kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
EMRE AKÖZ

Kurban Bayramı çağdışı olabilir mi?

Dün yazım olmadığı için, bir günlük gecikmeyle: İyi bayramlar! Kurban Bayramı yüzyıllardır kutlanıyor. Peki, böyle uzun bir geçmişe sahip olduğundan dolayı, Kurban Bayramı için "çağdışı" sıfatını kullanabilir miyiz?
Artık "eskimiş" olduğunu, "terk edilmesi gerektiğini" ileri sürebilir miyiz?
"Çağdışı" deyince aklıma geldi: Sahi nedir 'çağdışı' ve 'çağiçi'?
(Tabii 'çağiçi' diye bir kelime yok sözlüklerde. Onun yerine 'çağdaş'ı kullanıyoruz.)
Konu 'simgesel' kültür olduğunda, 'çağdışı' ya da 'çağdaş' gibi tabirleri özenle devreye sokmak gerekir.
Maddi kültür yani teknoloji çağdışı kalabilir. Eskiyebilir. 'Out' olabilir.
Ama simgesel ya da 'manevi' kültür için bunu söyleyemeyiz.
Tanrı inancının ya da 'öldürmeyeceksin' gibi bir ahlaki değerin eskimesinden, çağdışı kalmasından bahsedilebilir mi?
Türkiye hakikaten tuhaf bir ülke: Bırakın yabancıları, bizler için bile onu kavramak kolay değil.
Mesela daha düne kadar örtünen kadınlara demediğini bırakmayan CHP yönetimi ani bir tornistanla tesettür açılımı yaptı.
Biz tam 'ne oluyoruz', 'bu da nereden çıktı' diyerek olup biteni anlamaya çalışırken, AKP saflarından tam tersi sözler yükselmez mi?
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, önce çarşafı "çağdışı" ilan etti.
Ardından da "Bu çağda kurban kesip dağıtmanın ihtiyaç olmadığını" belirtti.
(Tepkiler üzerine bu lafını, "Tabii geçerli olan benim değil, Diyanet'in sözüdür" diyerek geri aldı.)
Sanırım "bireysel ya da yerel olanı genelle yaymak" gibi bir yanlışa sık sık düşüyoruz.
Mesela bu ülkede türbana sesini çıkarmayan, hatta türbanı "modern" bulan ama çarşafa karşı olan insanlar var. Belli ki Ertuğrul Günay da onlardan biri.
Sorunun düğümlendiği noktalardan biri de şu: Çarşafa "çağdışı" derken, "uyulması mecburi bir tarihi gelişim" yani bir "çağdaş durum" olduğunu öne sürüyoruz.
Böylece icabında "güç/şiddet" de kullanarak, çarşafı tasfiye etmeyi "meşru" hale getirmeye çalışıyoruz.
Halbuki tarihin böyle bir akışı yok. Toplumsal mekanizmalar öyle devinmiyor:
Dün 'yok olduğu' sanılan bir şey, bugün dönüp gelirken; 'artık değişmez' sandığımız şeyler buharlaşıveriyor.
Hatta maddi kültürde dahi bazen bunu görüyoruz: Müzikte plak teknolojisini, kaset takip etti. Sonra kasetin yerini CD teknolojisi aldı.
Bugün ise plak teknolojisi, tabii gayet geliştirilmiş bir biçimde dönüş yaptı.
Kaliteli bir pikapta çalınan iyi bir plağın sesi, ne kasette var, ne de CD'de!
Bunca lafla anlatmaya çalıştığım şu: "Çağdışı" ve "çağdaş" gibi kelimeleri aramızda kullanıyoruz. En azından dil alışkanlığı var.
Ancak başkalarına karşı, "o çağdışıdır, şu çağdaştır" derken daha özenli olmak gerekir.
"Bu çağda kurban kesmek ihtiyaç değildir" dediğiniz anda, "inancı ve geleneği, gereksinimin fonksiyonu" haline getirmiş olursunuz.
Bu da, yanlışlığı defalarca gösterilmiş bir "kaba materyalist" anlayıştır.
Kendisi de inançtan ibaret bir pozitivist tarih anlayışına dayanarak, 'bize benzemeyen' insanları ittire kaktıra değiştirmeye çalışmanın nesi güzel, nesi iyi, nesi doğru?