kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
19 Aralık 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Emlak Yazarlar Çizerler
Magazin Sağlık Televizyon Yazarlar Kültür Sanat
 
24 Saat
24 Saat

Şu anda göz önündeyim keyfini de çıkarıyorum!

18.12.2008
Nuri Bilge Ceylan'ın 'Üç Maymun' filminde rol aldıktan sonra gündemden düşmeyen tiyatrocu Hatice Aslan Harper's Bazaar dergisine taze şöhretli ruh halini anlattı: Aslında bu benim tercihim değildi. Şu anki koşullar öyle gerektirdi, ben de keyfini çıkarıyorum..
* 'Üç Maymun' filminden sonra, basının size olan ilgisi arttı. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz, olağan geliyor mu?
Her şey olması gerektiği gibi. Gösteri dünyası bu. Bu bir düzen. Devam eden düzen içinde ben de yer almaya başladım. Dışarıdan gözlerken içine girdim.

* Nasılmış içinde olmak?
Kendime ve çocuğuma ayırdığım zaman daha azaldı. "İyi ki 23 yaşına gelmiş," dedim kendi kendime, yoksa bu koşuşturmadan rahatsız olabilir, hatta çekilebilirdim. Ama yerinde ve zamanında oldu tüm bunlar. Çekimler için saç, makyaj yaptırmak da hoşuma gidiyor bir taraftan. Bu sayede, daha önce kendime ne kadar az zaman ayırdığımı fark ettim.

* Daha önce fazla göz önünde olmayı tercih eden biri değildiniz sanırım...
Aslında bu benim tercihim değildi. Şu anki koşullar öyle gerektirdi, ben de keyfini çıkarıyorum. Dizi oyunculuğu yaparken ve tiyatroda oynarken de, benimle röportaj yapılmıyor diye alınmıyordum. Her şey olması gerektiği gibi gidiyor.

DERT ETTİM
* Altın Portakal'ı alamadığınız için içerlediğiniz yazıldı, doğru muydu?
Evet, çok şaşırdım. Bir insan, bir programı seyretmeden yorum yapmamalı. Benim duygularımı öğrenmeden, benim duygum gibi yazmak... Ama bu dünyanın içerisinde bunlar da var. Bir tek benim başıma gelmiyor sonuçta.

* Dert ettiniz mi bunları?
Etmez olur muyum!

* Peki, özel hayatınızda başınıza benzer olaylar geldiğinde, nasıl tepkiler veriyorsunuz?
Aslında geçmişi deşmekten ya da ileriye bakmaktan çok, o ana ve ne yapılması gerektiğine odaklanırım. Yaş olarak daha tecrübeliyim artık; eskiden daha çok tepki verebiliyordum, şimdi daha bilinçliyim. Olgunluk bu açıdan keyifli bir şey, belirli bir yaştan sonra insan o huzura kavuşuyor. Daha büyük şeyler yerine daha sıradan şeylere odaklanıyorum. O yüzden takıntılarım olmuyor. Çözümlemeye çalıştığım, çözemiyorsam dokunmadığım şeyler var. Yola devam ediyorum.

* En büyük dayanağınız?
Kendim. Her şey içimde.

* Çok mantıklı ve sakin görünüyorsunuz. Ne var bunun altında, yapınız mı bu?
Galiba yetiştirilme tarzımdan kaynaklanıyor. Sivaslı'yım, tam dokuz kardeşiz biz. Muhteşem bir anne ve babam var. O kadar hoşgörülü, anlayışlı, bize hiçbir şey yüklemeyen insanlar ki... Annem evde yemeğimizi yapar, sofra kurulu kalırdı, herkes ne zaman uyanırsa o zaman yerdi. "Yemeğini ye, dersini çalış," gibi baskılar kurmazdı. Babam da Devlet Demiryolları'nda memurdu. Çok temiz ve çalışkan bir insandı. Kim büyükse çalışıp, küçüğün masraflarını karşıladı. Bizim ailede kimsenin geçim sıkıntısı olmaz, çünkü hep birbirimizin yanındayız. Ve bu çok büyük bir lüks. Böyle bir ailede büyüyünce, güven ortamının verdiği bir huzur oluyor haliyle...

TRAJEDİYİ SEVMEM
* Kendi oğlunuzun dışında, bir de manevi kızınız Ece var?
Ece, Londra'da tiyatro okudu, şu anda Mehmet Ergen'le ve Dot Tiyatrosu ile çalışıyor. Aslında geniş bir ailesi var, sadece anne ve babasını depremde kaybetti. Kayıtsız şartsız onun arkasındayım. Bir yalnızlık duygusu yaşamasına izin vermiyorum. Ama bunu basında çok dramatik hale getirdiler. Çok trajik bir dille yazıp çiziyorlar. Böyle bir durum yok.

* Çok abartılı hislerle yaşamıyorsunuz galiba. Trajedi falan sevmiyorsunuz?
Aslında bu insanın elinde olan bir şey. Trajedi yaratmak elimizde. Şimdi bu kafede oturuyoruz, dışarıda binalar görünüyor; "Niye yeşillik yok?" diye ağlaşmaya başlarsak, bu uzar gider. Bu durum, çok güçlü bir kadın olmamdan kaynaklanıyor olabilir. Çalışmayı, insanlara yardım etmeyi, paylaşmayı çok seviyorum.
Haberin fotoğrafları