kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Aralık 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Emlak Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Gece... Mevlana... Düşünceler...

Siyasetçilerden rica etsek... Allah aşkına Mevlana üzerine konuşmasanız, yorum yapmasanız, olmaz mı, diye sorsak...
Olur, derler mi?
Çünkü hani yine Mevlana'nın söyleyişiyle...
" Testinin içinde ne varsa dışarı o sızıyor."
Ya tatsız tuzsuz bir övgü oluyor söylenen...
Ya güncel siyasete yönelik mesajlar veriliyor...
Ya da Mevlana hakkında bir parça fikir edinmek isteyeni bundan caydıracak her türden çelişkili ve yanlış bilgi üst üste yığılıyor.
Sonuçta... En hafifinden ayıp mı oluyor, ne!
Gecenin bir vakti...
İnternetteki haber sitelerine bakarken Mevlana'nın 735. Vuslat Yıldönümü törenlerinde Baykal 'ın yaptığı konuşmanın metni dikkatimi çekiyor.
Parlak bir konuşma.
Ama Mevlana " İslam'da tasavvufu zirveye çıkartan kişi" olarak tanımlanmış, " başarı "larından söz edilmiş.
" Zirve", " başarmak " gibi kavramların tasavvufun ve Mevlana'nın dünyasına temelden yabancı olması bir yana...
"Anadolu İslamı " fikrine dayalı olmasına karşın 60'lardan beri sol aydınlarca kullanıla kullanıla yorgun düşmüş klişelerle dolu bir konuşma... Geçen yılki törenlerde de Başbakan Erdoğan pek manidar biçimde Mevlana'nın " Ben Kur'an'ın kölesiyim" deyişini vurgulamıştı.
Geçen yıl törende Cumhurbaşkanı da ilginç bir gönderme yapmış ve Mevlana'nın " Dün dünde kaldı " sözünü öne çıkarmıştı.
Yani siyasetçiler ne zaman Mevlana 'ya uzansalar, tuttukları yeri kopartıyorlar. Yüzlerce yıllık eşsiz bir tefekkür geleneğinin canı acıyor, farkında değiller!
Gece sabaha dönmek üzere... Bakıyorum; Başbakan konuşmasında geçirmeden yapamamış ama şu meşhur " gene gel gene " şiirinin Mevlana algımıza koyduğu ipotekten yavaş yavaş kurtulmanın eşiğine geldik.
Yıllarca çok yazıp çizilmişti bu gerçek ama kimse kulak vermemişti.
Nihayet yakın zamanlarda bu dizelerin Mevlana'ya değil, ondan yüzlerce yıl önce yaşayan bir şaire ait olduğu gerçeği daha popüler bir bilgi haline geldi. Bu önemli bir gelişme...
Umuyorum ki, kitleler bu dizelerin çabuk gönül çalan fakat Mevlana'yı gerçekten derinlemesine tanıma arzusunu engelleyen slogan perspektifinden kurtulacaklar!
Belki böylece gençlerin internet yazışmalarında pek sık kullandıkları " Mevlana değilim dönüp dönüp geri gelme, beni deli etme " gibi deyimlerinin referans hükmü kalmayacak!
Bir yandan bu düşünceler zihnimde dolaşıyor, bir yandan içimde nedeni belirsiz bir sıkıntı büyüyor. Yerimden kalkıp kitaplığıma gidiyorum.
Mevlana 'dan dizeler bulup okumaya...
Beni sarsacak, uykumu iyice açacak dizeler...
İşte tam o sırada, gerçekten tam o sırada cep telefonumun ekranı yanıp sönüyor.
Bir dosttan mesaj...
Mevlana'nın kendi ölümü üzerine bir sözünün biraz değiştirilmiş hali...
" Cenaze görünce 'ah ayrılık, ayrılık' deme/Sana ölüm görünür, aslında doğmaktır."
Sabahın ilk ışıkları belirdi bile... Yazımı artık burada noktalasam iyi olacak! Oysa daha ne çok şey var değinilecek!