kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
14 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Yazarlar Çizerler
Gündem Siyaset Ekonomi Yaşam Dünya Teknoloji Turizm Otomobil
 
24 Saat
24 Saat
Ressam Adnan Çoker

Usta soyut ressamın 'avangart' ev festivali

ADALET CİNGÖZ
13.12.2008
Adnan Çoker, Kadıköy'deki evinde bir süredir avangart film gösterileri düzenliyor. Ben de en kısa zamanda kapısını çalmayı planlıyorum..
Komedi Dükkânı, sadece televizyon şovu olarak değil, canlı bir tiyatro etkinliği olarak da ilgi çekiyor, anladığım kadarıyla. En son, tanınmış ressam Adnan Çoker, eşi Asuman ve arkadaşları iç mimar Mahmut Nüvit'i Komedi Dükkânı'ndan çıkmış İstiklâl Caddesi'nde hâlâ gülümsüyorlarken gördüm. Çoker, Rene Clair'den Selçuklu mimarisine uzanan bir yelpazeyle etrafındakilere yine anlatıyor da anlatıyordu. Galatasaray - Taksim hattı o yüzden bana Paris - Teksas hattı gibi geldi. Yolda bir ara Balkan Naci İslimyeli'ye de rastladık. O sırada Çoker, Francis Picabia ile Marcel Duchamp'ın satranç hamlelerinden bahsediyordu. Çoker, Kadıköy'deki evinde avangart film günleri düzenlemeye devam ediyormuş. En yakın zamanda kapısını çalmayı planlıyorum. Bu arada, bayramın ikinci günü, Karga bardaki Altıkırkbeş yayınları avangart filmler gösterimine de gittim. Elimde kırmızı şarabımla, bir Maya Deren filmi izlemek pek büyük keyifti. Hele ünlü feminist sanatçı Carole Schneeman'ın kadın ve erkek cinselliğini, ikisini de hiç olmadıkları kadar eşit kılan filmi Fuses gösterimin 'hit'ydi.

KADIKÖY YİNE GÖZDE!
Ardından Karga Bar'ın zemin katına indiğimde, çoğunluğu Beyoğlu'ndan tanıdık yüzlerden oluşan kalabalık doğrusunu isterseniz beni şaşırttı. Çünkü Beyoğlulular Kadıköy'e gelmeye hep üşenirler. Bayram nelere vesile oluyormuş demek üzereydim ki, bu kalabalığın orada bulunma nedeninin Replikas grubunun son albümü Zerre'nin tanıtımı olduğunu keşfettim. Zerre'nin gitarlarını sevdim, Avaz'a yakın buldum. Tavsiye ederim, gruba müzik hayatında başarılar dilerim. Oradan, boş bir mideyle Nişantaşı'nda bir aile ziyaretine gidiyordum ki, Hünkâr lokantasının sokağa bakan vitrin masasında Maçka Sanat Galerisi sahibesi Rabia Çapa, romancı ve gazeteci Vivet Kanetti, edebiyat eleştirmeni ve yazar Sezer Duru, ressam Ömer Uluç'u bu kez bir resim ya da roman hakkında değil, masanın tam ortasında duran bir tabak beğendiyi kritik ederken gördüm. Bu kritik epey sürdü. Uluç'a bu ara çok rastlıyorum. İlginç fular ve şapkalarıyla Bebek'teki Lucca'dan Beyoğlu'ndaki Urban'a, Tünel'deki Lokal'den Cihangir'deki Kaktüs'e elinde kırmızı şarabı her yere yetişiyor. Bu bitmeyen enerjisinin sırrı şarabın kırmızısında mıdır, düşünmüyor değilim. Yazımı Yunanistan'daki 'isyan ateşi'ne kibrit çakan Atina Sürrealistler Grubu'nun, dün yazarak bana gönderdiği son manifestosunun şu satırlarıyla bitirmek istiyorum. "Bu özgürlük hissi, çocukken sabah kalktığımızda hissettiğimiz ve 'her şey olabileceğimiz' anlardaki hislerimize benziyor..." Tam metin için internet adresi: http://istanbul.indymedia.org/news/ 2008/12/252212.php)