kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
5 Aralık 2008, Cuma
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
MAHMUT ÖVÜR

Diyarbakır'da bir Bilkent'li

İki günlük Diyarbakır gezimizin ikinci gününde rotamızı bölgenin en verimli topraklarının yer aldığı Bismil ovasına çeviriyoruz.
O muhteşem Bismil ovasını görüp de yazmamak olmaz. O ovada aslında bölgenin "öteki yüzü" saklı.
Bölgenin "öteki yüzü" diyoruz çünkü bir Bismilli'nin deyimiyle Söke ovasıyla kıyaslanabilecek bu topraklar daha verimli ve içinden Dicle nehri geçmesine rağmen "zenginlik" yaratamıyor.
Peki neden?
İşte bizi Bismil'e çeken şey de bu...
Bölgeyi genç bir işadamı Şehmus Arslan'la geziyoruz. Arslan, Ankara Bilkent Siyaset Bilimi mezunu bir Diyarbakırlı.
Tam da bildiğimiz o klasik "O bölgeden çıkan işadamları neden o bölgeye yatırım yapmaz" eleştirisine cevap olacak bir çabanın içinde.
Okulunu bitirdiği 2002'de memleketi Bismil'e dönmüş ve o göz alabildiğine uzanan toprakları daha verimli kılmak için "modern tarım" yapmaya başlamış...
Üstelik daha 1980'lerde devletin sulama kanalları yapmayı planladığı ama yapamadığı o arazileri, şimdi kendi olanaklarıyla İsrail'den getirdiği yeni teknolojiyle suluyor. Amacı da yılda bir değil iki, hatta üç ürün almak ve daha fazla istihdam yaratmak. Ama Türkiye'de toplumun zenginleşmesine katkı sunmak pek kolay değil.
Ne piyasa buna uygun, ne de "siyasal zemin."
Genç işadamı Şehmus Arslan'la önce o verimli toprakları geziyoruz. Sonra da o verimli topraklar üzerinde "devletle örgüt" arasına sıkışan yoksul insanlarla konuşuyoruz. Her kesimden insan var ve hepsinin sorunu ortak...
İşte o ortak sorunlardan bazı notlar...
"Adamın toprağı var ekecek gücü yok. Devlet de yardım etmezse tefecinin eline düşüyor."
"Gayrimenkullerimiz ipotek olarak kabul edilmiyor.
Çok çarpıcı bir gelişmeye ise Zülküf Oral işaret ediyor:
"Son bir yıldır Bismil'de hiçbir fabrikamız sigortalanmıyor. Gerekçesi olağanüstü bölgede yaşıyor olmamız."
Ve son bir feryat daha:
"Esasında bu topraklarda iki ürün alınabiliyor, ancak 2. ürünü değerlendiremiyoruz. Pazar yok, talep yok."
Bismil küçük bir örnek... Aynı şey bölgenin tümünde yaşanıyor.
Zenginleşmenin önündeki en büyük engel ise toplumun özgürleşememesi... Onun gerekçesi de hazır: Terör ve "Kürt sorunu"...
Son 24 yılını olağanüstü hal koşullarında, "düşük yoğunluklu savaş" ortamında yaşayan bölge insanı yediden yetmişe politikaya yoğunlaşmış, herkes politika konuşuyor. Biz de bölgedeki son durumu genç işadamı Şehmus Arslan'a soruyoruz.
Arslan ailesi 1960'lardan beri sıcak siyasetin içinde... CHP ve Anavatan Partisi'nde siyaset yapan Arslan ailesinden Şehmus Arslan şöyle diyor:
"Bölgede ciddi ve kaygı verici bir kutuplaşma var. Oysa bölge insanı 22 Temmuz'da yüzünü Ankara'ya çevirmiş ve sorunlarının çözülmesini istemişti. Bu sorunların en başında da kimlik sorunu geliyor. Toplum kimliğine sahip çıkmak istiyor. Toplumun özgürleşmesinin önündeki engeller kalkmalı. Doğu ve Batı arasında eşitlik sağlanmalı."
Araya girip, "Bir çıkış yolu yok mu?" diye soruyoruz...
Arslan, yeni bir politikanın ipuçlarını işaret ediyor:
"Bölgeyi iki kesim arasına sıkışmaktan kurtaracak demokrat bir çıkışa ihtiyaç var. Eğer bu başarılırsa halk büyük destek verir."