kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
18 Aralık 2008, Perşembe
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Emlak Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Alışveriş merkezleri ve kadınlar

Gazete haberlerine bakılırsa Akmerkez'deki bir mağazada "ilk ben gördüm ben alacağım" kavgası çıkmış.
Oyuncu Ceyda Düvenci kavgada hırpalanmış ve olay karakola kadar yansımış.
Yakın zamana kadar bir alışveriş merkezinde mağaza işleten bir tanıdığımla konuşuyorduk; " biliyor musunuz" diyerek bu konuya girdi; " başka bir mağazada bu kavga çıkmayabilirdi. Ama kadınlar alışveriş merkezlerindeki mağazaları kendi evleri gibi görüyorlar."
İşte bu yorum işi bir anda değiştirdi.
Kafam oraya takıldı.
Öyle ya... Bayram öncesi ziyaretçi rakamları şu ekonomik kriz ortamında bile kadınların bu mekânları terk etmeye yanaşmadıklarını ortaya çıkarmıştı.
Belli ki, mesele sadece alışveriş yapmak değildi.
O halde neydi, kadınlarla AVM 'ler arasındaki bu mahrem ilişki?
Modern insan için şehrin en büyük keyiflerinden biri fırsatını bulduğunda amaçsızca dolaşabilmek, aylaklık edebilmektir.
19. ve 20. yüzyıl düşünürleri ve sosyologları şehirli insana özgü bu zevk konusunda ne çok yazıp çizmişlerdir!
Ama kadınlar için şehir aynı zamanda bir tehlike alanıdır. Güvenlik sorunu vardır.
İşte AVM'ler bu noktada kadınları en hassas yerlerinden yakaladılar. Onlara güvenlikli bir alanda aylaklık edebilme imkanını sundular.
Kaldı ki, kadınlar bütün kamuya açık alanlara biraz ürkek bakarlar. Hani, " her kadının ruhunda azıcık da olsa agorafobi vardır" diyenler pek de haksız sayılmazlar.
AVM'ler kadınların içindeki bu hissi yeniyor. Üstelik onlara bu mekanlarda dolaşırken hoş bir " sosyal görünürlük" hazzını yaşatıyor.
Ceyda Düvenci 'yle kavga eden diğer müşteri de yine Akmerkez'deki mağazalardan birinde çalışan bir " satış elemanı "ymış.
İşte burası da üzerinde durmaya değer bir nokta!
Satışta çalışan genç kadınlara " tezgâhtar parçası " demeyi alışkanlık haline getiren kültürden eşitlikçi ve mesleki statü değeri taşıyan " satış elemanı "na gelinmesinde AVM'lerin büyük payı var.
Ve şimdi satış elemanlarıyla müşteriler AVM'lerin dışarıdaki dünyanın kirinden pasından ve lokal özelliklerinden "arınmış" mekânlarında giderek eşitleniyor gibiler...
Öte yandan da buraların " kültürel rekabet arenaları" olma özelliği sürüyor. Çünkü hiçbir mekân içindeki insanlardan bağımsız bir karakter üretemez.
Mesela bizim AVM'lerde satış elemanları " cahil" müşterileriyle dalgasını geçmeyi pek seviyor; müşteriler eğitimli ve belki kendinden de kültürlü olduğunu düşündüğü satış elemanlarını mahalle tuhafiyecisinin tezgâhtarı gibi görüp küçümsemek için fırsat kolluyor.
(Meraklısına Ayşe Durakbaşa ve Dilek Cindoğlu'nun bu alandaki akademik çalışmalarını öneririm.)
Yani... Akmerkez, İstinyepark, Metrocity, Olivium falan deyip geçmemeli!
Çok temel sosyal çatışma ve uzlaşma alanları oralar.
Özellikle kadınlar için " yeni hayat " oralarda şekilleniyor; kavgasıyla barışıyla...
Bir kadının şöyle dediğine tanık olmuştum: " Nişantaşı'na bayılıyorum ama önce bir alışveriş merkezine uğramış olursam!"