kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Aralık 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
ŞEREF OĞUZ
ÖNERİ-YORUM

İlk 10'da olmak!

Dünyanın dokuzuncu büyük ekonomisine sahip olmak nasıl bir duygu? Şahane bir duygu bence.
Neticede 17. ülke olmaktan daha fazla konfor sağlayacağı kesin.
Dokuzuncu ülke tahminini, dünyanın saygın kurumlarından Goldman Sach yapıyor.
Dile getiren de rekabet alanında önde gelen uzmanlardan Peter Cornelius.
Cornelius'u, İstanbul Sanayi Odası'nın 7. Sanayi Kongresi'nin açılış konuşmacısı olarak dinliyoruz.
Rakamlara dayalı ve tercihler, politikalar öngörerek sunduğu tabloda şunu söylüyor; "Türkiye'nin ekonomisi şu anda bir geçiş sürecinde, gittikçe daha fazla buluş ve yenilik odaklı olması şart.
Eğitim sisteminde gelişmelere, işgücünde esnekliğe, teknolojik gelişmelere ve kurumlarda iyileştirmelere ihtiyaç var.
Türkiye ekonomisi, 2050'de Avrupa'nın en iyi ikinci ekonomisi, dünyanın da en iyi 9. ekonomisi olabilir."
Kısaca, bedava ekmek yok.
"Bir tercih yapacaksın" diyor ve öneri getiriyor; "Türkiye'nin belli başlı ihracat piyasaları Almanya, ABD, İngiltere, İtalya ve Fransa.
Bunlar yetmez, daha başarılı olması şart.
Dünyada en hızlı yükselen sektörler plastik, makine, alet ve taşıt olduğundan Türkiye'nin bu sektörlere ağırlık vermesi gerekir."
İlk 10 arasında olmak, Japonya'nın da geride bırakılması anlamını taşıyor. Fransa ve Almanya'nın da...
2050 dünyası bir Nostradamus fantezi midir? Sanmıyorum. Neticede geleceği tahmin edenlerin tümü, kristal küreye bakmıyor.
Bilimin ve aklın bize sunduğu tahmin yöntemleri de var.
Nitekim bu çalışma , nüfus artışı, emek gücü, yatırım iştahı, bütünleşme hızı gibi yığınca parametreyle oluşturulmuş.
Yeni dünyanın efendilerine bakıyoruz; Çin'in liderliğindeki dünyada ABD artık ikinci durumda.
Üçüncüsü ise Hindistan. Liste; Brezilya, Rusya, Endonezya, Meksika, İngiltere, Türkiye ve Japonya diye devam ediyor.
Peki şimdiki yapısını koruması halinde Türkiye'nin varacağı nokta aynı "baht dönencesi" mi olur?
Tabii ki hayır.
Neticede ihracatının yarısını niteliksiz ticari malların oluşturduğu, işgücü verimliliği ve işletme ölçeği sorgulanan bu yapıyla devam edince varılacak yer, ilk 10 olmayacağı kesin.
Gelişen piyasalarda, yükselen sektörlerde ve yeni zenginlik alanlarında var olma halinde gerçekleşecek bir gelecekten söz ediliyor.
İstanbul Sanayi Odası'na, geleceğimizi tartıştığımız böylesi bir platform oluşturduğu için teşekkür ediyoruz.
Neticede geleceğini konuşmayan ulusların geleceği olmaz.
Geçenlerde Konut AŞ. Genel Müdürü Musa Yetim, Amerika'nın 2050 yılı tasarımlarından bahsediyordu.
İstanbul'un 2050 planlarının da şimdiden yapılıyor olmasına işaret ediyordu.
Sanayi Kongresi'nde Peter Cornelius'un Türkiye 2050 yaklaşımlarını tartışmaya açması, bu açıdan dahi son derece önemli hale geliyor.
Dünya'nın ilk 10'unda olmak, kurala uyan değil kural koyan olmak demektir.
Rahmetli hocam Nusret Ekin'in ifadesiyle "torunlarına bulanık dere suyu değil, portakal suyu içirmektir."
Peki bunu kim yapacak?
Kritik soru budur ve cevap, "öteki"nde aranmamalıdır.
Yıllarca kamuyu "yapısal reform yap" diye dövdük durduk.
Kamu hiç değilse elinden gelen kadarını yaptı.
Küresel finans krizi, yerel reel kriz olarak elimizdedir.
İçinde barındırdığı "2050'de ilk 10 içinde olma" fırsatını da bana göre firmalarımızın yapısal reformları içinde aramak gerekecektir.