kapat
Anasayfa
|
E-gazete
|
Sarı Sayfalar
|
Arşiv
|
Üye Ol
|
Üye Girişi
|
English
|
Kırmızı Alarm
  
3 Aralık 2008, Çarşamba
Sabah
 
Haberler Spor Günaydın Ekler Dosyalar Servisler Multimedya Astroloji Kültür-Sanat İşte İnsan Çocuk Kulübü Çizerler
Sabah Günaydın Cuma Cumartesi Pazar Buzz
 
24 Saat
24 Saat
HAŞMET BABAOĞLU

Doğu Almanya Müzesi'ni gezerken...

Geçen cumartesi öğleden sonraydı.
Formika bir gardırob un kapağını açmış içini karıştırıyordum.
Naylon elbiseler, naylon kombinezonlar, naylon yağmurluklar askıdaydı.
Yeniyetmelik dönemimden öyle tanıdıktılar ki!
Çekmecelerde "Batı" dan kaçak gelmiş külotlu çoraplar ve sentetik oranı yüksek tutulduğu için ışıkta parıldayan kısa konçlu erkek çorapları vardı.
Hele o oturma odasındaki üçlü koltuk, lambri duvar, sehpa ve plastik biblolar nasıl tanıdıktı!
Kokuları bile!
Dolaplara gizlenmiş Amerikan dergileri...
Devlet kanallarından ötesini çekmeyen beyaz panelli televizyon...
Berlin'de bir müzeydi burası...
Doğu Almanya Müzesi.
1954'de kurulan ve 1990'da tarihin çöplüğüne atılan Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin siyasal- sosyal tarihinden çok Doğu Alman insanının 70'lerdeki yaşantısının sergilendiği bu müzede gezerken totaliter şehirli yoksulluğunun ayrıntılarını ve hayatın her alanına sızmış ezik ve gizli Amerikan hayranlığını gözlemledikçe...
Bir köşede duran Trabant bana Murat 124'leri hatırlattıkça...
Kendi hayatımın 70'li yılları aklıma geldi.
Bütün o paralellikler karşısında içimden söylenip durdum: "Hadi onlar Sovyet egemenliği altında komünist Doğu Almanlardı; peki biz neydik?"
Spree kanalının yanıbaşında küçücük bir müze DDR Museum...
Geçen Mayıs'ta 2008 Yılı En İyi Avrupa Müzesi ödülünü almış! İçerisi tıklım tıkıştı biz gezerken!
Hep böyleymiş!
Biliyor musunuz en çok ne etkiledi beni?
Elim bir çekmeceye gitti, açtım: İçinde küçücük bir kutu vardı. Üzerinde "Oral-Tribunal" yazıyordu.
Gencecik Doğu Alman sporcularına rekorlar kırdıran ama sonra hayatları boyunca ıstırap çektiren doping ilacı.
Müzedeki o kutu devletin spor yoluyla Batılılara parmak ısırtmak için harcadığı kuşakları simgeliyordu.
Ne tuhaf şey!
Bir zamanların "totaliter öcü"sü sayılan doping bugün kapitalist bireyin doymak bilmeyen başarı hırsının peynir ekmeği kadar sıradan bir şey!