kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Emlak Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Cenk Eren: Hiçbir kadınla ilişkim basına yansımadığı için bir takım iddialar ortaya atıyorlar. Pişmanlığım yok, ilk kez seviyorum... Sadıka Sabancı: Cenk doğduğu günden itibaren bütün hayatını oturup anlattı. Beni öyle sahipleniyor ki kanişi gibi hissediyorum..
- İlk nerede tanıştınız?
Cenk Eren:
Bir mücevhercide alışveriş yaparken karşılaştık ilk kez. Hatta Nükhet ile (Duru) beraber Rumelihisarı konserimiz vardı, Sadıka'yı da davet etmiştim.

- Niye davet ettiniz durup dururken?
C.E:
Orada ortak bir arkadaşımız tanıştırdı. Konseri sordu, ben de ikisine birden "Arzu ederseniz buyurun," dedim.
Sadıka Sabancı: Hemen 'geliriz' dedim ben de, on kişi!
C.E: Bir hafta sonra konserde karşılaştık, sonra da bir daha görmedim Sadıka'yı. Ta ki geçen kışa kadar... Yine bir arkadaşımızın restoranında karşılaştık. Sadıka bir hafta sonra bana aşure gönderdi! (gülüyor)

- Ne alaka?
S.S:
Aşure ayı gelince aşure yaptırırım ben! Programdan çıkıp gelmiş; üzerinde inanılmaz şık bir kaban, inanılmaz şık botlar, biz de hanımlar oturuyoruz: "Aaa, botlar yıkılıyor," dedim. Aşure muhabbeti başladı, oradan döndü dedi ki "Ne aşuresi?" Ben de "Bizim evde çok güzel aşure yapılır, size de göndereyim" dedim. Yolladım ama sonra hiç görüşmedik yaz başına kadar.

- Böyle dost ortamlarında karşılaşmanız ne kadar sürdü?
S.S:
Haziranda aradım ben Cenk'i. Kız kardeşim Emine yeni evine taşınmış, bir davet verecekler ve Cenk'in sahne almasını istiyorlar. Kabul etti, kız kardeşimin evine gittik, tekneyle dönerken de "Gel sana Arnavutköy'de rakı-balık ısmarlayayım," dedi. Hatırladın mı?
C.E: Tabii ki hatırlıyorum.
S.S: Yalan söyleme Cenk! (gülüyorlar) Benimse arkadaşlarıma sözüm var...
C.E: Ekti o gün beni! Sonra Bodrum'da çalışmaya başladım. Telefonlaştık, "Ben de Bodrum'a gidiyorum," dedi bir gün, 'birlikte gidelim,' dedik. O da çok komikti tabii...

- Neden?
C.E:
Sadıka genelde kendi şirketleri Pegasus'la uçuyor. Fakat Atatürk Havalimanı bana daha yakın, o da benimle geldi. X-ray'dan bir şeyler geçiriyor; dedim ki "Bunlar ne?" Dondurulmuş mantı!
S.S: Kayseri mantısı ve içli köfte! Çünkü arkadaşlarımın evinde yemek vereceğim.
Cenk de hiç hoşlanmadı durumdan tabii, böyle domestik şeyleri pek sevmiyor. Neyse, baktım ne bilet alıyoruz, ne kuyruğa giriyoruz, ne bir şey, tık tık geçiyoruz...
C.E: Yanlış anlaşılacak şimdi! Benim asistanlarım önceden organize etmiş her şeyi, biniş kartlarımızı almışlardı çünkü.
S.S: Ben bunu makaraya vurdum tabii "Vaay nasıl işmiş bu falan," diyorum. O bana sürekli "Kimliğini çantaya koy kaybedeceksin, biletini kaldır," falan diyor.

- Ve birinin sizi sahiplenmesi ve düşünmesi hoşunuza mı gidiyor o an?
S.S:
Evet çok!
C.E: O arada şey başladı... Sanki ben de birisiyle ilgilenmek istiyormuşum artık, o devrem, o yaşım gelmiş gibi, hoşuma gitmeye başladı. Sonra Bodrum'da bir akşam programdan sonra geç vakit bir yere gittik. Bunu Sadıka ilk defa duyacak... Ship a Hoy'un oralardayız, Sadıka'nın elini tutup belinden sarıldım insanların arasından geçirmek için. O an bir-iki tane bakış gördüm, çok hoşuma gitti.

- Neydi hoşunuza giden?
C.E:
O bakışlarda güzel bir şey gördüm, bize güzel bakıyorlardı. Ondan etkilendim.
Sonra telefonlar başladı, mesajlar başladı.
Sadıka'nın bir önceki evinde verdiği davette yine sahneye çıkacaktım, "Orada herkese söylemek istiyorum!" dedim, "Hayır" dedi.
S.S: Neden 'hayır' dedim anlatayım. O ara Cenk'in albüm çalışmaları başlamış. "Şu anda bunu söylersen insanlar bunu reklam sanır," dedim. Bu ince bir nokta bence...
C.E: Bence babasından korktu. (gülüyor) Ben söylemedim ama ertesi gün herkes telefon açıp tebrik etmeye başladı bizi.

- Nasıl anladılar peki?
C.E:
Güzel gözlerine bakarak güzel şarkı söyledim çünkü!
S.S: Hayır, öyle bir hareket yaptı ki kim olsa anlardı.

- Merak ettim ne yaptığını!
S.S:
Dansa kaldırdı beni, dans bitince de alnımdan öptü! Çok özel bir şey bu. İnsanlar da anlamış haliyle. O an gelip bize bir şey söylemediler ama arkadan dedikodu yaptılar tabii ki. Bizde böyle bir şey var, insanlar gelip tebrik edeceklerine ya da 'ne hoş, ne güzel bir şey yakalamışsınız, Allah mutlu etsin' diyeceklerine konuşup dururlar.

- Neler geldi kulağınıza?
C.E:
Bugüne kadar basına yansıyan bir ilişkim olmadığı için inanmadılar. Dedik ki zor bir şey yaşayacağız belli, çünkü ilkti sanırım bu Türkiye'de. Ben bir şarkıcıyım, diğer tarafta ünlü bir işadamının, ailenin kızı var. Oturduk ve birbirimize söz verdik, üstesinden geleceğimize dair...