kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
AYŞE ÖZYILMAZEL

İstemediklerin hep seni bulur, istediklerin kaybolur

Sorarım size sevgili okur; bu bir kanun mudur? İstemediklerin hep seni bulur, istediklerin kaybolur. Bu nasıl bir oyundur? Pazar sabahı çok yakın bir erkek arkadaşımla telefonda konuşuyoruz. Her zamanki gibi o pazarı evde geçirmek istiyoruz ama sonunda kendimizi sokağa atmaya karar veriyoruz. Fakat kararımız şu: Bu pazar en salaş halimizle, Beyoğlu'nda gezeceğiz, gözlerimizi süzeceğiz. Çünkü haftanın altı günü gördüğümüz insanları bir kere daha görmeye, laf yetiştirmeye halimiz yok! Bıktık! Nokta! İki arkadaş girdik kol kola, hava da güzel, İstiklal Caddesi hepsinden güzel. Oooh! Gel keyfim gel. Kitapçılara, müzik marketlere (Bu lafın da hastasıyım. Ayy, hastasıyım dersem TRT'den fırça yer miyim acaba?), dükkanlara girip çıkıyoruz. Bol bol çene çalıyoruz...

ATLAS'IN ADI VAR!
Bu arada yeri gelmişken, Atlas Pasajı için iki çift lafım var! (Ellerimi belime koyarak...) Atlas Pasajı eşittir 'Salı Pazarı'! Hatta 'Salı Pazarı'nda daha iyi kılık kıyafet bulabilirsiniz. Üzeri marka damgalı kıyafetler ve baskılı tişörtlerden başka hiçbir şey yok! Ne değişik takılar ne de Atlas'a özel bir şeyler var. Atlas'ın adı kalmış, adı. Geçiniz. Neyse muhabbete devam ediyoruz. Senelerdir görmediğimiz birinden laf açıldı. Konuşurken, aaa gözlerimize inanamıyoruz kim o? O! "Şimdi senden bahsediyorduk" diyoruz, adam büyük ihtimalle dalga geçtiğimizi düşünüyor. Ardından diyelim Ahmet'ten konuşuyoruz, Mehmet'i çekiştiriyoruz, Seda'yı masaya yatırıyoruz... Ve sonunda bir kafeye konuşlanıyoruz. Aman da ne keyifliyiz, bu pazar kendimize özeliz derken sırayla Ahmet, Mehmet ve Seda aynı kafeye geliyorlar.

KABUS MU? ŞAKA MI?
Kabus mu? Şaka mı? Yahu bizimkilerden konuşsaydık da bari onları görseydik. Derken haliyle onları da çekiştiriyoruz. İki saat sonra bir yere giriyoruz, karşımızdalar... Oradan çıkıyoruz, diğerine yolda rastlıyoruz. Telefon çalıyor, 10 dakika önce bahsettiğimiz ama uzun zamandır görmediğimiz kişi arıyor. Sonunda kendimizi eve dar atıyoruz. Ve düşün düşün bulamıyoruz: Neden istemediklerimiz hep bizi bulur? Sen söyle ey okur!