kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
9 Aralık 2008, Salı
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Günaydın  
YÜKSEL AYTUĞ

İkinci hayal kırıklığım: A.R.O.G.

Bu kez ortamdan etkilenmemek için Cem Yılmaz'ın filmini basın gösterimi ya da galada değil, normal seansta izlemeye karar verdim. Cumartesi günü, Maçka Cinebonus'a gittim. Barındırdığı sosyal statü olarak Cem Yılmaz'ın izleyici profili için en uygun salonlardan biriydi. Hava bulutluydu, yağmur atıştırmak üzereydi. Yani sinemaya gitmek için iyi bir gün ve iyi bir saat seçmiştim. Ne olur, ne olmaz diyerek bir gün önceden rezervasyon yaptırmıştım. Ama o da ne? 150 kişilik salonda sadece 15 kişi vardı... Filmin başından sonuna kadar, şöyle salonda yükselen topluca bir kahkahaya rastlamadım. Film bittikten sonra insanların yüzlerine neredeyse tek tek baktım. Donuk bir ifade takınmışlardı. İçlerinden biri bile gülerek, "Ya şu sahne ne komikti değil mi?" diye ötekine anlatmıyordu, ki komik filmlerin ardından ilk yapılan şey, gülünen sahnelerin geyiği olurdu... Dünyanın en snob, en ciddi, en müşkülpesent 16 kişisini aynı salona doldurmaları mümkün olmadığına göre, filmde bir "arıza" olmalıydı... Ben G.O.R.A.'da da fazla gülememiştim. A.R.O.G.'da da tebessüm ettiğim bir-iki sahne dışında öyle kahkahalara boğulduğum filan olmadı... Oysa Cem Yılmaz'ın yıllardır tekrarladığı aynı gösteriyi her izleyişimde salondan kasıklarım ağrıyarak çıkıyordum. Film tekniği neredeyse mükemmel, efektler yerli yerinde, oyunculuklar vasatın üzerinde... Ama ben "film tekniği" görmek istesem, Cem Yılmaz'ın filminde işim ne? Gider, Steven Spielberg'in fantezi filmlerini izlerim... Benim Cem'den beklediğim, tıpkı sahne gösterisinde olduğu gibi bana kahkahalar attırması, koltuğumdan yerlere düşürmesi... Film, "Turist Ömer Uzayda"nın 10 milyon dolarlık sponsor bulunup, günümüz teknolojisi ile çekilmiş haline benziyor. Bir de sponsor firmaların resm-i geçidi var ki, filmi uzun bir televizyon reklamına çevirmiş... Cem, "Bu filme decoder'le gelin... Binlerce gizli espri var" demiş. Sanırım araya sıkıştırmaya çalıştığı sosyal ve felsefi mesajlardan söz etmiş. Bence decoder'e filan gerek yok. Zaten hepsi gözümüzün içine sokuluyor!.. Filmden aklımda kalan tek cümleye gelince: Arif, umutsuz bir şekilde "Maymundan gelip gelmediğimizi bilmiyorum ama maymuna doğru gittiğimiz kesin" diyor... İşte orada sonuna kadar haklısın sevgili Cem...