kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Aralık 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Emlak Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
UMUR TALU
Dipsiz Kuyu

Hak arama?

"Bize adalet, eşitlik, demokrasi ve insan onurunun önemini anlattınız. Aşağıdaki mesajı alınca gözlerim yaşardı. Haklarım verilmese bile, ben insan olarak haksızlığa isyan edebiliyorum, dedim. Bayramı 16 yıl önce aldığı elbiseyle, torunlarına verecek harçlık bulunmayan boş bir cüzdanla geçiren bir emekli maddi sıkıntıları pek önemsemiyor. Haksızlığa hayır demek çok farklı bir duygu imiş. Yıllarca susan bizler bunu size de borçluyuz."
Yukarıdaki mesajı emekli bir astsubaydan aldım.
Onun "aşağıdaki mesaj" dediği de, kendisi gibi yüzlerce, binlerce kişiye ulaşmış, paylaşılmış, kibar ve yaygın bir eyleme dönüştürülmüş şu sözlerdi:
"Yıllarca önyargılar sonucu haksızlığa uğradık. Kol kırılır, yen içinde kalır misali, ülkemize ve ordumuza hizmet ederek sorunların çözümünü bekledik.
Çözüm bir yana, yeni haksızlıklarla karşı karşıya kaldık.
Vaatler ve sözler aldık. 2007 Nisan ayında Sabah Gazetesine verdiğimiz ilanla taleplerimizi yeniledik.
Sayın Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ, astsubayların ordunun temel direği olduğunu belirterek, birçok yasal düzenleme yapılacağını açıkladı.
Bizler hâlâ umutlarımızı koruyoruz.
Başlangıç derecelerimizdeki adaletsizlik ve eşitsizliğin giderilmesi ekonomik sorunlarımızın çözümünde anahtardır.
Siyasilerin vermiş olduğu yasa tekliflerine teamüller gereği Genelkurmay olur vermezse yasalaşmasının güç olduğu malumdur.
Genelkurmay bildirisinde, Birleştirilmiş Komutanlar Toplantısında subay ve astsubayların özlük haklarının görüşüleceği bildirilmiştir.
Haklı taleplerimizi bir daha hatırlatmak ve takipçisi olduğunu belirtmek için, mail ve faks kampanyasıyla ilgililere iletelim.
İmtiyaz değil, adalet ve eşitlik talep ediyoruz."
"Artık sabrımızın sonuna gelmiş bulunuyoruz... Gerekli yasal düzenlemeler yapılmadığı takdirde, her türlü yasal hakkımızı ilgili kurum ve kuruluşlara karşı kullanacağımızdan kuşku yoktur" diye başlayan bir metin imzalanarak "ilgili" yerlere yollanmaya başlandı.
Cumhurbaşkanlığı, TBMM Başkanlığı, Başbakanlık, Genelkurmay, Kuvvet Komutanlıkları, Milli Savunma Bakanlığı, Maliye Bakanlığı.
Tabii ki, görevdekilerce değil; "emekliler" tarafından.
Benzer girişimlere dair hareketlilik "emekli" uzman erbaş, jandarma derneklerinde de başladı.
Pek "hak arayamadığı, arayamayacağı" düşünülen, katı hiyerarşilerde çalışmış ve emir komutaya alışmış kesimler ciddi hak arayışlarına girişiyordu.
Bir nevi "dilekçe eylemi" örgütlenmişti.
(Hatıra: Aklıma, henüz 19 yaşımda Demiryolu Sendikası'nda çalışırken Sirkeci Garı'nda başlattığımız, tren ve vapurların sirenlerini çalarak katıldığı, cer atölyesi ve vagonlardan tulumlu demiryolu işçilerinin akarak katıldığı, metnine elimin de değdiği binlerce imzalı dilekçenin TBMM'ye verildiği "eylem" geldi.)
Şu sıra bu gazetenin dahil olduğu medya grubuna da "grev ilanı" asılıyor.
Sendika "yetkili"; ama herkes, her çalışan sendikalı değil. Ben de değilim. Sendika da zaten "benimle" birlikte karar almıyor.
Bu işyerlerinin de sendikalı olması, isteyenin sendika üyesi olabilmesi, kimseye üye olmak veya üyelikten ayrılmak için baskı yapılmaması aslında Anayasal ilkeler.
Beri yandan, sektörün en büyük grubu, "rakibi"ni kıs kıs izliyor; çünkü sendikanın S'sinin esamisini kapı önünden geçirmiyor.
Övünülecek bir iş değil ama, Türkiye'de yukarıdan gelen şeylere "Hayır" diyebilmesi en imkansız kesimler, "alttaki askerler", bir üç yıldır yazdığınız yazıları, "Haksızlığa hayır demek çok farklı bir duygu imiş" diye selamlıyor, yüzlerce mesajla.
Ve bazen kafanız karışıyor; dibine ışık vermeyen mum gibi kala kalıyorsunuz:
Haksızlık ne? Nereye kadar ne? Neden sonra, ne?
Yarın da, bugüne kadar üstünde pek durulmamış bir "hak"sızlık meselesini aktaracağım. Yarı askeri, yarı sivil! Yarı mektepli, yarı alaylı!