kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
17 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

Stüdyodan cenaze kaldırdılar!

Önceki gece gözüm Kanal 7'deki görüntüye takıldı. Stüdyoda musalla taşı üzerinde bir tabut, hemen yanında kımıldamadan yatan bir genç, başucunda kefen bezleri ve dua eden cemaat vardı. Şaşırdım... Tiyatro oyuncularının sahneye, sinemacıların perde önüne getirilen cenazelerini hatırladım. "Herhalde bir televizyon programcısı öldü, cenazesini de saygı duruşu için stüdyoya getirdiler" diye düşündüm... Meselenin öyle olmadığını, programın ilerleyen dakikalarında anladım tabii... Efendim, Kanal 7'de canlı yayınlanan Muhabbet Kapısı programının bu haftaki konusu "ölüm"dü... Her hafta ekrandan izleyicilere dinimizin vecibelerini anlatan Doç. Dr. Mustafa Karataş bu kez ölüm döşeğindeki insana okunması gereken duaları ve bir Müslüman'ın toprağa verilmesi sırasında uyulması gereken kuralları anlatmak için "canlandırma" yöntemini seçmişti. "Ölümü canlandırmak" zor işti tabii... Olay ciddi ama stüdyodaki görüntü, nasıl desem, olayın ciddiyetiyle pek uyuşmuyordu doğrusu. Ortada hocamız, koltukta Mezarlıklar Müdürlüğü'nden yetkili Mustafa Çiçek, hemen yanında dua ve ilahi okuyan Hafız Murat, ölüm döşeğinde kıpırdamadan yatan genç oyuncu Özgür, hemen başucunda kefen bezleri, az ileride musalla taşına konulmuş, üstü yeşil örtüyle kapatılmış tabut ve iki yanda "cemaati" oluşturan seyirciler... Programa telefon bağlantısı ya da SMS göndererek katılan izleyicilerden de ilginç sorular geliyordu. "Zor can verenler, günahkâr mıdır?" gibi... Telefonla katılanlar arasından çekilen kurada ise kazananlara Kul Peygamber kitabı hediye ediliyordu. Ölüme hazırlanan hastanın başında hangi dua okunur, ölü nasıl yıkanır, nasıl kefenlenir, mezara nasıl konulur Bu soruların tüm yanıtları stüdyoda "uygulamalı" olarak anlatıldı. Ne yalan söyleyeyim, izlemesi zor bir programdı. Tıpkı her gün önünden gelip geçtiğim Zincirlikuyu Mezarlığı'nın kapısında yazılı "Her fani ölümü mutlaka tadacaktır" yazısı gibi, insanı irkilten, yaşam sevincini kursağında bırakan, ölümün soğuk nefesiyle insanı yüzleştiren ama bilgi açısından da bir o kadar değerli ve faydalı bir programdı. Programın sonunda boş tabuta bakılarak, Fatiha okundu. Benim içimden ise şöyle demek geldi: "Ey Cemaat-i Müslimin, televizyonculuğu nasıl bilirdiniz?.."