kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
7 Aralık 2008, Pazar
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
Pazar SABAH  
GÜLSE BİRSEL

Dört gece beş gün uzay tatili

Yılbaşıydı bayramdı, tatiller "Salı sallanır, çarşambayı sel aldı, cumayı da biz kattık, oldu dokuz gün," diye uzayınca, bana ufaktan panik ataklar gelmeye başlıyor. Dokuz günlük tatillerde bir yerlere gitmek adetten olmuş artık.
Herkesin en birinci muhabbet konusu bu: Tatilde nereye gideceksin? Krize rağmen ahali arzulu, ihtiraslı. Bir yerlere gidecek, gitmese de karşısındakinin planını öğrenip, üzerine yorum yapacak.
"Şuraya, buraya," diye cevap verip geçemiyorsun, illa gideceğin yeri eşe dosta beğendirmen lazım.
Uludağ? "Kar var mıymış ki?" Abant? "Ana baba günü olur." Palandöken? "Taaa Erzurum ha, kaç gün çekilir ki?" Amerika? "Kar fırtınası varmış." Çin? "Ooo o kadar yol ha?" Tayland? "Çok böcek varmış bu mevsimde diyolla!" Her lafa bir cevap, dünyanın her köşesine bir bahane! Uçak biletleri ucuzlayalı, "250 dolara üç gün dört gece Avrupa turu!" konsepti yayılalı, alem turizm acentası olmuş. Araba alamayan adamın Tayland'a bayram tatiline gitmişliği, Bali'de balayı yapmışlığı var.
Biraz abartıyor muyum? Belki... Ama Avrupa şehirleri için vaziyet hakikaten böyle. Özellikle 90'lı yılların ortasından itibaren, "Altı aylık sigara parasına dört gün Roma-Venedik-Floransa turu!" gerçeği başladı. Böylece eski yıllardaki gibi sadece krema tabakası değil, evinde buzdolabı, fırını, çamaşır makinesi olan, 'acık palazlanmış' AB grubu vatandaşların tümü, Avrupa'yı görme imkanı buldu. Eskiden Avrupaya gitmek gerçekten az insana nasip olan, havalı birşeydi.
80'lerin başına kadar Edirne'den Bulgaristan'a geçen üç sene anlatırdı. "Komşunun sınır kapısı şöyle, ekmek kızartma makinaları böyle," diye...
Döviz bulundurmak suçtu yahu! Levi's kot gelirdi kaçak, bavullarda, ablamlar binbir fedakarlıkla adamını bulup satın alırlardı.
Çikolata gelirdi Avrupa'dan, şampuan gelirdi yahu!

AVRUPA'NIN HAVASI KAÇTI

Bugün konu komşuya "Evropa'ya gittik," diye hava atamazsın artık. Konu komşu sana ders verir, "Vatikan'a da gittin mi? Viyana'da bir sacher pasta yemişliğin var mı? İspanya'ya uğradıysan Gaudi'nin eserlerini illa gör, büyük sanatkâr," diye! Yani Avrupa seyahatinin 'hava civa' avantajı bitmiştir! Alışveriş desen, geçmiş olsun. Dedim ya, eskiden Almanya'dan şampuan gelirdi, şimdi İstanbul'da olmayan tekstil markası yok. Üstelik Avrupalılar gelip buradan alıyorlar çünkü Paris'te, Londra'da 38 bedeni biten Dior elbiseden Akaretler'de, İstinye Park'da var. Eh, 90'lı yıllarda giden gidip tarihi turistik yerleri de gördü.
Bir müze kaç kere ve ne sıklıkla gezilir yani? Film seyredeyim desen, Amerika'yla aynı gün burada gösterime giriyor, Avrupa geriden takip ediyor. Ancak gastronomiye, ne bileyim tiyatro filan meraklı biri olacaksın ki, ikide bir Avrupa'ya gitmek için sebebin olsun. Ayrıca bu bayram tatilini göz önüne alırsak, Avrupa buz gibi soğuk. Kendimi sokaklara vurayım diye niyetlensen tir tir titrersin. Havası sıcak bir yere gitmeye kalksan, uçakla 12 saatten başlar. Saat farkı ayrı, uçakta hareketsizlikten bacak damarı tıkanma tehlikesi ayrı! O uçtuğunuz minimum 12, maksimum 23 saatin sonunda, gideceğiniz egzotik adaya ulaştığınızda, sizin adadan daha egzotik bir haliniz oluyor ve dönüş gününe doğru kendinize geliyorsunuz.
Dubai dört buçuk saat desen, sadece sıcağı ve alışveriş merkezleri, kıroluğunu kurtarmıyor.
İç turizme yönelsen yollar bayramda kalabalık ve Rus ruleti tadında! Dolayısıyle ne bavul hazırlayasım vaar, ne uçağa binesim... Planım İstanbul'da fink atmak. Öyle değil mi ama? Nişantaşı zaten oldu Milano, Akaretler Paris, Beyoğlu desen Amsterdam, Tünel bir nevi Prag. Arkasından da bir spa'ya gidip masaj yaptırırım, al sana Bali! Ama çarşambaya kadar "Nereye gideceksin tatilde?", sonrasında da "Bir yere gittin mi?" sorusuyla sürekli karşılaşacağımın farkındayım. "Kriz var, ne seyahati?" deyip geçmek lazım.
Aslına bakarsanız, artık Avrupa'yla Amerika'yla eşe dosta caka satılamadığına göre, en yakın zamanda bir uzay seyahati planlıyorum.
10-15 seneye, binerim Soyuz'a giderim görürüm, gelip ballandıra ballandıra anlatırım kardeşim.
Kimse de "Ah oraya kadar gittin, Satürn'ün haresinde bir çay içmedin mi?" filan diye ukalalık edemez! Şimdilik 20-25 milyon dolar diyorlar, olsun, eskiden Avrupa seyahati de pahalıydı, bak 250 dolara indi. Uzay tatilinden de ümitliyim, öğle yemeği ve vergisi dahil bin dolara insin, alacağım oksijen tüpümü, tulumumu, başlığımı, kaçacağım.
Bu bayram İstanbul'dayım, ama 2018'e planım budur!