş, o kadar yaşlı birinin gelecek hakkındaki görüşünü çok merak etmiştim. Konuşmalarında çok farklı fikirler yoktu ama 'ütopik fikirler' vardı. Örneğin; parasız bir dünyanın çok daha iyi olacağını söyledi. Tebessümle ayrıldım toplantıdan. Dünyadaki değişim halkasının birleşme noktasına yaklaştığımızı ve yine yeniden başlanacağına inanıcımı onaylayarak... Ardından bir arkadaşım Londra'nın dışında değiş-tokuşla alışveriş yapılmaya başladığını anlattığında umut doldu içime! Evet, şu durumda ciddi zenginim çünkü ben... Eve dergisinin aralık sayısındaki, Eda Şentürk'ün 'Kriz sizden korksun' yazısında da son derece yararlı bilgiler bulunuyor. Bunlardan biri 'Cheapolista' yani 'ucuzluk tutkunluğu' akımı. Şentürk, bazılarımız tarafından unutulan outlet ve semt pazarı alışverişini tavsiye ediyor. Bunun, perhizde olanlar için diyet makarna gibi geldiğini söyleyebilirim.
Haberin fotoğrafları