kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
16 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat

Erdoğan: "Demokrasinin yolu sandıktır, sandık"

AA
Giriş Saati : 16.12.2008 20:10
Güncelleme : 16.12.2008 21:43
Yeni Haber
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis çatısı altından, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanını, vatanın herhangi bir karış toprağında veya ilinde görmek istemeyenler çıktığını belirterek, ''Orada açılışlar yaparken, bunu hazmedemeyenler; arabaları yaktılar. Partimin teşkilatını, cam çerçeve indirdiler. Bu mu demokrasi, özgürlük, insan hakları?'' dedi.

TBMM Genel Kurulunda, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi üzerinde, Hükümet adına eleştirilere yanıt veren Erdoğan, hazırladıkları bu 7. bütçenin de önceki bütçeler gibi, Türkiye'nin potansiyelini, zenginliğini, dinamizmini, imkanlarını, kaynaklarını, fırsatlarını ortaya çıkaran bir bütçe olduğunu söyledi.

2009 yılı bütçesinin, ''Küresel finans krizini Türkiye için fırsata dönüştürme bütçesi'' olduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''Bu bütçeyle; insanımızın en temel eğitim ve sağlık ihtiyacını karşılamaya devam ediyoruz. Yoksullukla mücadelemizi hız kesmeden sürdürüyoruz. Devletimizin imkanları ölçüsünde, çiftçinin ekip biçtiği mahsulün hakkını veren; köylümüzü yol, su ve diğer altyapı hizmetlerine kavuşturan; işçinin, memurun alın terini karşılıksız bırakmayan; emeklinin geçimini ön planda tutan; öğrencinin eğitim, barınma, yiyecek ihtiyaçlarını karşılayan; özürlü ve bakıma muhtaç vatandaşlarımıza destek olan anlayışımızı, perspektifimizi muhafaza ediyoruz.
Ülkemizin dört bir tarafına ihtiyaç duyduğu yatırımları götürüyor, reel kesimi destekliyor, bilime, araştırma-geliştirmeye yine önemli pay ayırıyor, mahalli idarelerimize destek oluyoruz. Ama bunu göremeyenler yok mu? Var. Gözü var ama göremiyor. Tabi bizim burada bir şey söyleyecek halimiz yok. Türkiye'nin 81 vilayetinde altyapı yatırımlarından tutun, üst yapı yatırımlarına varıncaya kadar, bu yatırımları çok açık ve net görmek isteyen aslında görüyor ama gelip de burada bunu söyleyemiyor. Kapalı kapılar arkasında bunu söylüyor, ama burada söyleyemiyor. Milletim bunu çok iyi biliyor. Zaten 29 Mart, aynı zamanda bunun bileşkesi olacaktır, bunu da çok açık ve net orada göreceğiz.''

Başbakan Erdoğan, önceki bütçelerde olduğu gibi, 2009 bütçesinde de ekonomik kalkınmaya odaklanmış, bireysel ve toplumsal refahı gözeten sosyal yönü güçlü bir bütçeyi Türkiye'ye kazandırdıklarını kaydetti.

''(KAYNAK TÜRKİYE'DİR) DEDİK''

6 yıllık iktidarları boyunca yaptıklarının bu olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Biz, Türkiye'ye, Türkiye'nin potansiyeline, zenginliklerine, dinamik iş gücüne, girişimci ruhuna inandık. 'Kaynak Türkiye'dir' dedik ve Türkiye'nin kaynaklarını, yine Türkiye için aktif hale getirdik'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, geçmiş dönemin geri kalmışlığını, krizlerini vurgulayarak değil; daha iyiye, daha güzele ulaşmayı vurgulayarak yollarına devam ettiklerini ifade etti.
''Elde ettiğimiz her başarıyı, 'kriz sonrası toparlanma' olarak değerlendirenler, ülkemizin, hükümetimizin başarılarını şansa, tesadüfe havale edenler oldu'' diyen Erdoğan, milletin sevincini, başarısını, umudunu karartmaya çalışanların, başarılara kulp taktıklarını bildirdi. Erdoğan, ''Ancak, 6 yıllık performansımız ortaya koydu ki, hiçbir başarı tesadüf değildir'' dedi.

''BU İNANÇTIR, BU UMUTTUR''

Erdoğan, şunları kaydetti: ''6 yılda ulaştığımız tarihi başarıların, kırılan rekorların, sessiz devrim olarak nitelenen dönüşümün arkasında büyük bir hazırlık, ciddi bir çalışma ve vizyon, azim ve kararlılık vardır, aşk vardır, cesaret vardır. 'Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkaracağız, Türkiye'nin makus talihini kıracağız' dedik. 'On yıllar boyunca üst üste birikmiş kronik meseleleri tek tek çözeceğiz' dedik.

'Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıldönümünde, 2023'te Türkiye'yi dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında görmek istiyoruz, göreceğiz' dedik ve tüm bu hedeflerimizi gerçekleştirmek için azimle, kararlılıkla, cesaretle, samimiyetle çalıştık, çalışmaya devam ediyoruz. Şu son 6 yılda, Türkiye'nin en büyük kazancı, başarabileceğine inanması olmuştur. Türkiye'nin, milletimizin özgüveni yeniden tesis edildiği için bu heyecanı, bu girişimci ruhu yakalamıştık.

Bugün çok şükür milletimiz, artık, sorunlarının çözümsüz olmadığına, hiçbir hedefinin hayal olmadığına, Türkiye'nin güçlü bir devlet olduğuna inanmıştır ve bizi ileriye taşıyacak olan da işte bu inançtır, bu umuttur.''

''SİYASETÇİ EVLADI OLMAK ÇİLEYDİ''

Konuşmasında, ''Siyasete, siyasetçiye güven katsayısı yerlerde sürünüyordu, bu güveni yeniden tesis ettik. Bu ülkede siyasetçi evladı olmak çileydi. Bunu ortadan kaldırdık. Artık siyasetçilerin evladı da huzurlu bir şekilde okuluna gidiyor, çarşı pazara gidebiliyor'' diyen Erdoğan, Türkiye'nin dışarıda kaybettiği itibarını ve saygınlığını iade ettiklerini de ileri sürdü. Erdoğan, Türkiye'nin uluslararası gücünü ileri noktalara taşıdıklarını da ifade ederek, demokrasiyi, insan haklarını, istikrarı, güveni güçlendirdiklerini söyledi.

Başbakan Erdoğan, son derece dirençli, sağlam, sağlıklı, geleceğe güvenle bakan, umutla bakan, gelecek güzel günlere inanan bir Türkiye'yi inşa etmenin mücadelesini verdiklerini kaydederek, 780 bin kilometre kare vatan toprağının, hiçbir karışını diğerinden ayrı tutmadıklarını bildirdi.

''70 MİLYON VATANDAŞA AYNI GÖZLE BAKIYORUZ''


70 milyon vatandaşa aynı gözle baktıklarını, hiç birini dışlamadıklarını, hiç birinin dışlanmasına müsaade etmediklerini belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Ülkemizin her köşesine hizmet götürmenin gayreti içinde olduk, belediyeleri birbirinden ayırmadık; şu partili, bu partili belediye demedik, belediyelerimiz arasında asla ayrımcılık yapmadık. Her şeyden önemlisi, milletimize, ülkemize bir ufuk çizdik ve ülkemizin her bir ferdinin ortak hedefler, idealler doğrultusunda tam bir sinerjiyle kalkınma mücadelesinin içinde yer almasına çaba gösterdik. Adımlarımızı atarken, öncelikle, 'milletimiz buna ne der' hassasiyeti içinde olduk. Milletimizin desteğini, tercihini her şeyin üzerinde tuttuk.
Asla belli kesimlerin iktidarı olmadık, asla imtiyaz ve ayrıcalık üretmenin peşinde olmadık. İşçinin de, işverenin de hükümeti olduk. Köylünün de, şehirlinin de hükümeti olduk. Çiftçinin de, memurun da hükümeti olduk. Bir kesimi abad edip, diğer bir kesimi unutan, öteleyen, ihmal eden bir politika takip etmedik. Bu nedenledir ki, seçim dönemleri dahil, popülizme prim vermedik. Onun için 16 milyon 500 bin seçmenin oyunu aldık, yüzde 47 ile iktidara, 'durmak yok yola devam' diyerek geldik.''

''HAKSIZ İTHAMLARA MARUZ KALDIK''

Başbakan Erdoğan, attıkları her adımda engellerle karşılaştıklarını, haksız ve insafsız eleştiriler yapıldığını, her türlü yöntemi kullanarak önlerini kesmek isteyenler olduğunu dile getirdi ve ''Biz, ekonomiyi, Türkiye'yi adeta şaha kaldırırken, bizim bu mücadelemize destek vermesi gerekenler, tam tersine yolumuza engeller çıkarmanın mücadelesi içinde oldular'' dedi.

Türkiye'nin büyümesinden, güçlenmesinden, hükümetin başarılı olmasından rahatsızlık duyanlar olduğunu da ifade eden Erdoğan, ''AK Parti'nin kaybetmesi için, Türkiye'nin kaybetmesini isteyenler oldu. Ama biz, her zaman dedik ki; Türkiye kazanacaksa biz kaybetmeye hazırız'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan, ''Bu ülkede taş üstüne taş koyanın başımız, gözümüz üstünde yeri vardır'' derken; taş üstüne taş koyanları taşlamaktan, yıldırmaktan, bezdirmekten başka bir misyon yüklenmeyenlerin ortaya çıktığını kaydetti.
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Biz, 'birlik siyasetiyle tüm Türkiye'yi kucaklayalım, sevgi diliyle konuşalım, uzlaşmayla yol alalım' derken, halkımız arasına nifak tohumları ekenler, milletimizin bir bölümünü diğerine karşı kışkırtanlar, toplumumuzu kutuplaştırmayı adeta görev telakki edenler çıktı. Biz güven ve istikrara vurgu yaparken, kriz tellallığı yapanlar oldu. Bunlar bizi yıldırmadı, yılgınlığa sevketmedi. 'Millete, hizmette yorgunluk, bıkkınlık, rehavet yoktur' dedik ve yolumuza devam ettik. Sabırla, cesaretle, azimle devam ettik.
Hiçbir zaman mazeretlere sığınmadık, sığınmıyoruz, sığınmayacağız. Türkiye için yaptıklarımız ve yapacaklarımız apaçık ortadadır, milletimiz de yaptıklarımızı, yapacaklarımızı apaçık görmektedir. Biz, yola çıkarken, 'söz de karar da milletindir' dedik, bu asli düsturdan hiçbir zaman şaşmadık. Dün olduğu gibi bugün de, yarın da söz ve karar aziz milletimizindir. Biz milletimizin takdirine sonuna kadar inanıyor, sonuna kadar güveniyoruz. Gücümüzü milletimizden alıyor ve yolumuza öyle devam ediyoruz.
6 yıl boyunca, gerek yurt içinde gerek yurt dışında, milletimizin, ülkemizin menfaatlerini yükseltmek ve yüceltmek için bütün ekibimle birlikte yoğun bir gayretin içerisindeyiz. Türkiye genelinde, ayak basmadık vatan toprağı bırakmadık. En az gittiğim ile, Başbakan olarak 3 kez gittim ve gitmeye de devam edeceğim. Bu ülkenin başbakanının kalkıp da vatanımızın herhangi bir karış toprağında veya ilinde görmek istemeyenler de çıktı, bu kutsal çatının altından, çıktı. O kadar ilginç ki, orada demokratik hakkımızı kullanırken, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı olarak, orada açılışlar yaparken, bunu hazmedemeyenler arabaları yaktılar, lastikler yaktılar, partimin teşkilatını, cam çerçeve indirdiler. Bu mu demokrasi, bu mu özgürlük, bu mu insan hakları? Özgürlük bu yolla olmaz, demokrasi bu yolla elde edilmez. Demokrasinin yolu sandıktır, sandık.''

''NİYE ÜZERİNİZE ALINIYORSUNUZ?''

TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Erdoğan'ın bu sözlerine tepki gösteren DTP'li milletvekillerini, ''Niye üzerinize alınıyorsunuz?'' dedi.

Sözlerine devam eden Başbakan Erdoğan, 2002'den bugüne kadar, her alanda olduğu gibi ekonomide de tarihi başarılar elde ettiklerini söyledi.

Ülkenin bu başarılarına ve sevincine ortak olamayanların, sürekli olarak bir karamsarlık atmosferini Türkiye'ye pompalamaya çalıştıklarına üzülerek şahit olduklarını belirten Erdoğan, açıklanan her olumlu gösterge sonrasında, bazı kesimlerin ısrarla ve inatla bu tabloyu karartmaya çalıştıklarını gördüklerini bildirdi.
2003'ten itibaren gerçekleşen büyüme rakamı ve hedeflerini söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''Az önce burada Baykal, bu yükselen dönemlerde dünyadaki likitide olayı, olumlu istikamette seyrediyor, bundan dolayı da Türkiye büyümede hedefin üstünde bir neticeye vardı. Şimdi ise dünyada likitide sıkıntısı var, Ama bunu demiyor. Ne diyor? (Şimdi ulusal anlamda Türkiye'de kriz var) diyor. dürüst olalım, samimi olalım. Büyümeyi bir hedef olarak koyarsınız, ama bunun üstünü de yakalayabilirsiniz, altında da kalabilirsiniz. Bu dünyada değişen şartlarla bağlantılı olan konulardır. 2007'de başlayan şu küresel finans krizini nasıl görmemezlikten gelirsiniz? kriz, 2008'de başlamadı, 2007'in ortalarında başladı. Bu ekonomik kriz değildir, finans krizidir. Bu, ülkemize de az veya çok zararını verecek, bunu söyledik. (Teğet geçer) dedim. Bunu size ezberlettiğim için de çok mutluyum, bunu öğrendiniz. Burada geometrik bir ders almanız lazım. Teğet geçmek de bir dokundurmaktır. Orada bir zarar verecek zaten, bunu da bilmeniz lazım.''

Başbakan Erdoğan, göreve geldiklerinde 26,5 milyar dolar döviz rezervi olan merkez bankasının şimdi kriz döneminde 71 milyar dolar döviz rezervi olduğunu söyledi.

Erdoğan, Türkiye'nin menfaatlerini kimseye yedirtmeyeceklerini belirterek, ''Türkiye'nin ümüğünü sıktırmayız'' dedi.

Erdoğan, TBMM Genel Kurulunda, 2009 Merkezi Yönetim Bütçesinin tümü üzerindeki soru ve eleştirileri cevapladı.
Dünyanın her yerinde finans krizi süreci devam ederken, morallerin bozuk, güven ve istikrarın kaybolduğu, geleceğin belirsizleştiği bir ortamda hiç kimsenin yatırıma, üretime, tüketime yönetmediğini, ekonominin bir durgunluk yaşadığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi: ''Her an kriz bekleyenler oldu, adeta ruh çağırır gibi kriz çağıranlar oldu, kriz tarihi verenler bile çıktı. Çok şükür Türkiye, sağlam, sağlıklı, dirençli, korunaklı ekonomik yapısıyla artık bu tür spekülasyonlara pabuç bırakmıyor. Son 6 yılda, yanı başımızdaki savaşa, terör saldırılarına, küresel ölçekte ve ulusal ölçekte dalgalanmalara rağmen ekonomimiz her türlü badireyi başarıyla atlattı ve yoluna devam etti. Şimdi, bütün dünya, yeni ve tarihi ölçekte büyük bir küresel krizin içinden geçiyor. Ve dalga, dalga gelişmekte olan ülkeleri de kendi türbülansı içine almanın hedefi içinde. Bütün ülkelerde büyüme oranlarında gözle görülür bir yavaşlama yaşanıyor. Ülkeler büyüme tahminlerini aşağı doğru revize etmeye başladılar.
ABD, Japonya, Almanya gibi dünyanın en gelişmiş ekonomileri son 2 çeyrektir negatif büyüyor, yani küçülüyor şimdi, küresel ölçekte, bu büyüklükte bir krizin Türkiye üzerinde de etkilerinin olması son derece doğaldır, son derece normaldir. Türkiye ekonomisi, özellikle son 6 yılda yaptığımız reformlarla dünya ekonomisine entegre olmuş, dışa açık bir ekonomi haline gelmiştir. Bu tür küresel bir krizin elbette ülkemiz üzerinde de tesirleri olacaktır.''
Erdoğan, ilk günden itibaren 'öldük, bittik, tükendik, mahvolduk' havasına girenlerin olduğuna işaret ederek, ''Yapılan açıklamalar, analizler, yorumlar sağduyudan uzak, sorumluluktan uzak, serinkanlılıktan uzak bir şekilde ve pervasızca ortaya kondu. Alıştıkları şekilde, hemen Hükümetimizi sorumlu tutmaya kalkıştılar; akla, insafa, vicdana sığmayan isnatlarda bulunmaya başladılar. Şunu, altını çizerek bir kez daha İfade etmek istiyorum: Bu kriz Türkiye'nin krizi değil, küresel ölçekli bir krizdir. Hükümeti bu krizin sorumlusu olarak göstermeye çalışanlar, küresel krizi kendileri için siyasi ya da başka türlü ranta çevirmeye çalışanlar çok büyük bir yanlışın içindedir ve millet de bu numaraları artık yutmuyor'' diye konuştu.

''İNSAFSIZ YORUMLAR YAPILDI''

Erdoğan, Hükümetin tedbir almakta geciktiği yönündeki insafsız yorumlar yapıldığını da belirterek, ''Hükümet olarak, krizin sinyallerinin alınmaya başlandığı andan itibaren son derece dikkatli ve son derece ihtiyatlı bir yaklaşım içinde olduk'' dedi.

Dünyayı izleyen, küresel gelişmeleri izleyen, ekonomiyi izleyen herkesin, krizin aynı zamanda fırsata da dönüştürülebileceğini çok iyi bileceğini bildiren Erdoğan, ''Bakın, son dönemde lehimize gelişen ve fırsat oluşturan önemli bir faktör, uluslararası enerji ve emtia fiyatlarında meydana gelen düşüştür'' ifadesini kullandı.
Dünya fiyatlarında kaydedilen bu düşüşlerin, 2009 yılında hem enflasyon hedefinin gerçekleştirilmesine önemli katkılarda bulunacağına, hem de cari açığın miktarını ve finansman gereğini azaltacağını dile getiren Erdoğan, ''Buna benzer bir çok gelişmeyi, Türkiye için bir fırsata dönüştürmenin mücadelesini veriyoruz. Açıkçası, bu mücadelede destekten vazgeçtik, bari engel çıkarılmasın istiyoruz. Şunu da özellikle belirtmek durumundayım: Hükümetimiz, yaşanan küresel krizin derinliği ve yansımaları karşısında gerekli tedbirleri almakta son derece kararlı bir tutum sergilemiştir. Bu çerçevede başta Ekonomi Koordinasyon Kurulu olmak üzere, oluşturduğumuz izleme mekanizmalarıyla düzenli olarak krizin seyrini takip ettik. Ülkemize muhtemel etkileri ile bu etkiler karşısında alınması gerekli tedbirleri değerlendirdik, değerlendiriyoruz'' diye konuştu.

''BAKIN NELER YAPILDI''

Erdoğan, Merkez Bankasının bu süreçte piyasadaki döviz ve YTL likiditesini takip ettiğini, bankacılık sisteminin gerek YTL, gerek döviz likiditesi sorunuyla karşılaşmaması için gerekli önlemleri aldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
''Bakın neler yapıldı: Merkez Bankası kendi nezdindeki Döviz Depo Piyasasında aracılık faaliyetlerine yeniden başladı. Ayrıca, bankaların bilanço büyüklükleri dikkate alınarak Döviz ve Efektif Piyasaları işlem yapma limitleri 14 Ekim 2008 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde güncellendi.
Bankalarımızın likidite durumlarını daha da güçlendirmek amacıyla döviz alım ihalelerine ara verildi.
Bankaların döviz ve efektif piyasaları işlem yapma limitleri her bir kurum için 2 katına çıkarıldı ve toplamda 10,8 milyar dolara yükseltildi.
Uygulamakta olduğumuz dalgalı döviz kuru rejimi ile çelişmeyecek şekilde döviz kurlarının piyasada belirlenmesi ilkesi çerçevesinde piyasaya döviz satım ihaleleri yoluyla döviz likiditesi sağlanmasına karar verildi. Döviz piyasasındaki derinliğe ilişkin kaygıların azalması ile birlikte döviz satım ihalelerine ara verildi.
Bankaların, dolar ve avro cinsinden Merkez Bankasından alabilecekleri döviz depolarının vadesi 1 haftadan 1 aya yükseltildi.
Merkez Bankası, döviz depo piyasasında yüzde 10 olarak belirlenmiş borç verme faiz oranlarının dolar için yüzde 7'ye ve avro için yüzde 9'a düşürülmesine karar verdi.
Yüzde 11 olan yabancı para zorunlu karşılık oranı 2 puan azaltılarak yüzde 9 düzeyine indirildi. Bu indirimle bankacılık sistemimize yaklaşık 2,5 milyar dolar ek döviz likiditesi sağlandı.
Ters dolarizasyon sürecini desteklemek ve bu doğrultuda Yeni Türk Lirası mevduatı ve kredileri teşvik etmek amacıyla yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına son verildi, Türk parası zorunlu karşılıkların faiz oranı artırıldı.
Türk parası zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranı Merkez Bankası gecelik borçlanma faiz oranının yüzde 75'i seviyesinden yüzde 80'i seviyesine
çıkarıldı.
Hazine Müsteşarlığı yurt içinde piyasa talebine uygun araçlarla borçlanmaya devam ederek likidite yönetimine yardımcı olmaya devam ediyor.
Mevduat sigortasının kapsamını genişletme ve sınırını artırma konusunda Bakanlar Kuruluna yetki aldık.
Bütün bu adımlar, bu önlemler, kurumlarımızın tam bir uyum ve koordinasyonuyla, gerektiği zamanda, gerektiği yerde uygulamaya konuldu.''

''KOBİ'LERİN DESTEKLENMESİNE ÖNCELİK VERDİK''


Bu önlemlerle yetinmediklerini anlatan Başbakan Erdoğan, ihracat ve reel sektöre desteği artıracak, finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesini sağlayacak adımları da attıklarını bildirdi. Eximbank kaynaklarının artırılmasına ve KOBİ'lerin desteklenmesine öncelik verdiklerini dile getiren Erdoğan, bu çerçevede alınan önlemleri tek tek hatırlattı.

Başbakan Erdoğan, kamuoyunda ''cansuyu kredisi'' olarak adlandırılan imalatçı KOBİ'ler ile esnaf ve sanatkarlara yönelik sıfır faizli kredi miktarının 350 milyon YTL'den 700 milyon YTL'ye çıkarılacağını açıkladı.

IMF İLE İLİŞKİLER

IMF ile ilişkilerin iç ve dış kamuoyunda yakından izlenen önemli bir konu olduğuna işaret eden Başbakan Erdoğan, IMF İle görüşmeleri, Türkiye'nin menfaatlerini en üst seviyede dikkate alan bir çerçevede sürdürdüklerini söyledi. IMF ile ilgili konuda ''rahatsız olduğu bir husus'' bulunduğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu: ''O da şu: Ona ister istemez değinmek durumundayım. Şimdi IMF konusu adeta sadece Recep Tayyip Erdoğan konusuymuş gibi gündeme geliyor. Biz IMF ile bildiğiniz gibi bir kez stand-by anlaşması yaptık. Sayın Baykal, geçenlerde bir televizyon kanalında, IMF ile ilgili bir soruya 'IMF ile anlaşmayı bunlar çok geciktirdiler. Ekonomiyi bu noktaya getirdikten sonra yapacak bir şeyleri yok. Şimdi de bunlar bu arayışa girdiler. Ama ne yazık ki geç kaldılar. Geç kaldıkları için IMF'nin maliyeti de arttı. Bu geldiğimiz noktada artık uluslararası dayanışma şarttır.' karşılığını verdi. Uluslararası sistemin güvenini kazanmak gerektiğini vurgulayan Baykal, 'Çok ciddi bir sorunla karşı karşıyayız. Bir an önce Türkiye'nin bir atılım yapması lazımdır.' diyor. burada Sayın Baykal sağolsun, IMF ile bizim bir anlaşma yapmamız gerektiğini ve geç kaldığımızı da tespit ediyor ve böylece bir tavsiyede bulunuyor. Teşekkür ederim...
Bakın, konuyla ilgili olarak ta mayıs ayında anlaşmanın yapılması gerekiyordu. Biz, mayıstan buyana acaba niye anlaşmayı yapmadık? Görüşmeler devam ediyor. Bu, karşılıklı çıkara dayalı bir olaydır. Ülkemizin menfaatini biz, kimseye yedirtmeyiz. Böyle bir derdimiz bizim asla olmamıştır, olamaz da... Ama biz, IMF'nin ortaklarından bir tanesiyiz. Herhalde bunu biliyorsunuz. Ortaklarından bir tanesi olmanın yanında, IMF sadece kendisinden para almak için kapısı çalınan bir uluslararası kuruluş değildir. IMF; bir akreditasyon kuruluşudur. Onunla birlikte dünyadaki yeriniz, konumunuz, duruşunuz çok daha farklı olur.''

Kendilerinden önceki Hükümetin IMF'den çok ciddi miktarda para yardımı aldığını anımsatan Erdoğan, bu durumun görmezlikten gelinemeyeceğini söyledi. Göreve geldiklerinde IMF'ye 26,5 milyar dolar borç devraldıklarını ifade eden Erdoğan, bugün Türkiye'nin IMF'ye borcunun 8,5 milyar dolar olduğunu bildirdi. ''Bu parayı kim ödedi?'' diye soran Erdoğan, nereden nereye gelindiğinin görülmesini istedi.

IMF'nin uluslararası camiadaki akreditasyon gücünü, Türkiye'nin kullanması gerektiğine dikkati çeken Erdoğan, ''Ama bunu kullanırken o gün de söyledim, ondan dolayı mutluyum. Ümüğü sıkmayı da öğrendiler. Ama biz Türkiye'nin ümüğünü sıktırmayız'' diye konuştu.

Erdoğan, kendilerinden önce 18 kez stand-by anlaşması yapıldığını, bunların nedenlerinin de belli olduğunu ifade ederek, şöyle dedi: ''Bunları tarih çok iyi kaydetti. Biz de kaydettik, kayıtlarımızda var...
'Hükümet adım atmıyor, Hükümet önlem almıyor, Hükümet paket açıklamıyor...' Lütfen biraz insaf... Bakın 30'a yakın attığımız adımla ilgili bir paketi açıkladım sizlere. Yani bunun siz herhalde ambalajını görmek istiyorsunuz. Ama o ambalajı da biz gereksiz bulduk. Ambalajsız olarak uygulamaya girdi... Bunu 2009'da çok daha iyi göreceksiniz. Kamunun tüm kurumları, tüm bürokrat arkadaşlarımız tam bir uyum halinde, gecelerini gündüzlerine katarak krizin etkilerini asgari seviyede tutmanın savaşı içindeler. İlgili tüm kesimlerle, konuşuyoruz, kararlar alıyor ve uyguluyoruz.
Kasım ayında ABD'de G-20 Zirvesine katıldım, Orada bu krizi değerlendik. Bu krizi yönetecek heyetin içinde bizim arkadaşlarımız da var. Çalışmalar nisana kadar devam edecek ve Londra zirvesinde yeniden ele alınacak.
Bakınız, bir çok ülke, krizin etkilerini azaltmak, paralarının değer kaybını önlemek, borsalarını korumak için milyarlarca dolar harcarken, biz milletimize, hazinemize, devletimize yük bindirmedik. AK Parti iktidarı kamuya bir yük getirdi mi? Diyemezsiniz. AK Parti iktidarı para bastı mı? Diyemezsiniz. Ama geçmiş dönemde şakır şakır karşılıksız paralar basılıyordu. Enflasyonla yükler getiriliyordu. Benim vatandaşımın cebindeki paralar enflasyonla modern bir şekilde çalınıp alınıyordu. Üç haneli enflasyonu gördü mü bu ülke? Gördü. İki haneliyi gördü mü? Gördü. Ama tek haneliye bizimle ulaştı.''

Erdoğan, DTP'nin sadece kimlik siyaseti yaparak Türkiye'ye ne okul ne de hastane kazandırabileceğini belirterek, ''Siz bu ülkede Nazizmi hortlattınız'' dedi.

TBMM Genel Kurulunda, 2009 yılı bütçesinin tümü üzerinde konuşan Erdoğan, en zor şartlarda bile Türkiye'nin güçlü ve yere sağlam basan dinamik bir yapıya sahip olduğunu söyledi. Bütün dalgalanma ve krizde de millete yük getirmediklerini belirten Erdoğan, krizi öngörüp, tedbirleri aldıklarını ve süreci başarıyla yönettiklerini ifade etti.

''Hiç kimsenin endişesi olmasın. Hiç kimse endişe, korku, panik havası pompalamaya çalışmasın'' diyen Erdoğan, CHP İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek'in laf atmasına ''Bakın, ya hesap bilmiyorsun... Göreve geldiğimde yüzde 10.3 işsiz vardı, şu anda yine 10.3 işsiz var'' karşılığını verdi.

TÜİK'in rakamlarının ''yalan yanlış raporlar'' olarak takdim edildiğini ifade eden Erdoğan, ''Ayıp, ayıp... Devletin bir kurumunun yalan yanlış rakamlar açıklayacağını, kimsenin, bu ülkenin evladı olarak söylemeye hak ve salahiyeti yoktur. Böyle bir şey söylenemez'' dedi.

Erdoğan, kendisine laf atan CHP İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz'a ''Hoca dinle, dinle... Sen çarşı pazar bilmezsin, sade kitabın arasından konuşursun. Şunları bir dinle'' diyerek, 2002 yılında bir asgari ücretle 71 kilo tavuk eti alırken, bugün 121 kilo tavuk eti alınabildiğini söyledi. Başbakan Erdoğan, asgari ücretle 2002 yılında 1533 adet yumurta alınırken bugün 2187 adet yumurta alınabildiğini belirterek, ''O gün 161 litre süt alınabiliyordu, bugün 268 litre... 83 kilo kuru fasulye alınabiliyordu, bugün 107 kilo... Daha ne söyleyeyim? Ücretleri enflasyona ezdirmedik, vatandaşın cebindeki parasını enflasyonla eritmedik, sofradaki ekmeği de küçültmedik. Rakamları söyledim. Halep oradaysa, arşın TBMM çatısı altında'' diye konuştu.
Eğitime ayrılan payın bütçede birinci sırada olduğuna işaret eden Erdoğan, kendisine atılan bir lafa, ''Çok ayıp, şık değil bunlar. Ayıp oluyor. Şu kubbenin çatısına yakışan şeyler konuşun, böyle çirkin laflar atarak bir yere varamazsın'' diyerek tepki gösterdi.

Göreve geldiklerinde 362 bin olan derslik sayısını 6 yılda 130 bin artırdıklarını, 40 ilde toplam 76 üniversite bulunurken buna 54 yeni üniversite eklediklerini ve üniversitesi olmayan il bırakmadıklarını ifade eden Erdoğan, ''Şu anda Edirne'de de Hakkari'de de Tunceli'de de Şırnak'ta da üniversite var'' dedi.

DTP'YE, ''RAHATSIZLIĞINIZ BURADAN GELİYOR''

DTP'li milletvekillerinin laf atması üzerine, yeni açılan üniversitelerde fiziki imkanların da olacağını ifade eden Erdoğan, ''Rahatsızlığınız zaten buradan geliyor. Siz bunları yapacak durumda değilsiniz. Yapamazsınız da... Sadece ve sadece bu ülkede kimlik siyaseti yapmak suretiyle bu ülkenin hiçbir yerine ne okul ne de hastane kazandırabilirsiniz. Düşünebiliyor musunuz? Ben Hakkari'ye okullar, hastaneler açmak için geliyorum. Bir dönüp bakıyorum ki maalesef şehirde bir sessizlik var. Nedir o? Bütün vatandaş tehdit edilmiş, 'dışarıya çıkmayacaksınız' diye... Çıkanlar çıktı. Demokrasi bu mu, özgürlük bu mu, vatanı sevmek bu mu, soruyorum sizlere?'' dedi.

Erdoğan, bir gerçeği daha söylemek zorunda olduğunu belirterek, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin söylediklerini paylaştığını, farklı düşünmediğini vurguladı. Erdoğan, ''Biz millet kavramını, vatan kavramını bir yerlere yediremeyiz. Bu vatanı da kusura bakmayın böldürtmeyiz'' diye konuştu.

İsim vermeden DTP'nin yaptığı toplantıları gündeme getiren Erdoğan, bu toplantılarda Türk Bayrağı yerine, farklı bayraklar getirilerek ülkeye ayrımcılık tohumlarını ekenlerin ''kendilerini yeniden gözden geçirmesi gerektiğini'' ifade etti. Erdoğan, ''Devletimizi de bu noktada böldürtmeyiz. Bakın ben size bir şey söyleyeyim; Tehditlerle, mehditlerle bir yerlere varamazsınız. Yaptınız iş sadece budur. Tehdit etmek suretiyle oy topluyorsunuz. Vatandaşa bunu yapıyorsunuz. Yaptığınız iş budur. Demokrasilerin, özgürlüklerin, hak aramaların yolu oradan geçmiyor. Hak aramanın yolu tatlı dille konuşmaktan geçiyor, anlatmaktan geçiyor. Bunu yapın ki göreyim'' diye konuştu.
DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş ile milletvekilleri Sırrı Sakık ve Hasip Kaplan'ın tepki göstermesi üzerine kendilerini uyaran TBMM Başkanı Köksal Toptan, ''Lütfen...Siz de her şeyi söylediniz, Başbakan bunlara cevap veriyor. Üzerinize almayın siz'' dedi.

''SEN DE ONLAR GİBİ DÜŞÜNÜYORSAN...''

Konuşmasını sürdüren Erdoğan, Meclis çatısı altında her şeyin konuşulması gereğine işaret ederek, ''Hakkari'de ben bir konuşma yaptım. Hakkari'deki konuşmamda benim 'ya sev, ya terk et'' diye bir ifadem yok'' dedi. DTP'li milletvekillerinin ayağa kalkarak ''ülkeyi, insanları siz bölüyorsunuz'' diye tepki göstermesi üzerine Erdoğan, ''Bunu yapan sizsiniz. Siz bu ülkede Nazizmi hortlattınız, nazizmi... Evet'' dedi.
Hakkari'de yaptığı konuşmanın metnini okuyan Erdoğan'a, DTP'li milletvekilleri laf atarak tepki gösterdi. ''Lafımı dinle lafımı... Bakalım bunlara karşı mısın, değil misin? Bu çatı altında bunu görelim'' diyen Erdoğan, laf atan DTP'li milletvekillerine, ''Kim bu? Terör örgütü... Ama sen de onlar gibi düşünüyorsan...'' karşılığını verdi.
Erdoğan, her yerde ''Türkü, Kürdü, Lazı, Çerkezi, Abhazası ile biz biriz, beraberiz. Çünkü biz öyle bir medeniyetten geliyoruz. Biz bir yaradılanı yaradandan ötürü seven bir anlayışın mensuplarıyız'' dediğini hatırlattı. Erdoğan, Sakık'ın bir ifadesi üzerine, ''Bunu sizden duymak, beni ayrıcı mutlu etti'' dedi.
Sakık'ın daha sonra itirazlarını sürdürmesi üzerine Erdoğan, ''Halka hakaret eden bir parti olmuş olsaydık, Güneydoğu'nun, Doğu'nun birinci partisi biz olmazdık. Onu da göreceğiz. Eğer gücünüz yetiyorsa parti olarak seçimlere girin'' diye konuştu.

EĞİTİM VE SAĞLIK

Erdoğan, 6 yılda 230 yeni fakülte açtıklarını, 5385 kütüphaneyi Türkiye'ye kazandırdıklarını, 88 yeni yurt yaptıklarını, 54'nün yapımının halen sürdüğünü ifade ederek, göreve geldiklerinde 45 YTL burs alan üniversite öğrencilerine bugün 160 YTL verdiklerini, 2009 başından itibaren bu rakamı 180 YTL'ye çıkaracaklarını, 2002 yılında 451 bin öğrencinin yükseköğrenim bursu alırken bugün bu sayının 763 bine yükseldiğini anlattı.

Sağlıkta 1200 tesisi hizmete açtıklarını, yapılanların halkın malumu olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Hastanelerde ilaç kuyruğunda bekleyen vatandaşım, artık beklemiyor, istediği serbest eczaneden ilaçlarını alabiliyor. Artık hastanelerde bu sıkıntıyı aşmanın yanında, hastamıza ulaşmanın da yollarını açtık. Artık ambulans helikopterleri halkımızın hizmetine sunuyoruz. Şu anda bütün bölgelere yapılan ihale bitti, dördü teslim alındı. Böylece en ücra köşelerde hasta varsa gidip onu helikopterle alma imkanı var. Bir diğer adım da hamile kardeşim, 10 gün önceden şehre Sağlık Bakanlığı vasıtasıyla alınıp misafir edilip, doğumun ardından kaç gün kalacaksa kalıp evine teslim ediliyor. Geçmişte bu noktada çekilen çileler hepimizin malumuydu. Bu da kadına, kadın haklarına iktidarımızın yaklaşımını göstermesi bakımından çok önemlidir'' diye konuştu.

OECD rakamlarına göre Türkiye'nin, ''sağlıkta sonuncu olduğu'' ifadesinin doğru olmadığını belirten Erdoğan, sağlık göstergeleri açısından Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre ''orta yüksek görünümlü ülkeler'' arasında değerlendirmenin doğru olduğunu söyledi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti iktidarı döneminde yapılan özelleştirmeler konusuna değinerek, ''Telekom satışı bir rekordur'' dedi.

TBMM Genel Kurulunda, 2009 yılı bütçesi üzerinde getirilen eleştirileri yanıtlayan Erdoğan, 2003 yılından itibaren büyük gayretle 111 adalet sarayını bitirdiklerini, 59 adalet sarayıyla ilgili çalışmaların da sürdüğünü söyledi. Erdoğan, ''Göreve geldiğimiz tarihten bu yana yargının modernizasyonu, yargıya erişim, özlük hakları, her türlü araç gerek ihtiyaçlarının karşılanması dahil yapılan hizmetler hiçbir dönemle kıyaslanmayacak kadar gelişme kaydetmiştir'' dedi.

Emniyet ve güvenlik alanında dönemlerinde büyük ilerleme kaydedildiğini, adi ve organize suçlar ile çete, mafyayla mücadele ettiklerini ve etmeye de devam ettiklerini anlatan Erdoğan, son 6 yılda Emniyet teşkilatında 51 bin 358 kişinin polis memuru olarak göreve başladığını, teşkilatta 2003 yılında yüzde 21 olan yüksekokul ve üniversite mezunu polis oranını bugün yüzde 75 seviyesine yükselttiklerini kaydetti.
Erdoğan, toplu konutta 336 bin rakamına ulaştıklarını, 230 bin konutu sahiplerine teslim ettiklerine işaret ederek, yeni bir adım atarak dar gelirli ve yoksul vatandaşların olduğu bölgelerde 45 metrekarelik daireler yapacaklarını anımsattı.
Türkiye'de 2003 yılına kadar 6 bin 101 kilometre bölünmüş yol bulunurken, 2003-2008 yılları arasında 338 kilometresi otoyol olmak üzere toplam 9 bin 227 kilometre bölünmüş yol yaptıklarına dikkati çeken Erdoğan, Ankara ile İstanbul'u hızlı tren ile birbirine bağlayacaklarını ifade etti. Halen Ankara-Eskişehir arasında test çalışması yapıldığını, kısa süre içinde tamamlanacağını kaydeden Erdoğan, Eskişehir-İstanbul arasının ihalesinin yapıldığını, müteahhit firmanın belli olduğunu ve çalışmalara başladığını söyledi. Erdoğan, ''Bununla kalmadık. Ankara-Konya arasında da hızlı trenle ilgili çalışmalarımız hızla devam ediyor. İnşallah o da bittiği anda, Ankara ile Konya arası bir saat 10 dakikaya inecek'' dedi.
Marmaray çalışmaları hakkında da bilgi veren Başbakan Erdoğan, tüp geçidin bittiğini, 2013 yılında projenin tamamlanmış olacağını ifade etti. Erdoğan, bu projeyle Londra'nın Pekin'e, Asya'nın Avrupa bağlanmış olacağını, ayrıca Türkiye'nin dünya genelindeki durumunu farklı konuma ulaştıracağını vurguladı.
Erdoğan, Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan arasında doğrudan demiryolu hattı tesisi amacıyla planlanan Bakü-Tiflis-Kars demiryolu inşaatının da hızla devam ettiğini kaydetti.

''MAZOT DESTEĞİ AYNEN DEVAM EDECEK''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın ''çiftçi 3,5 ton mazot kullanıyor, bunun için 5 milyar YTL vergi ödüyor'' dediğini hatırlatan Erdoğan, bu bilginin kaynağında yanlışlık olduğunu, çiftçinin 1,5 milyon ton mazot kullandığını ve 1 milyar 950 milyon YTL vergi ödediğini bildirdi.

Traktör satışları konusunda da bilgi veren Erdoğan, 2002 yılında 8100, 2003'te 18 bin 600, 2004'te 34 bin 525, 2005'te 39 bin 571, 2006'ta 42 bin 33, 2007'de 34 bin 926, 2008'te 23 bin 631 traktör satıldığını ifade etti.
Erdoğan, CHP'li Mustafa Özyürek'in ''mazot desteğinin sürüp sürmeyeceğini sorması üzerine, ''(Mevcut durum) Aynen devam edecek. Sizin bu konudaki ricanızı popülizm olarak görüyorum. Ben ülkemin, bu noktadaki menfaatini düşünüyorum. Kusura bakmayın. Ülkemizin dışa bağımlı olduğu konularda, ürünlerde hiçbir zaman dıştan gelen zamma karşı, burada keyfi olarak fiyatları düşürümeyiz. Bunu yapamayız. Biz bunu dışarıdan alıyoruz'' dedi.

GAZETE MANŞETLERİNİ GÖSTERDİ

Erdoğan, yanında getirdiği ve bazıları Deniz Baykal'ın Enerji Bakanlığı yaptığı dönemlere ait gazete manşetlerinin yer aldığı panoları göstererek, ''Burada üzerime daha fazla gelirsen, o zaman ben sana şunu söylerim: Burada enteresan şeyler var'' diyerek, bunları okumaya başladı.

Panoda bulunan ''Akaryakıt darlığı halkı perişan etti'' manşetini okuyan Erdoğan, laf atılması üzerine, ''Kaça satarsan sat, o mal yoksa ben ne yapayım?'' dedi. ''Aylardır tüpgaz alamayanlar geceleri de kuyruklarda geçirmeye başladılar'', ''Baykal, 'enerji darlığı sürecek' diyor'' manşetlerini de gösteren Erdoğan, ''Ben söylemiyorum, Sayın Baykal diyor, buyurun. Param var, gaz yok. Ben ne yapayım bunu?'' diye sordu.
''İşte buyurun, 'devalüasyon piyasaya kara bulut gibi çöktü, fiyat artışları önlenemiyor. Dün de sabun, zeytinyağı, deri ve kösele fiyatlarına zam geldi, akaryakıt zammı yürürlüğe girdi, şeker satışları dün durduruldu'' manşetlerini okuyan Erdoğan, ''Var mı böyle bir şey? Bitmedi. '5 litre benzin 500 lira, akaryakıt darlığı yüzünden cinayet işlenmeye başlandı. Kırıkhan'da benzin kuyruğunda bir kişi öldü; 6 kişi yaralandı'' manşetlerini gösterdi.
Baykal'ın temiz havaya ne kadar hassas olduğunu bildiğini, kendisinin İstanbul'da doğup büyüğünü anlatan Erdoğan, bir panoyu daha göstererek, ''Sene 1992, kaldırın şu pisliği. Bunu SHP belediyesi kaldıramadı. Kim kaldırdı bu pisliği? Bu fakir orada işbaşına geldi kaldırdı. Biz kaldırdık'' diye konuştu.
Erdoğan, hava kirliliğinden dolayı o dönemde bir gazetenin maske dağıttığını belirterek, vatandaşın maskeyle kentte dolaştığını kaydederek, ''Biz geldik maskeler kalktı ve temiz hava İstanbul'a hakim oldu'' dedi.
''Rüşvet, SHP'ye böyle aktı'' manşetini de gösteren Erdoğan, CHP'li Özyürek ve bazı milletvekillerinin tepki göstermesine, ''Demin Genel Başkanınız burada tabloları gösterirken gayet memnundun da ben gösterirken niye rahatsız oluyorsun? Rahatsız olma'' karşılığını verdi.
Erdoğan, 2002'de açılan şirket sayısının 30 bin 842 iken bu rakamın 2007'de 55 bin 351'e ulaştığını söyledi. 2008 Ocak-Ekim ayında açılan şirket sayısının 43 bin 239, kapanan şirket sayısının ise 7748 olduğunu belirten Erdoğan, Özyürek'e, ''Muhasebecisiniz, bilirsiniz bunları'' dedi.
Kişi başına GSYİH'nin 2002'de 3517, 2007'de 9305 dolar, bu yıl sonu itibarıyla ise 10 bin doları geçeceğine işaret eden Erdoğan, ''Bunun da müjdesini veriyorum'' diye konuştu.

''TELEKOM'UN SATIŞI...''

Telekomun satışı konusunda Baykal'ın eleştirilere de değinen Erdoğan, ''Bir gerçeği gözden kaçırmayalım. Bir defa Telekom satışı bir rekordur. Bakın o günkü gazetelerin başlıkları...'' diyerek gazete kupürlerini gösterdi.
Erdoğan, ''Biz yeni bir anlayışı ülkede egemen kıldık. Devlet, ekonominin, ticaretin içinden çekilecek, özel sektör orada rol alacak. Özel sektörün rol alması sebebiyledir ki bugün hamdolsun devletin zarar eden iflasa giden şirket sayısı yok denecek kadar az. Bunu yakaladık'' dedi.

Adıyaman'da şirketlerin kapatıldığı bilgisinin yanlış olduğuna işaret eden Erdoğan, Adıyaman Valisinin açıklamasına göre kapanan şirket sayısının 22 değil, 2 olduğunu söyledi. Erdoğan, ''Sayın Baykal, bilgiyi kaynağından alırsanız yanınızdakiler sizi yanıltmamış olur'' diyerek sözlerini tamamladı.